16-18 Kasım 2000 tarihinde Yale Üniversitesi'nde "Antik Çağdan Amerikan İç Savaşına Kölelerin Silahlandırılması" üzerine düzenlenen konferans için kaleme alınan bu makale, Daniel Pipes imzalı Slave Soldiers and Islam (Köle Askerler ve İslam) isimli, vurguyu İslam'a değil köleliğe yapan kitabın bir özetini sunmaktadır.
Müslüman halkların tarihine üstünkörü bir bakış bile kölelikten gelen erkeklerin silahlı kuvvetlerde oynadığı olağanüstü rolü ortaya koymaktadır. Bu köle erkekler orduda hem er hem subay olarak görev yaptılar, daha sonra da sıklıkla yönetimde, siyasette ve kamuyu ilgilendiren bütün işlerde önde gelen pozisyonlar edindiler.
Bu konferansta açıkça ifade edildiği gibi, dünyanın pek çok yerinde köleler asker olarak kullanılmışlardır; ancak burada kölelerin Müslüman ülkelerde asker olarak kullanılmalarının benzersiz bir özelliği olduğunu tartışacağım. Kölelerin Müslümanlar tarafından bu şekilde kullanılması, kölelerin merkezi askeri fonksiyonları üstlenmesine, devlet hiyerarşisinde yükselmelerine ve bazen yönetimi devralmalarına izin veren sistematik bir nitelik kazanmıştı. Kölelerin sistematik biçimde asker olarak kullanılmasının modern öncesi zamanlardaki Müslüman kamu hayatının tek ve en ayırt edici özelliğini oluşturduğuna inanıyorum.
İşe terminoloji ile başlayalım: Burada kullanılan köle terimi sonraki durumuna bakılmaksızın "köle kökenli kişi" anlamında kullanılmaktadır. Bu terim daha sonra hukuken, fiilen ya da her iki şekilde de özgür bırakılıp bırakılmadığını göstermez. Terimin bu özel kullanımı Müslüman dilinde köle teriminin kullanımına karşılık gelir. Askeri köle, sistematik bir şekilde satın alarak edinilen, asker olarak işe alınan ve eğitilen köle kökenli kişidir. Bu terim savaşlarda savaşan bütün köleleri kapsamaz, hayatlarını sadece askerlik hizmeti yaparak geçirenler için geçerlidir. Askeri köle, yasal ya da gerçek özgürlüğe sahip olduktan sonra bile bu unvanı taşır. Askeri kölelik askeri köleleri elde eden, hazırlayan ve istihdam eden sistemdir.
Tarihçe
Dokuzuncu yüzyılın başından on dokuzuncu yüzyılın başına kadar olan binyılda Müslümanlar düzenli ve planlı bir şekilde köleleri asker olarak istihdam ettiler. Bu neredeyse Orta Afrika'dan Orta Asya'ya, İspanya'dan Bengal'e bütün Müslüman dünyada böyleydi. Uzun zamana ve geniş bölgeye yayılan sadece bir kaç hanedanlık askeri kölelik sistemine sahip değildi.
Hanedanlıklar: Müslüman dünyadaki askeri köleler önemleri ve yaygınlığı nedeniyle kısaca anlatılamazlar; köleler pek çok pozisyonu doldurdular, pek çok fonksiyona hizmet ettiler. Dolayısıyla vakaları ve aktiviteleri ile ilgili kapsamlı belgeler burada sunulamaz, sadece dağılımları ile ilgili bazı göstergeler sunulabilir. Seçilen örnekler askeri köleliğin önemini, yaygınlığını ve sıklığını göstermektedir.
Müslüman dünyanın önde gelen hanedanlıklarının hemen hepsi askeri kölelere bağımlıydı. Bunlar muazzam büyüklükte alanları yönetmiş, uzun süre iktidarda kalmış ve Müslüman kurumların gelişimini etkilemiş hanedanlıklardı. Ben on yedi önemli hanedanlığı seçtim; öyle görünüyor ki, bu hanedanlıklardan biri hariç hepsi askeri kölelere dayanıyorlardı. Bunların içinde bir istisna olan Emevi hanedanlığı askeri köle sisteminden önce de vardı ama ne var ki, özgür olmayan erkekleri askeri köleliğin habercisi olacak bir biçimde kullanıyordu. Bu hanedanlıklardaki köle askerlerin kısa nitelikleri aşağıdaki gibidir:
- Emeviler (661-750). Dokuzuncu yüzyıldan önce askeri kölelik kurumu mevcut değildi; merkezi Şam'da olan Emevi hükümeti askeri köleleri andıran özgür olmayan erkeklere dayanıyordu; Emeviler bu tür askerleri kullanma açısından gidebildikleri kadar ileri gittiler.
