"Cihatçılar [Mücahitler] ne istiyor?" sık sorulan bir sorudur. Bu sorunun yanıtı saldırılarının pek çoğu net talepler içermediğinden şaşırtıcı derecede belirsizdir.
Kasım 2008'de Mumbai ve Kasım 2015'de Paris'te gerçekleşen korkunç saldırılar kitlelere ateş açan intihar timleri tarafından gerçekleştirildi. Başka yerlerde makineli tüfek saldırıları, kafa kesmeler, bombalamalar ve kaçırmalar vs. yöntemlere başvurdular. Saldırganlar güvenlik güçleri tarafından etkisiz hale getirildikten sonra neden oldukları hasar ile ilgili değerlendirmeler yapıldı ve detektifler olası motifleri araştırmak için faillerin kimliklerini izini sürmeye çalıştılar. O sıralarda karanlık web siteleri bu olay sonrası gerçekliği doğrulanamayan ve "cihatçılar ne istiyor?" sorusunu hâlâ yanıtlamayan iddialarda bulundular.
Cihatçı Saldırıların Motifleri
Neden motifler açıklanmıyor? Amerika Birleşik Devletleri'nde düzenlenen 11 Eylül 2001 saldırılarından beri analistler muhtemel motifler üzerine spekülasyonlar yapmaya devam ediyorlar. Buna rağmen geniş manada iki genel kategori ya da motiften bahsedebiliriz.
Birincisi, hedef olan devletin belirli politikalarını değiştirmek. Irak ve Afganistan'dan yabancı birliklerin geri çekilmesi veya Riyad'ın yabancı birlikleri kendi topraklarından ihraç etmesi birer örnek olabilir. Hükümetlerin İsrail'e olan desteklerini sona erdirmesi ya da Yeni Delhi'yi Kaşmir üzerindeki kontrolünü kaldırması için baskı yapmak amaçlı da olabilir.
İkinci kategori daha geniş tabanlıdır ve genelde gayrimüslimleri zayıflatma, ekonomilerinin altını oyma, nüfusun zihninde korku yaratma ve Müslüman üstünlüğünü kurmaya çalışma hedefini gütmektedir. Ancak her iki kategori çok daha büyük bir şey işaret etmektedir. Cihatçılar Müslümanların, İslam'ın, Şeriat'ın ve halifeliğin hakim olduğu bir dünya kurmayı çalışmaktalar.
Bir bölgedeki Müslüman nüfusun göreceli gücüne dayalı cihadı iki şekilde görmekteyiz. Biri gayrimüslimlerin iktidar olduğu yerlerde bu güç araçlarının kontrolünü kazanma ve bu araçlardan sorumlu olma girişimidir. Amaç kafirin iktidarını devirmektir. Dönüşüm için doğrudan bir girişim yoktur ama savaş toprak savaşıdır. Müslümanların iktidarda olduğu yerlerde amaç Şeriat kanunlarını tümüyle uygulamaktır. Umut ya da sonuç sadece Müslümanları güçlü ve zengin yapabilecek ve farklılıkları sona erdirebilecek dindar bir hükümrandır. Her ikisi için de nihai sonuç küresel halifeliktir. Halife dünyadaki tüm halkları yönetir ve Şeriat yasalarını bütünüyle uygular.
Kısa Tarihçe
Muhammed'den sonra gelenler İslam'da bugüne kadar devam eden derin bölünmeler yaşandığını gördüler. Anlaşmazlığın merkezinde Şii ve Sünniler arasında bugün bile bölünme yaratan, Müslüman toplumun lideri olarak peygamberin yerini kim alacaktı sorusu yatıyordu. Ancak, Muhammed'den sonra gelenler üç yüzyıl boyunca büyük İslami fetihleri yönettiler. Yönetici halifelik 940'larda sona erdi ve unvan sembolik olarak bir halifeden diğerine geçti. Bağdat'taki son Abbasi hilafeti Moğolların Bağdat'ı yağmalamalarını takiben MS 1258'de sona erdi. Ancak, Abbasi iktidarının son yarısı boyunca Müslüman hükümranlar sultan gibi diğer unvanları kullanmaya başlamışlardı. Atatürk hilafeti 3 Mart 1924'de sona erdirdi ama 1919-26 arasındaki [Hintli] Hilafet hareketinde görüldüğü gibi fikir yaşamaya devam etti.
Hilafet ile ilgili daha yeni bir dile getirme "Afganistan'dan başlayan dindar bir halifelik" isteyen Usame bin Ladin'e aitti. Halefi Ayman el-Zawahiri "tarihin yeni bir dönüş yapacağı" bir halifelik öngördü. Diğer bir El-Kaide lideri Fazlur Rahman Halil için ise: "Amerika'nın geri sayımı cihadın kutsamasıyla başladı. Amerika yakında yenildiğini ilan edecek" ve bunu halifelik izleyecek. 2005'de ise El-Kaide Sawt el-Halife radyo istasyonunu başlattı.
Hilafet
Bazı liderler tarafından verilen beyanlar ve halk arasındaki genel kanı halifeliğin pek de uzakta olmadığını düşündürüyordu. Kopenhag'da gerçekleşen bir Hizb ut-Tahrir toplantısında, grubun imamı Muziz Abdullah ayakta duracak yerlerin bile tamamen dolu olduğu salonu inceledi ve; "On yıl önce başladığımda bir halifenin olacağını düşünmek tamamıyla gerçekçilikten uzaktı. Ama şimdi, insanlar bunun bir kaç yıl içinde olabileceğine inanıyorlar." Kopenhag'da imam olan Fatih Alev göre ise "şu anda halifelik tamamıyla alakasız bir durum. Yarın alakasız olmayabilir. Bunu dışlamayacağım."
