Eric Lipton, Brooke Williams ve Nicholas Confessore, 7 Eylül tarihli New York Times gazetesinde yayınladıkları 4,000 kelimelik "Yabancı Devletler Düşünce Kuruluşlarında Nüfuz Satın Alıyorlar" isimli şaşırtıcı makalelerinde dikkati yabancı devletlerin Amerikan düşünce kuruluşlarına finansman sağlama konusuna çektiler.
Üçlü, toplam sayıyı "belirlemek zor olsa da ... 2011 yılından beri en azından 64 yabancı devletin, devlet kontrolündeki kurumların ya da hükümet yetkililerinin Amerika Birleşik Devletleri merkezli 28 büyük araştırma kuruluşuna bağış yapmış" olduğunu ortaya çıkardı. Elde olan bu kabataslak bilgiyi kullanarak, "son dört yıl boyunca okyanus ötesi devletlerden en az 92 milyon bağış ve taahhüt" alındığını ve "toplamın kesinlikle bunda daha fazla" olduğunu tahmin ettiler.
Bu cömertliğin karşısında, zan altındaki araştırma kuruluşları bağışta bulunan kişi ve kuruluşlara iki temel fayda sağladılar: Birincisi, çalışanlarına hem "bağış yapan devletleri eleştirmekten kaçınmaları" hem de "finans sağlayan hükümetlerle ilgili dostça sonuçlara ulaşmaları" için baskı yaptılar. Ve ikincisi, "Amerika Birleşik Devletleri hükümeti yetkililerini bağış yapan devletlerin önceliklerini yansıtan politikalar benimsemeleri için zorladılar." Sonuç: okyanus ötesinden gelen para "bir zamanların vakur düşünce kuruluşu dünyasını giderek Washington'da lobi faaliyeti gösteren yabancı devletlerin adaleli kollarından biri haline dönüştürürken" düşünce kuruluşlarının meşruiyeti ve objektifliğini şüpheye atmaktadır.
Bir hafta sonra bu bomba gibi rapora benim cevaplarım:
Bu fonların bazıları el altından gizlice verilmiştir, böylece düşünce kuruluşları parayı el altından alarak tarafsızlığın verdiği ahlaki görüntünün arkasına saklanmışlardır. NYT gazetesinin bildirdiği üzere, bunun bariz bir şekilde en berbat örneği olan Katar hükümeti "Hamas'ın liderliği altındaki Gazze'ye yüz milyonlar akıttı ve İsrail'e yönelik roket ve tünel saldırılarını teşvik etti," ayrıca 2013 yılında Martin Indyk'ın başkan yardımcısı ve Dış İsleri Program direktörü olarak görev yaptığı Brookings Enstitüsü ile dört yıllık 14.8 milyon dolar değerinde bir anlaşma imzaladı. Indyk Temmuz 2013 tarihinden Haziran 2014 tarihine kadar Orta Doğu özel temsilcisi olarak Dışişleri Bakanı John Kerry için çalıştı. İsrail'in kanlı düşmanı ile aynı maaş bordrosunda olan biri olarak, Indyk'in tarafsız davranması nasıl beklenebilir ki?
Brookings'in başkanı Strobe Talbott enstitünün fonlarının yüzde 12'ye yakınını yabancı devletler üstlendiği için ne özür diledi ne de bundan az bile olsa utanç duyduğunu gösterdi, ancak "düşünce kuruluşları yabancı devletlerden para almalı" deme küstahlığını gösterdi. Kendi çıkarlarına hizmet etmeye yönelik "devlet yönetimi" gibi moda sözcükler ve "hayırseverlik kültürü değişiyor" gibi cümleler kurarak ahmakça bir şekilde "politika dünyasını ilgilendiren konuların çözüm ve analizine katkıda bulunma kapasitesine sahip olduğumuz zaman [hükümetlerle] çalışmak tümüyle uygun bir durumdur" savunusunda bulundu.
Times makalesi – şaşırtıcı bir şekilde – Brookings Enstitüsü, Amerikan İlerleme Merkezi ve Ulusal Demokratik Enstitüsü gibi liberal kuruluşlardaki çürümeyi ortaya çıkardı. Ulusun düşünmeyen turnusol kağıdı liberallerinin reklam panosu haline gelen bir gazeteden nasıl dürüst, nasıl onurlu ve nasıl beklenmedik bir hareket. Öte yandan, bu makale Amerikan Girişimcilik Enstitüsü, Heritage Kuruluşu ve Hudson Enstitüsü gibi muhafazakar kurumlara yönlendirilen bir kuruş bile bulmadı. (Eğer Times bu çaptaki gazeteciliğine devam ederse, paralı IPhone uygulamasına üye bile olabilirim!)
Aynı şekilde, hükümetlerinin etki ve fikir satın alma oyununu oynadığı bir kaç ülkeden bahsedilen (Bahreyn, Kuveyt, Katar, Suudi Arabistan, BAE) Orta Doğu'nun söz konusu olduğu makalede İsrail'in adına bile rastlanmıyor. Bu durum Mitchell Brad tarafından 2010 yılında yayınlanan "Arap Lobisi: Amerika'nın Orta Doğu'daki Çıkarlarını Baltalayan Görünmeyen İttifak/The Arab Lobby: The Invisible Alliance That Undermines America's Interests in the Middle East (Harper) isimli kitabın alt başlığında sunulan tezi üstüne basa basa doğruluyor. Amerikan İsrail Kamu İşleri Komitesi'nin eski yetkililerinden Steven J. Rosen tarafından dikkati çekildiği üzere, "sonuçlar açısından değilse de gösterilen gayretin düzeyi anlamında, Arap lobisinin yaptıkları İsrail'in dostları tarafından yapılan her şeye eşittir veya çok daha üstündür."
Son olarak, Times tarafından ortaya çıkarılan bu skandal bütün düşünce kuruluşlarını savunma pozisyonuna soktu. Eğer Brookings gibi beyaz-Protestan örgütler yozlaşmışsa hiçbirimiz şüpheden muaf değiliz. Bütün bunların ışığında, yöneticiliğini yaptığım kuruluş (sloganı: "Amerikan çıkarlarını teşvik etme") hemen, net bir biçimde "biz her hangi bir yabancı devletten veya yabancı bir devletin herhangi bir aracısında fon arayan ve alan bir kuruluş asla olmadık. Ve asla da olmayacağız" diye belirten "Orta Doğu Forumu Yabancı Devletlerden Hiçbir Fon Almamaktadır/The Middle East Forum Takes No Funds from Foreign Governments" başlıklı bir basın bülteni yayınladı.
Daha ayrıntılı olmak gerekirse, John B. Judis tarafından savunulduğu gibi, "düşünce kuruluşlarına yabancı finansman sağlanması demokrasimizi yozlaştırmaktadır." Bu nedenle, bütün araştırma kuruluşlarının benzer sözler vererek kendilerini objektif analiz sağlayan kuruluşlar olarak sunma ya da çıkardıkları sonuçlar için satın alınan kuruluşlar olarak zan altında kalma zamanıdır.
Daniel Pipes (DanielPipes.org) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2014 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.