Babam Richard Pipes 17 Mayıs 2018 sabahı uykusunda huzur içinde öldü. Ölüm nedenini yaşlılığa bağlı ölüm olarak tanımladığımda doktoru da benimle aynı fikirdeydi.
Yaşam hikayesi ve başarıları hem otobiyografisinde Vixi: Memoirs of a Non-Belonger/Yaşadım: Ait Olmayan Birinin Anıları (2003) kendisi tarafından hem de yakında çıkacak, Illinois Üniversitesi'den Prof. Jonathan Daly tarafından hazırlanan entelektüel biyografisinde anlatıldı. Bu biyografileri yaşamının evrelerini kısaca anlatarak ardından kişisel gözlemlerimi sunarak tamamlamayı istiyorum.
Babamın yaşamı dört döneme ayrılıyor: Polonya, kariyerinin inşası, entelektüel devlet adamı, ve kıdemli bilim insanı.
1. Polonya, 1923-39
Richard, 1923 yılında Polonya'nın güneyinde, Çek sınırı yakınlarındaki küçük sınır kasabası Cieszyn'de doğdu. Babası Marek şekerleme uzmanı 30 yaşında bir işadamıydı; gerçekten de şekerlemelerden biri Gala Peter, orijinal sütlü çikolataydı. Annesi Zosia sadece 21 yaşındaydı. 11 kardeşten biri olan annesi bir çocuğun yeterli olduğuna karar verdi ve tüm dikkatini Richard'a verdi.
Çocukluğundan kalan pek çok fotoğraf neredeyse bir yüzyıl sonra farkına varacağımız modern bir yaşamın varlığına işaret ediyor: bir ofiste çalışmak, aktif sosyal hayat, kırsal bölgelere araba gezileri, iş ya da tatil için zaman zaman yurtdışına yapılan geziler gibi.
Sadece bir kaç yıl sonra, şenliğin nasıl trajik bir şekilde sonlanacağını ve fotoğraflarda mutlu mesut gülümseyenlerin pek çoğunun soğukkanlılıkla öldürüleceğini bilmek o dönemin gülen yüzleri ve mutlu aktivitelerini çok daha dokunaklı hale getiriyor.
Gerçekten de Pipes ailesinin keyifli yaşamı 1 Eylül 1939 tarihinde Polonya'nın Almanya tarafından işgal edilmesiyle aniden sona erdi. Ancak Marek'in girişimleri ve temas içinde oldukları sayesinde üçü sahte belgelerle Polonya'dan Almanya'yı baştan başa geçerek kaçtı. Aile Portekiz'e gitmeden önce İtalya'da bir kaç ay geçirdi ve en sonunda Richard'ın 17.nci doğum gününde New York'a vardı. Babam savaşın korkularının farkında olmasına rağmen onların hiçbirini kişisel olarak deneyimlemedi, sanatla ilgilenerek gelişme yıllarının bir kaç ayını Roma ve Floransa'da harcama şansına sahip oldu.
2. Kariyerinin inşası, 1940-69
Amerika Birleşik Devletlerine geliş çok farklı bir kültürün ve dilin içine dalmak anlamına geliyordu ki, babam bunların üstesinden inanılmaz bir hızla geldi. Bazıları İngilizce'de hafif bir aksana sahip olduğunu söylüyorlar ama ben konuşmasına çok alışık olduğumdan hissetmiyordum.
Hava Kuvvetlerinde istihbarat uzmanı olarak çalışarak yeni ülkesine asker olarak hizmet etti ve ardından akademinin içine girdi. Ordu ve akademi birbiriyle ilintiliydi çünkü ordu Rus dilini öğrenmesi için onun kültürel bilgisinden ve dil becerilerinden yararlandı ve hem tüm profesyonel hayatının çerçevesini çizecek hem de 1944 yılına annem Irene Roth ile tanışmasını sağlayacak Cornell Üniversitesi'ne gönderdi.
1946 yılında ordudan ayrılmasının ardından Irene ile evlendi, yüksek lisansını yaptı ve 1949 yılında ben, ardından da 1954 yılına ikinci oğulları Steven dünyaya geldi.
