Donald Trump, 1 Aralık'ta seçmenlere "teşekkür" turu duraklarında birinde şu açıklamayı yaptı (videoda 1:28:13-1:29:15 arası):
En sonunda geçmişteki hatalarından öğrenen yeni bir dış politika izleyeceğiz. Rejimleri devirmeyi ve hükümetleri iktidardan düşürmeyi bırakacağız millet. Orta Doğu'da harcana 6 trilyon dolar [harcanan] 6 trilyonu hatırlayın, 6 trilyon. Bizim amacımız kargaşa değil istikrar, çünkü biz ülkemizi (Amerika Birleşik Devletleri] yeniden inşa etmek istiyoruz. Şimdi zamanıdır, şimdi zamanıdır. İŞİD'i ve radikal İslamcı terörü yenme çabalarımızda bize katılmaya istekli tüm uluslarla ortaklık oluşturacağız—tamam koşullarımızı söylemek zorundayız, söylemek zorundayız. Diğer ülkelerle olan ilişkilerimizde mümkün olduğunca ortak çıkarlar arayacağız ve yeni bir barış, anlayış ve iyi niyet çağının arkasından gideceğiz.
Trump'ın konuşmasının anahtar bölümleri "Rejimleri devirmeyi ve hükümetleri iktidardan düşürmeyi bırakacağız," "İŞİD'i ve köktenci İslamcı terörü yenme çabalarımızda bize katılmaya istekli tüm uluslarla ortaklık oluşturacağız," "Mümkün olduğunca ortak çıkarlar arayacağız."
Bu üç cümleden nasıl bir sonuç çıkaracaksınız? Pasajı ilk fark eden Wall Street Journal gazetesinden Gerald Seib Trump'ın söylediklerinin "derin anlamlarla yüklü" olduğunu bulguladı ve buradan da Trump'ın "herhangi bir ideolojik çerçeveye bağlılık ya da tutarlık ihtiyacına gereksinim duymadığı" sonucuna vardı.
Ben farklı bir şey anlıyorum. Trump, "İŞİD hariç bir Irak veya Libya'yı zapt etmeyeceğim, aksine var olan rejimlerle çalışmaya bakacağım. Vergi mükelleflerinin parasını Orta Doğu'da harcamak istemiyorum" (ya da genişletmek gerekirse daha fazla Amerikalının hayatını kaybetmesini). Trump bu bakış açıyla kendisiyle aşırı derecede hırslı ve bölgedeki hiddet yüzünden batağa saplanmış gördüğü George W. Bush ve Obama ile arasına mesafe koymuş gibi görünüyor.
O zaman iyi şanslar diyorum. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki Amerikalı liderlerin düzenli olarak karşılaştıkları bu hiddet sizi de rahat bırakmayacak. Troçki'nin vecizesi ile açıklamak gerekirse, siz Orta Doğu ile ilgilenmeyebilirsiniz ama Orta Doğu sizinle ilgileniyor.
Sadece bir kaç ay sonra 1982'nin üst düzey ABD'li diplomatı George Shultz unutulmaz gözlemlerinden birini şöyle aktardı; "bir şeyler yapmadığınız takdirde dışişleri bakanlığı görevindeyken zamanınız yüzde 100'ünü Orta Doğu'ya harcayacaksınız. Konu sizi içine alıyor ve sürekli olarak üstünüze geliyor." Shultz'un halefi James Baker dışişleri bakanlığı anılarının neredeyse yarısını Orta Doğu'ya adadı. Bir zamanlar onun halefi olan Warren Christopher'ı Orta Doğu için Dışişleri Bakanı olarak adlandırdım.
Bill Clinton Yaser Arafat'ı Oval Ofis'te diğer yabancı şahsiyetlerden çok daha sık ağırladı. George W. Bush'un görev süresi, 11 Eylül ve Afganistan ve Irak savaşları arasında, diğer konulardan daha fazla Orta Doğu tarafından belirlenmişti. Barack Obama siyasi belirsizlikten Irak savaşına muhalefet ederek çıktı ve Suriye'de hayatının en büyük aşağılanmasına maruz kaldı.
Trump ve ekibi İran pazarlığını, Libya, Suriye, Irak ve Yemen iç savaşlarını, İslamcılığı, kontrolsüz göçü, Erdoğan'ın bir hilekara dönüşmesini, Sisi'nin yetkilerinin ötesine geçmesini, Suudilerin mali sorunlarını, Filistinlilerin inkarcılığını, enerji fiyatlarını, uyuşturucu trafiğini ve daha bir çok konuyu kenara itemezler. Dahası, "radikal İslamcı terörizm" kavramında ısrar etmek ve ABD elçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımak için özel bir çaba sarf etmek Orta Doğu'dan çıkmaya hazır olma dışında bir şey ifade ediyor.
İster istemez, bunlar titizlikle hazırlanmış bir politika gerektirir. Gerald Seib'in aksine, Trump'ın Orta Doğu hakkında düşünmeden ettiği basit laflar arkasında çok az bir iz bırakacak.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2016 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.