- Abbasiler (749-1258). Dokuzuncu yüzyılın ortalarında köle askerler Bağdat'taki Abbasi ordusunda ve hükümetinde hakimdiler. Daha sonra, çok daha sonra Abbasiler eski kudretlerini kazandıklarında köleler tekrardan büyük bir askeri role sahip olmuştur.
- İspanyol Emevileri (756-1031). İspanya'daki Emeviler de dokuzuncu yüzyılın başlarında bir köle sistemi geliştirdi ve hanedanlığın ömrü boyunca köleler sürekli önemli bir rol oynadılar. Hanedanlığın 1031 tarihinde dağılması sırasında köle kökenli yöneticiler tarafından idare edilen çeşitli hanedanlıklar ortaya çıktı.
- Büveyhiler (932-1062). İran'ın Deylem dağlarındaki aşiret askerleri tarafından iktidara getirilmelerine rağmen, Büveyhiler hızlı bir şekilde Türk köle askerleri saflarına kattılar. Bu değişim aynı zaman savaşta piyade askerlerden süvarilere geçişe de işaret etti.
- Fatımiler (909-1171). Fatımiler de Büveyhiler gibi başlangıçta aşiret ordusuyken (önce Tunus, sonra Kahire) hızla askeri kölelere bağımlı olmaya başladı. Türkler, Berberiler, Siyahlar ve Slavlar gibi farklı kökenlerden gelen köleleri saflarına kattılar.
- Gazneliler (977-1186). Samanoğulları hanedanlığından ayrılan askeri kölelerin İran'ın doğusunda kurduğu Gazne hanedanlığı ordu için köleleri öncelikle Orta Asya, ikinci olarak da Hindistan'dan getirdi.
- Selçuklular (1038-1194). Selçuklular Müslüman kurumlar açısından en etkili hanedanlığı kurdu. Bozkırdaki savaşçı kabilelerin liderleri olarak iktidara geldiler ama çok hızlı bir şekilde İran'da çok sayıda askeri köle kullanmaya başladılar. Selçukluların dağılması sırasında hanedanlık neredeyse kölelerin kontrolü altındaydı.
- Berberiler (1056-1147). Kuzey Afrika'daki bu ilk büyük hanedanlık dini bir hareket olarak başladı ama ordusu kısmen aşamalı olarak kölelere bel bağladı.
- Muhavvidler (1130-1269). Bulundukları bölge, dini kökenleri ve askeri kölelerin kısmen kullanımı konusunda Berberilere benziyorlardı.
- Eyyubiler (1171-1250 tarihleri arasında Mısır'da; daha sonra Doğu Akdeniz bölgesinde başka bir yerde). Özgür Kürt ve Türk birlikleri ile başlayan Eyyubiler çoğunlukla Orta Asya'dan gelen askeri kölelere bağımlıydılar. Moğol istilalarının yarattığı kargaşadan dolayı o bölgeden elde edilen kölelerin sayısı fazlasıyla artmıştı. Eyyubi hanedanlığı askeri köleler tahta zorla el koyduğunda son buldu.
- Delhi sultanlığı (1206-1555). Delhi sultanlığı gerçekte tamamı askeri kölelerden oluşan altı farklı hanedanlıktı. Bunlardan ilki olan Mu'izzis, Gurlulu efendilerinden kaçıp kurtulan bir köle asker tarafından kurulmuştu; daha sonraki Mu'izzi ve diğer egemenler de köle kökenliydi ve köleler önemli bir askeri rol oynadılar.
- Hafsiler (1228-1574). Tunus'un Hafsi hükümranları siyah bir Afrikalıyı kölelerin koruma görevlisi yapmışlardı ama işe aldıkları Türklerin köle mi yoksa özgür olarak mı aralarına katıldığı belirsizdir. Her durumda da köle askerler hanedanlık içinde küçük bir role sahiptiler.
- Memluklular (1250-1517). Mükemmel bir askeri köle hanedanlığı; hemen hemen bütün askerler kariyerlerine sadece köle olarak başlamadılar, aynı zamanda Kahire'deki hükümeti kurdular ve iktidarı diğer kölelere geçirdiler. Memluklular yüzyıllar boyunca kendi kendini yenileyebilen bir köle oligarşisini devam ettirdiler, çoğunlukla köleleri Orta Asya ve Karadeniz bölgesinden getirdiler.