Kendini Rus araştırmalarına adayan Richard ilk makalesini, "The Russian Military Colonies, 1810-1831/Rus Askeri Kolonileri, 1810-1831," 1950 yılında ve ilk kitabını, The Formation of the Soviet Union/Sovyetler Birliği'nin Oluşumu 1954 yılında yayınladı. Kaygı dolu bir kaç yıldan sonra, 1957'de Harvard'da kadrolu olmaya hak kazandı ve 1963 yılında profesör oldu. Bu yıllarda lisans ve lisansüstü öğrencilerine ders verdi, geniş bir yelpazedeki akademik konuları ele aldı ve biyografisini yazan Jonathan Daly'e göre Amerika Birleşik Devletlerinde Rus tarihi araştırmalarının temellerini atan bilim adamlarının "en etkilisi" haline geldi.
3. Entelektüel devlet adamı, 1970-91
Hayatının 1970 yılında başlayan üçüncü fazı iki boyuta sahip. Birincisi bilimle ilgiliydi, yirmi yılını verdiği uzmanlık araştırmalarını geride bırakarak çarlık Rusya'sının Sovyetler Birliği'ne dönüşümünü anlatan üç ciltlik epik tarihi araştırmaya girişti: Russia Under the Old Regime/Eski Rejim Altında Rusya (1974), The Russian Revolution/Rus Devrimi (1990), ve Russia Under the Bolshevik Regime/Bolşevik Rejimi Altında Rusya (1994). Laf aramızda Eski Rejim bana ve kardeşime adanmış bir kitaptı ve aynı zamanda kontrol edip düzelttiğim tek kitabıydı. Belki de tesadüfi olmayan bir şekilde onun kitapları arasındaki en favori kitabımdır.
Bu üç ciltlik seri onun şaheseridir, bu alanda yaptığı en büyük ve en uzun süreli katkısıdır. Bu eserler Commentary dergisi gibi yayınlardaki makaleleri ile birlikte çok geniş bir kitleye ulaştılar ve onu kamuya mal etti.
Diğer boyut ise siyasiydi. 1970 yılı Senatör Henry Jackson'dan Kongre önünde tanıklık yapması için bir davetiye almasına ve ABD-Sovyetler Birliği güvenlik kaygılarıyla ilgili olarak silahların denetlenmesi konusunda uzmanlık geliştirmeyi ve CIA'nın Sovyet tehdidi anlayışını değerlendirmek için kurulan "B Takımı" uygulamasına başkanlık etmeyi de içeren bir girişimin parçası olmasına neden oldu.
Siyasi rolü Ronald Reagan'ın Ulusal Güvenlik Konseyi'nde 1981-82 arasında iki yıllık bir görevle doruğa ulaştı. Bu görev sırasında başkanın SSCB'yi ebedi bir mevcudiyet değil tüm kanını emilip çökmesine neden olunabilecek savunmasız bir diktatörlük olarak görme içgüdüsünü cesaretlendirdi. 75 nolu Ulusal Güvenlik Karar Yönergesinin babam hükümetten ayrılmak üzereyken yayınlanması bu etkiyi kutsadı ve ölümsüzleştirdi.
4. Kıdemli Bilim İnsanı, 1992-2018
Sovyetler Birliği 25 Aralık 1991 tarihinde çöktüğünde, o sırada 68 yaşında olan babam sahada geçirdiği yaklaşık 50 yılının doruğunda iken SSCB'nin sınırlandırılmaması aksine yenilmesi gerektiğine dair görüşünün olağanüstü bir şekilde kanıtlandığını gördü.
Bu küresel önemdeki olay yeni fırsatlara neden oldu; belki de en dikkat çekici olanı Sovyetler Birliği Komünist Partisi'nin yargılandığı Rus Anayasa Mahkemesi'ndeki davada uzman tanık olarak hizmet vermesiydi. Bu aynı zamanda 2007'de Başkan George W. Bush tarafından bahşedilen Ulusal Beşeri İlimler Madalyası da dahil olmak üzere pek çok ödül aldığı bir dönemdi.
