Amerika'daki en üst düzeydeki Orta Doğu uzmanlarından biri Faktor.bg'ye "Ankara'nın dini ve siyasi nüfuz kazanmak için Güneydoğu Avrupa'ya önemli kaynaklar tahsis etmesini bekliyorum" diye konuştu.
Daniel Pipes doktorasını Harvard'da yapmış Amerikalı bir tarihçi, yazar ve yorumcu. Son yılların radikal İslam konusunda en önde gelen analist ve araştırmacılardan biri. Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve konusunda uzman bir derginin de yayıncısı. Çalışmaları ABD dış politikası ve Orta Doğu üzerine odaklı.
Pipes'ın yayınlanmış on altı kitabı var. Bulgaristan'ı Bulgaria Analitica'nın davetlisi olarak ziyaret ediyor.
Faktor.bg: Türkiye, Katar'ın Suudi Arabistan, Mısır vs. ile olan kavgasında açıkça Katar'dan yana oldu. Bu durum Ankara'yı Sünni-Şii kavgasında Sünni taraftan izole etmesi anlamında ne kadar tehlikeli?
Daniel Pipes: Bana göre, tehlike başka yerde, Ankara ve Tahran'ın bir araya gelerek Katar'ı desteklemesinde yatıyor. Bu durum potansiyel olarak bu iki ülke ile Suudi liderliğindeki ittifak arasında bir savaş başlatabilir ve bunun sonuncunda da İran Körfezi'ndeki petrol ve gaz ihracatlarını tehlikeye sokarak muhtemelen küresel bir ekonomik krize yol açabilir.
Faktor.bg: Türkiye Müslüman Kardeşler, Hamas, Nusra Cephesi ve Arap devletlerinin pek çoğunun terörist örgüt olarak ilan ettiği diğer örgütleri destekliyor; aynı Arap ülkeleri Ankara'yı teröre destek veren devlet olarak ilan edebilir mi?
DP: Mısır hükümeti halihazırda Türkiye'ye de Katar'a davranıldığı gibi davranılması çağrısında bulundu ancak bu çağrı hiçbir yerde yankı bulmadı. Yankı bulursa da çok şaşırırım. Suudi Arabistan gibi hükümetler Ankara'yı kazanmayı tercih ederler.
Faktor.bg: Moskova ve Ankara endişe verici bir ittifak içerisindeler ama Beşar Esad, Kırım vs. gibi konularda çelişen çıkarlara sahipler. Bu ilişkinin nasıl ilerleyeceğini görüyorsunuz?
DP: Putin ve Erdoğan gibi zorbalar stratejik değil taktiksel ittifaklar kurabilirler. Bir diğerine sürekli olarak kuşkuyla bakarlar ve kaçınılmaz olarak aralarında büyük sürtüşmelere yol açacak sorunlar ortaya çıkacaktır. O yüzden inişli çıkışlı bir ilişki bekleyin.
Faktor.bg: Doha eninde sonunda Suudi baskısına yenilecek mi yoksa Tahran'a daha da bağlanma ihtimali var mı?
DP: Bu günün sorusu. Ben ilkinin olmasını umuyorum ama ikincisinin olacağını düşünüyorum.
Faktor.bg: Erdoğan'ın Balkanlardaki yeni Osmanlıcı hırslarıyla ilgili olarak: Bu hırslar daha da ileri gidecekler mi ve ne kadar başarılı olacaklar?
DP: Balkanların Türk imajındaki özel yeri sadece Osmanlıların İslam'ı getirdiği bölge olmasından kaynaklanıyor. Bölgedeki derin Türk etkisi Türkçede "dağ" anlamına gelen Balkan kelimesi ile sembolize ediliyor. Dahası, ülkeler küçük ve Türkiye'nin diğer komşularına nazaran Türkiye'den çok daha kolaylıkla etkileniyorlar. Tüm bu nedenlerden dolayı, Ankara'nın Kuzeydoğu Avrupa'da dini ve siyasi nüfuz kazanmak için bölgeye önemli kaynaklar tahsis etmesini bekliyorum.
Faktor.bg: Erdoğan Balkanları istikrarsızlaştırma konusunda meyilli ve istekli mi?