- Osmanlılar (1281-1924). Memluklular ile birlikte bu İstanbul merkezli sultanlık en iyi askeri köle sistemine sahipti. Köle askerler on dördüncü yüzyıl içinde sisteme katılmaya başladı ve son kalıntıları da 1826 yılında ortadan kalktı. Piyadeler (Yeniçeriler) ile birlikte orduyu oluşturmanın yanında köleler merkezi yönetimin bir çok yükünü üstlerine aldılar.
- Safeviler (1501-1732). Köleler Safevileri İran'da iktidara getiren kabile ordularını dengelediler. Çoğunlukla Kafkas bölgesinden geliyorlardı ve hanedanlığın sonuna kadar var oldular.
- Fas'ın Şerifileri (Sadi and Filali, 1511-). Sadilerin orduda köle kullanmaları ikinci planda kaldı ama Filaliler özellikle on sekizinci yüzyılda yoğun bir şekilde köle askerlere bağımlıydılar. Şerifilerin köleleri siyahtılar.
- Babürlüler (1566-1858). Delhi'deki merkezi hükümet köleleri düzensiz bir şekilde asker olarak kullanırken mansabdarlar (kumandanlar) köleleri yoğun bir şekilde işe alıyorlardı. Merkezi hükümet askerleri pek çok farklı yerden topluyordu.
Kısacası, en etkili Müslüman hanedanlıklar askeri anlamda kölelere güveniyorlardı, bu askerler hanedanlıkların pek çoğunda önemli roller oynadılar. Köle askerlerin önemli hanedanlıklar içindeki gözle görünür ve yaygın rolü onların merkezi askeri ve siyasi önemlerini kanıtlar. Bu önemli hanedanlıkların arkasına bakıldığında köle askerlerin Müslüman dünyanın enine boyuna her tarafında savaştığı açıkça görülür. Muhtemelen bütün Müslüman hanedanlıkların dörtte beşi onları düzenli olarak kullanmışlardır. Müslüman dünyanın (özellikle yukarıda listelenen önemli hanedanlıkların temsil ettiği alanlarda yer almayan) bir kaç yerinden elde edilen olgular bunu göstermeye yardımcı olabilir:
Sahra Çölü güneyindeki Afrikalı Müslüman hanedanlıkların büyük ölçüde köle askerleri kullanmaları kölelerin ekonomik ve sosyal yaşamlarındaki önemli rolünü göstermektedir. Bir çok hanedanlıkta köleler sıklıkla askeri ve siyasi rollere sahiptiler; Darfur, Sudanlı Mahdia, Bornu, Fulani emirlikleri ve Ton Dyon'u içeren daha kapsamlı çalışmalar bulunmaktadır.
Askeri kölelik Arap yarımadasının büyük bir kısmında, ama özellikle Yemen gibi siyasi kurumların oldukça geliştiği bölgelerde mevcuttu. Örneğin, orada on birinci yüzyıl hanedanlığı olan Najahidler askeri köle kolordusundan ortaya çıktı. Köle askerler ilgili son bildirimlerden biri artık sonuna yaklaşan yüzyılın başında Mekke'den yapılmıştır.
Güney ve doğu Hindistan'daki askeri köleler Afrika'dan gelirken, kuzeydekiler çoğunlukla Orta Asya'dan geldiler. Örneğin 101-1926 yılları arasında Deccan'ın önemli bir bölümünü yöneten Malik Ambar Afrika kökenli bir köleydi. Askeri kölelerin tüm halleriyle Bengal'in doğusundan çıkıp çıkmadığı tam olarak net değil ama öyle olduğu muhtemel görünmüyor.
Mısırlı Olayı. Tek bir bölgede ya da zaman sürecinde askeri kölelerin kullanımına konsantre olmak ne kadar yoğun kullanıldıklarını gösterebilir. Müslüman dünyanın neredeyse her tarafında bunu yaparken, Mısır netlikle gözlemlenmenin ve iyi araştırılmış olmanın çifte avantajını taşımaktadır.