Sovyetler Birliği'nin sona ermesi onun Property and Freedom/Mülkiyet ve Özgürlük (2000) isimli bir kitap, otobiyografisini ve kitap uzunluğunda "Russia's Itinerant Painters/Rusya'nın Seyyah Ressamları isimli bir makale yazmak gibi diğer alanlardaki ilgilerinin peşinden gitmesine izin verdi. Kariyer ideali aynı zamanda hevesle yaptığı ve özellikle içinde Russian Conservatism and Its Critics/Rus Muhafazakarları ve Eleştirisi (2006) araştırmasının da olduğu bir dizi araştırma yayınladığı belli bir alanda uzmanlaşmış bilim adamlığına dönmesine de izin verdi.
İlk kitabından 61 yıl sonra 2015 yılında Alexander Yakovlev: The Man Whose Ideas Delivered Russia from Communism/Alexander Yakovlav: Düşünceleri Rusya'yı Komünizmden Kurtaran Adam isimli son kitabını yazdı. Son yayınladığı makale, The Sad Fate of Birobidzhan/Birobidzhan'ın Hazin Sonu, tam anlamıyla ilk makalesi yayınlandıktan 66 yıl sonra, 2016 yılında New York Review of Book dergisinde yayınlandı. Yayınlanan makale ile ilgili son sözleri "Komünist rejimin pek çok başarısızlığı oldu" idi. Bu noktada, 93 yaşındayken emekli oldu ve akrostiş bulmaca çözme tutkusu geliştirdi.
Richard ve Irene çok az bir değişiklikle, iddialı bir seyahat programıyla farklı evleri arasında gidip gelerek, etkinliklere katılarak ve konuşmalar yaparak yollarına devam ettiler. Vücudunun yorulduğu ve zihninin onu yavaş yavaş başarısızlığa uğrattığı 2018'e kadar var olan bellek kaybına rağmen sağduyulu olmaya devam etti.
Teşekkür
Burada bazı kişisel gözlemlerimi eklemek istiyorum.
İlk olarak otobiyografisinde unutulmaz bir şekilde Richard Amerika Birleşik Devletlerine gelmek için Atlantik Okyanusunu ilk kez geçişini anlatıyor:
Ne yapmak istediğimi hiç bilmiyordum ama amacımın para kazanmak olmadığını kesin bir şekilde biliyordum. Tanrı'nın beni Alman hükümranlığı altındaki Polonya cehenneminden çok daha yüce bir amaç için ya da hayatta kalma ve arzularının esiri olma arzusunun ötesinde bir şey için kurtarmış olduğunu biliyordum.
Bu ifadenin gösterdiği gibi, hayatı pek çok amaç ile dolu ve daha yüce bir sona adanmış ciddi bir hayattı. Felsefi ve edebiydi, bir eğitimci ve devlet adamlarına danışmanlık yapan biriydi. Pek çok akranının küçümsediği ama nihayetinde doğruluğu kanıtlanmış olan Amerika'nın Sovyetler Birliğine yaklaşımını çerçevelemek için eşsiz bir fırsat yakaladı ve bu fırsatı kullandı.
Annem Cambridge'de yürürken bu ciddiyetin simgesi olan kravatını ve ceketini çıkarması için baskı yaptığında resmiyet üzerinde ısrar etti, çünkü yol boyunca "bir öğrenci ile karşılaşabilirdi."
İkinci olarak bu ciddiyet kasvetle karıştırılmamalıdır. Hitler'in yenilgiye uğratılmasıyla, "dolu ve mutlu bir hayat sürdürme görevi" olduğunu hissediyordu. Babam bir komedyenin zamanlamasıyla şakalar patlatır ve anlattıkları ile partilerde kalabalıkların ilgisini üzerine çekerdi. Aptal televizyon şovlarını seviyordu (BBC'nin Keeping Up Appearances/Görünuşü Kurtarmak), Greta Garbo'ya uzaktan hayrandı. Çocukları ve torunlarını yatmadan önce Max ve Moritz ve diğer masallar hakkında hayal ürünü hikayelerle becerikli bir şekilde eğlendiriyordu. Bir şarap uzmanı ve sanatta özellikle klasik müzikte bir duayendi. Japon tahta boyama sanatçısı Hiroshige'nin tüm Tōkaidō'nun Elli-üç İstasyonu serisini topladı.