DP: Hem meyilli hem de istekli. İslam bu konuda temel bir araç görevi görüyor—camiler inşa etmek, imamları desteklemek, öğrencileri Türkiye'ye davet etmek gibi. Seçimler bir diğer temel araç. Türkiye İş ve Sosyal Politika Bakanı Mehmet Müezzinoğlu açık bir şekilde Bulgaristan etnik Türklerinin partisi DOST'a destek çıkması ("DOST partisini desteklemeliyiz") Türklerin niyetlerini göstermektedir.
Faktor.bg: Batılı güçler istikrarsızlaşmayı engellemek için ne yapabilirler?
DP: Erdoğan'a karşı çıkmak. Maalesef bu yakın gelecekte gerçekleşecekmiş gibi görünmüyor. NATO'da (neredeyse) her şey yolundaymış gibi davranmak çok daha kolay.
Faktor.bg: Avrupa Birliği eninde sonunda Erdoğan'ın şantajlarına karşı duracak mı ve Ankara o zaman muhtemelen ne yapacak?
DP: Batı ve özellikle NATO on beş yıl içinde Türkiye'deki şiddetli kaymalara verdikleri tepkide oldukça yavaş davranıyorlardı. Giderek artan değişimler görünmeye devam etse de gerçekten sağlam bir karşı çıkış konusunda kötümserim. Belki de, sonunda Batılılara sorunun ne olduğunu bir kriz öğretecek.
Ve bu noktada, o sırada Ankara'da kimin iş başında olduğuna ve koşullara bağlı olarak Yunan adalarının ele geçirilmesi, yasadışı göçmenlerin gönderilmesi, Rusya ve İran ile güçlerin birleştirilmesi ve diğer düşmanca adımlar da dahil olmak üzere verilecek tepki çok saldırgan olabilir.
Faktor.bg: Erdoğan'ın Suriye'deki müşterileri askeri yenilgiyi tattıkları zaman ne olacak?
DP: Tahran, Afganistan'dan Akdeniz'e kadar olan bölgeyi kontrolü altında tutacak. Afganistan'dan İsrail'e her devletin İran'ın nüfuzuna direneceği bir kriz olacak.
Faktor.bg: Erdoğan Erbil'de Kürtlerin bağımsızlık referandumuna nasıl tepki gösteriyor?
DP: Erdoğan bunun ihtimalinden nefret ediyor. Kürdistan Bölgesel Yönetimi [KBY] Ankara ile iyi ilişkiler sürdüren az sayıdaki yönetimlerden biri; bu ilişkiler muhtemelen Kürtlerin bağımsızlıklarını ilan etmeleri durumunda tutunamayacak. Erdoğan bu atılımın Türkiye'nin Kürtleri üzerindeki etkisi hakkında endişeli. Müttefiki olan Türk milliyetçilerini kızdıracak. Türklerin şu anda güney Irak'a dönme hayallerini aksatacak. Irak'ın bölünmesi ve beklenmeyen bölgesel istikrarsızlık tehlikesini yaratacak.
Faktor.bg: KBY'nin bağımsızlık ilamına karşı tepki anlamında hangi opsiyonlara sahip?
DP: KBY üzerinde ekonomik ve muhtemelen askeri baskı uygulayabilir. Tahran'ın yanında Bağdat'taki merkezi Irak hükümeti ile KBY'e baskı yapmak için uzlaşma sağlayabilir. Affedici olmayacağını düşünüyorum.
Faktor.bg: Türkiye'de Erdoğan'a karşı rejimi tehdit eden ciddi bir muhalefet olasılığı var mı?
DP: Su anda bulunan noktada hayır. Erdoğan ülkedeki güçlerin her kolunu kontrol ediyor—hükümetin yürütme, yasama, yargı kolları, silahlı kuvvetler, istihbarat servisleri, polis, bankalar, medya, eğitim kurumları ve dahası. Ancak eğer ekonomik sorunlar ya da dış maceralar Türk halkına çok fazla gelirse, kesinlikle rejime karşı ayaklanacaklardır. O noktada, Erdoğan'ın pek çok düşmanı birbirlerini bulacak ve koordine olacaklardır.