Tarihte köle askerlerin ilk büyük ölçekli seferi içinde 4,000 Türk'ün olduğu muhtemelen El-Mutasim tarafından 828'de iki yıl için Mısır'a düzenlenen seferdir. Takiben eden yıllarda askeri köleler Abbasi ordusunun büyük bir kısmını oluşturduğundan Mısır'da çok daha büyük rol kazandılar ve aynı şekilde 868'de doruk noktasına ulaşarak önce bölgenin valisi ardından da bağımsız lideri olan Türk bir askeri kölenin oğlu Ahmet b. Tulun'un askeri güçleri büyük ölçüde kölelerden oluşuyordu. Abbasiler 905'de ülkenin kontrolünü ele geçirdiklerinde köle askerler askeri yapıda önemli bir role sahiptiler. Bir sonraki İkşidiler hanedanlığının altında "silahlı pek çok köle özgürleşti ve bazıları yüksek mevkilere ulaştıkları orduya girdi." 946 yılında askeri deneyime sahip hadım edilmiş bir siyah köle Kefir, İkşidi hükümetini devraldı (resmi olarak 966'da devletin başı oldu) ve 969 yılında Mısır'ın Fatımiler tarafından fethinden öncesine kadar hükümette kaldı.
Fatımi iktidarının gelişi ile asker köleler yeni bir önem kazandılar; belki de en karakteristik olanı farklı kökenlerden gelen askerler Şia liderliğin altında savaştılar ki, bu ordu içinde sürekli bir kargaşaya yol açtı. Eyyubilerin 1169 yılında iktidarı ele geçirmesinden itibaren Orta Asya kökenli askerler ağır basıyordu. Zamanla ordu ve hükümet üzerindeki hakimiyetleri arttı, 1250 yılına kadar iktidarı da ele geçirdiler ve iki buçuk yüzyıldan fazla da ellerinde tuttular. Hatta 1517 yılında Osmanlı fetihlerinden sonra bile askeri köleler ve onların soyundan gelenler Mısır siyasetine hakim olmaya devam ettiler. 1798 yılında Napolyon'a karşı yenilgileri ve 1811 yılında Muhammed Ali tarafından katledilmeleriyle Mısır'ın kamu hayatındaki egemenliklerini kaybettiler. Onların soyundan gelenlerin bazıları Türk Mısırlılar olarak isimlendirildiler, 1952 yılında Kral Faruk'un Cemal Abdül Nasır tarafından devrilmesine kadar önemli pozisyonlarda bulundular.
Sistem
Bir sistem var mıydı? Askeri köleler hakkında pek çok şey bilmemize rağmen neredeyse ordu köleliği konusunda neredeyse hiçbir şey bilmemekteyiz. Askeri köleler modern dönem öncesi İspanya'dan Bengal'e hemen hemen var olan bütün Müslüman hanedanlıklarda görünmüş olmasına rağmen onları hazırlayan ve istihdam eden bir sistemin mevcut olduğu sadece bir kaç durumda bilinmektedir. Bu bilgi çağdaş kaynaklardaki bilgiye de yansımaktadır; bireysel olarak askeri kölelerin oldukça farkında olsalar da, yazarlar askeri köleliği çalıştıran sistemi fark etmemiş görünmektedirler. Modern dönem öncesi Müslüman edebiyatın önemli ve çeşitli külliyatında sadece aralarında en önemlilerinden Nizam-ül Mülk ve İbn-i Haldun'un bulunduğu bir avuç yazar bu sistemi farkına varmış ve tasvir etmiştir.
Çağdaşları farkında olmasa da, askeri köleleri satın alan, eğiten ve istihdam eden bir sistem vardı; dağınık kanıtlardan titizlikle yeniden oluşturulanlar sistemi bir kaç hanedanlıkta, en önemlisi de 13. yüzyıl ve sonrasında kurdular. Memluk ve Osmanlı örgütleri bunların aralarında en iyi bilinenlerdir ama Müslüman dünyanın başka alanlarında da sistem ile ilgili bir bilgiye sahibiz. Detay birinden diğerine farklı olsa da, karşılaştırmalı bir okuma hepsinin şu önemli özellikleri paylaştığını gösterir: sistematik edinim, organize eğitim ve kölelerin profesyonel askerler olarak istihdamı.
Kısacası, sistem şöyle çalışmaktaydı: Müslümanların kontrolü altındaki bazı bölgelerde doğan bir gayrimüslim, askeri köle olarak eğitimden geçmek için yeterince olgun, eğitim tarafından şekillenebilecek kadar gençken Müslüman bir yönetici tarafından satın alınırdı. Bir İslam ülkesine köle olarak getirilince İslam dinine geçer ve beş ila sekiz yıl sonra olgun bir asker olarak çıkacağı askeri eğitim programına girerdi. Eğer özel yetenekleri varsa, ordu içinde ya da (bazen) hükümette herhangi bir makama yükselebilirdi; askeri kölelerin çoğu yetişkinliklerini hükümdarın ordusunda harcarken sadece asker değillerdi, pek çok Müslüman hanedanlığın egemen elitinin anahtar unsurlarıydı.