Hilafetin yaklaştığına dair bir kanı halk arasında da var. İstanbul'un merkezinde terzilik yapan Kerem Acar'a göre; "Bunu görecek kadar yaşamayacağım, benim çocuklarım da görmeyecek ama bir gün benim çocuklarımın çocukları birisinin kendini halife olarak tayin ettiğini görecekler ve bu halifenin papa gibi bir etkisi olacak." İstanbul'da kafe sahibi olan Ertuğrul Örel hilafet için duyduğu umudu dile getiriyor ama gerçekleşeceğine inanmadığını da belirtiyor. "Bir halife sadece bir sesin olacağı anlamına gelmektedir. Ama ne Amerikalıların ne de Avrupalıların buna izin vermeyeceğini biliyorum." İslam ve Türkiye üzerine uzman olan Ali Bulaç açıkça "halifelik konsepti toplumun ortak hafızasında çok canlı" diye belirtiyor.
Aynı görüş bir Hizb ut-Tahrir uzmanı olan Zeyno Baran tarafından da dile getiriliyor: "Bir kaç yıl önce insanlar buna gülüyorlardı. Ama şimdi bin Ladin, Zerkavi ve [diğerleri] halifeliği yeniden yaratmak istediklerini belirtiyorlar ve insanlar onları ciddiye alıyorlar." Lübnan'da Hizb ut-Tahrir üyeleri tarafından büyük parlak kırmızı harflerle İslam Hilafetinin kurulması için yaptığı çağrıların olduğu posterler şimdi Saida'nın etrafındaki pek çok caddede görülebilir. Posterler, "kötü niyetli ve sömürgeci Batı'daki düşmanların manevi gücümüzü hafife almasından sonra İslam Halifelik devletini yeniden canlandırma" çağrısında bulunuyorlar. "Sadece bir İslam Devleti ile güçlü hale geleceğiz."
Christian Science Monitor dergisinden James Brandon'a göre: "Hizb ut-Tahrir yeniden canlanan halifeliğin yolsuzluğu sona erdireceği ve refah sağlayacağını vaat ediyor. ... Müslümanların Batı'ya meydan okumasına ve nihayetinde Batı'yı fethetmesini sağlayacak." Brandon, grubun Ürdünlü üyesi Abdullah Shakr sözlerini şöyle aktarıyor: "Müslüman dünya petrol gibi kaynaklara sahip ama bizi İslam hukuku ile yönetecek ve tüm dünyanın bizden korkacağı bu cihadı gerçekleştirecek liderlikten yoksun." Shakr, halifenin başarısının daha çok insanın İslam'a dönmesine neden olacağını ve tüm dünyayı Müslüman yapacağını belirtiyor. Ancak, Hizb ut-Tahrir tarafından yaydığı halifeliğe giden yol kademeli ve çoğunlukla barışçıl. El Kaide için ise şiddet yanlısı ve devrimci.
Gayrimüslim Görüşler
Müslüman dünyanın ötesinde farklı bir düzen anlayışı var. 2004'de Dick Cheney Usama bin Ladin hakkında konuştuğunda açıkça "Kuran'ın sert yorumu olan Şeriat hukuku tarafından kontrol edilen yedinci yüzyıl halifeliği dediğiniz şeyi yeniden kurmaktan bahsediyorlar" diye belirtti. George W. Bush yönetimindeki pek çok kişi de aynı şeyi söyledi ve 2005'de The Daily Telegraph gazetesi "dünyanın her yerinden fanatikler Halife'nin geri döndüğü bir dünya hayal ediyorlar" diyerek alarm zillerini çaldı.
Bu fikir o sırada imkansız görünüyordu ve Bush'tan nefret eden İslam uzmanları da (Kenneth M. Pollack, John L. Esposito ve Shibley Telhami) dahil olmak üzere tüm sol konuyu küçümsedi. Araştırmacı gazeteci Robert Dreyfuss halifeliğe olan özlem fikrine oldukça kayıtsızdı. İslamcı güçlerin Kuzey Afrika'dan Güneydoğu Asya'ya kadar bir halifelik kurma isteğini "aptalca" bir düşünce olarak nitelendirdi. "Bu tamamıyla bir saçmalık" dedi. "Meydana gelen durum yönetim içindeki bazılarının bu tür beyanları El Kaide ve diğer cihad sitelerinde okudukları şeyler üzerinde kurmalarıdır." Dreyfuss "bu tür tehditler fantezidir ve birer fantezi muamelesi görmelidir" diye de ekledi.
Var Olan Bir Halifelik
29 Haziran 2014'de Halife İbrahim'in başkanlığında "İslam Devleti" tarafından ilan edilen bir halifelik aniden ortaya çıktığında bu beklenmedik bir durumdu. Bu açıklamayı özellikle Musul'a benzersiz bir küresel prestij veren muhteşem askeri zaferler takip etti. Boko Haram gibi grupların saygısını kazandı ve Sünni Müslümanların üzerinde heyecan verici bir etkiye sahip oldu. İslam devletinin hilafet olarak potansiyel etkisi "İslam alemini" ve ötesini tek bir elden yönetme hayalini destekledi, diğerlerine de aynı şeyi yapma ilhamını verdi ve İslamcı hareketleri radikalleştirdi.
© 2017 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.