Üçüncüsü Richard tam anlamıyla evli bir adamdı, hayatının dörtte birini bekar ve dörtte üçünü eş olarak geçirdi. Bu 72 yıllık evlilik—benim hesaplarıma göre sadece 10.000 evlilikten biri bu dönüm noktasına ulaşıyor—ona güvenlik, istikrar ve memnuniyet sağladı. Aralarındaki pek çok farklılık onu ve annemi ilginç bir çift yaptı. Aksini iddia etmeyeceğim, bu farklılıklar on yıllar boyunca çok sayıda anlaşmazlığa da yol açtı. Bu anlaşmazlıkları ciddiye almama lüksüne sahip olan torunları Richard ve Irene şov başladığında sanal patlamış mısır çıkarıyorlardı. Ailedeki bazılarımız sıklıkla heyecanlı taşıyan bu yüzleşmelerin ebeveynlerimizi 90'larında bile zinde ve gözü açık tuttuğunu düşünüyordu.
Yine de bu iki uyumsuz karakter bir şekilde birbirine uygundu. Vixi'den alıntı:
Birbirimizi mükemmel bir şekilde tamamladık: Voltaire'den bir alıntıyla açıklamak gerekirse, o dünyanın ben de bulutların komutasını aldım ve kendi aramızda kendi küçük evrenimizi muntazam bir şekilde idare ettik. Onun çekiciliği, güzelliği ve yaşama sevinci asla solmadı.
Evliliğim benim için sürekli olarak bir neşe ve güç kaynağıydı. Altın evlilik yıldönümümüzü kutladıktan sonra ona adadığım bir kitapta ona "bilim peşinden koşmam için gereken ideal koşulları yarattığı için" teşekkür ettim.
Dördüncüsü, Amerika'da 78 yıl geçirmesine rağmen daimi bir Avrupalı olarak kaldı. Pek çok Eski Dünya hassasiyetine sahip olmasına rağmen Amerika Birleşik Devletleri'nin özgür ve bireyci ruhunu takdir etti; onun açısından yemek, şarap, müzik ve dostlar Amerika'da daha iyiydi. Daha derin insani bağları ise Amerikalılardan ziyade Ruslarda buldu. Üniversiteden aldığı araştırma izinleri Paris veya Londra'da yaşama fırsatı yakalamasını sağladı. Gerçekten de, anne ve babam benimsedikleri ülkeye karşı o kadar eleştirel yaklaşıyorlardı ki, 12 yaşımdayken çok doğru bir şekilde onları kınadım: "Eğer Amerika'dan hoşlanmıyorsanız neden Avrupa'ya geri dönmüyorsunuz?"
Beşincisi babamın kendine özgü bir dindarlığı vardı. Seküler bir Yahudi ailede yetiştirildi, deneyim ve derin düşünmenin bir araya gelmesi onun güçlü ama özel ve ritüel olmayan bir Musevilik inancına sahip olmasına neden oldu. Vixi'de açıkladığı üzere inancının kökenleri yaşamdaki deneyimlerine dayanıyordu:
Babamın da aralarında bulunduğu pek çok Yahudi soykırım nedeniyle dini inançlarını yitirdiler. Benimki ise güçlendi. Kitle katliamları (aynı zamanda Sovyetler Birliği'nde gerçekleşenler de dahil) insanı kendi imgesinde yaratan Tanrı'ya olan inançlarını inkar edip kendilerini ruhsuzluğa ve böylece maddi nesnelere indirgediklerinde insanlara ne olduğunu gösterdi.
İnancını açıklamak için büyük Musevilik konusunda uzman önemli bilim adamı Harry Austryn Wolfson tarafından icat edilen tezat ifadeyi ödünç aldı ve kendini "dinini icra etmeyen Ortodoks bir Yahudi" olarak tanımladı. Pratik açıdan bu dini bayramlarda sinagoga gitmek, Fısıh Bayramı'nda ekmek yememek ve Museviliği her anlamda desteklemek anlamına geliyordu. National Review'den Jay Nordlinger bunun ne anlama geldiğini şöyle anlatıyor:
1999'dan 2000'e geçerken National Review, Pipes'ın da yazdığı bir makalenin yer aldığı bir milenyum sayısı yayınladı. Bu makalede Pipes, Henri Frankfort'un Kingship and the Gods/Krallık ve Tanrılar isimli kitabından bir alıntı yaptı. Alıntıda "Tanrılar" kelimesindeki "t" harfini küçük harfle yazmıştı. Ben düzelttim çünkü başlıktaki isimlerde ne olursa olsun bunu yapmak zorundasın. Pipes "t" küçük harfle olma zorunda diyerek itiraz etti: "Ben Yahudiyim ve sadece bir Tanrı var." Yüzümde bir gülümseme ve hayranlıkla ona boyun eğdim. Frankfort'un başlığını "Krallık ve tanrılar" olarak yayınladık—yanlış ama aynı zamanda doğruydu.
Altıncı olarak, onun inancına atıfta bulunurken "özel" terimini kullandım, çünkü özeline düşkün ve pek çok yönden mesafeli bir insandı. Sosyal bir insan olan annem onu partilere sürükleyerek ve evde etkinlikler düzenleyerek insanları onun hayatına sokuyordu. Annemin aksine babamın hiç yakın arkadaşı yoktu ve çocuklarına da ilgisizdi. Sadece kendi aklına tutunuyordu. Pek çok yönden onu en iyi tanıyan bizler bile aslında onu tanımıyorduk.
Son olarak, Richard Pipes'ın evladı olmak nasıl bir şeydi?
Eski kafalı Orta Avrupalı entelektüel bir baba olarak çocuklarıyla ve torunlarıyla süt içmezdi, top oynamazdı ya da televizyon seyretmezdi. Sertliğe yakın derecede resmi, duygularını açıklamada beceriksiz, ve duygusal olarak uzaktı. Bununla birlikte sıcaklık ve gurur zaman zaman ve belirgin bir şekilde kendini gösteriyordu.
Benim doğumumu onurlandırmak için sigarayı bıraktığı, yatmadan önce yaratıcı masallar anlattığı, 48 eyalet başkentini ezberlememe yardım ettiği ve bana santraç öğrettiği ilk yıllar basit yıllardı. Benim gençlik yıllarım kaçınılmaz sürtüşmeleri beraberinde getirdi. Ancak, ironiktir ki, benim örnek olarak ondan etkilenmem ve onun izinden giderek güncel olaylarla ilgili bir tarihçi olmam aramızdaki en büyük gerilimi yarattı. Benim kariyerimle ilgili her zaman onaylamadığım belirli fikirleri vardı. Benim 1969 yılında İslam üzerine çalışmalara başlama kararıma, "Bu yolla nasıl ekmek paranı kazanacaksın?" diyerek tepki verdi ki, bu uzun süredir dalga geçtiğim tutarsız bir tavsiyeydi.
Daha da önemlisi, benim onun kariyer yolunu takip etmemi istedi: Saf tarihi bilim üzerine odaklan, kadrolu ol ve ondan sonra sadece güncel olaylar ve hükümet hizmetleri ile ilgilen. Kadrolu olmama yakın akademik hayatı terk ettiğimde net bir şekilde hoşnutsuzdu. O kadar hoşnutsuzdu ki, uzun yıllar boyunca bir kariyer sahibi olduğumu kabul etmeyen tek kişi olduğu konusunda yarı şaka ona takıldım. Ancak en sonunda konuşmalarıma katılarak ve kurduğum organizasyonu destekleyerek çizdiğim yol ile uzlaştı ve hatta onayladı.
Babam otobiyografisini Vixi, Latince "Yaşadım" olarak adlandırdı. Ben şimdi vixit, "yaşadı" diyorum. Sonuç olarak iyi bir hayatı oldu, ve dünyaya katkıda bulunurken karşısına çıkanları zenginleştirerek dolu dolu bir hayat yaşadı. Kısmen de, ölüme meydan okuyarak yaptığı çalışmalarda yaşamaya devam ediyor.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2018 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.