Çağdaşların askeri kölelik sistemine yönelik bu körlükleri sistemi çalışmak isteyen modern bir tarihçinin karşı karşıya kalacağı en önde gelen zorluğu oluşturur; ama hiçbir şey kaynaklar arasındaki boşlukları giderememesine rağmen geniş kapsamlı okuma ve dikkatli hipotez bu anlaşılması zor kurumu hayata döndürebilir. On üçüncü yüzyıldan önceki askeri kölelik ile ilgili bilgi yetersiz; dolayısıyla bu kurumun en önde gelen araştırmacılarından David Avalon bu dönemle ilgili araştırmalarından vazgeçti: "Memluk sistemi ile ilgili doğuşundan 1250'ye kadar olan bilgimiz ciddi derecede sınırlı. Bilmemiz gereken kaynakların bu uzun dönemi aydınlatmak için kullanılabileceği şüphelidir." Benim ilk iki İslami yüzyıla ait araştırmalarım Avalon'un sonuçlarını onaylamaktadır: kaynaklar hatta bırakın yeniden yaratmayı sistemin varlığını konumlandırmak için bile yeterince kanıt vermemektedir.
Varsayımlar. Bu yüzden sistemi çalışmak için onun varlığını farz ederek işe başlamak gerekir; aşağıdaki iki varsayım bunu yapmak için temel teşkil edebilir:
1. Köle kökenli askerler ne zaman baskın askeri güç haline gelirse sistem onları satın almak, eğitmek ve istihdam etmek zorundadır. Köleler örgütsüz bir biçimde orduda destek, yedek ve acil rolleri üstlenebilirler ama bağımsız ana bir güç olabilmek için sistematik olarak kullanılmaları gerekmektedir. Bu bir teori değil, bir varsayım; köleler sistemin izlerini neredeyse bulamadığımız pek çok Müslüman hanedanlıkta baskın bir güç kazanmışlardır. Ancak bu varsayım köle sistemleri ile ilgili kapsamlı okumalarla biraz onaylanabilir. Özellikle, iki gerçek bunu desteklemektedir: bir eğitim programının varlığı bilindiğinde köleler çoğunlukla ezici bir öneme sahiptirler (örneğin, el-Mütezid yönetimi altındaki Abbasiler, Selçuklular, Memluklular, Osmanlılar, Beylerin ve Dar Fur'un altındaki Tunuslular); Müslüman dünyanın dışında bilinen bir sistem yoktu, köleler asla böyle bir hakimiyet kazanmadılar.
2. Asker kölelik sisteminin asker köleler güç üzerinde hak iddia etmeden otuz yıl önce var olması gerekmektedir. Otuz yıl kölelerin (yaklaşık 15 yaşındayken) kolordudaki eğitimleri ve onların yükselişleri arasındaki yaklaşık zamanı işaret etmektedir. Ayrıca kölelerin hakimiyeti kurması daha da uzun zaman alabilir veya asla böyle bir güce kavuşamayabilirler ama önemli askeri ve siyasi rollerde yükselmelerinin otuz yıldan daha az bir sürede olma ihtimali çok düşüktür.
Bu iki varsayımın kombinasyonu benim askeri kölelik sisteminin köleler bir hanedanlığa egemen olmadan en azından otuz yıl önce var olduğunu kabul etmeme izin vermektedir. Örneğin Eyyubiler iktidarı askeri kölelere 1250 yılında kaptırdılar; bu da sistemin en azından 1220 yılında var olduğu anlamına gelmektedir.
Sistemin kendisi. Bir hükümdar ya da önemli biri askeri köleler satın almaya karar verdiği andan itibaren seçtiği adaylara olağanüstü bir ilgi gösterir. Özellikle muhtemel efendiler iki nitelik ararlar: askeri potansiyel ve yumuşak başlılık. Asil kökenden gelen gençleri tercih ve göze çarpan adaylar için ödenen yüksek ücretler efendinin askeri köleler olarak en üst yüksek nitelikli adayları bulmak konusuna verdiği önemi gösterir. Çok iyi bilinen bir örnekte, Memluk sultanı (1280-90 arasında iktidar oldu) Seyfedding Kalavun el-Elfi el-Mansur isminin son kısmını (Arapça'da elfi "bin" anlamındadır) satın alınması için ödenen oldukça büyük rakamdan,1,000 dinar, dolayı aldığı söylenir. Seçim kriterleri askeri kölelerin coğrafi kaynaklarını da belirler, bazı bölgeler diğerlerinden çok daha iyi asker çıkarmalarıyla bilinmektedir. O yüzden, Hintli köleler çoğunlukla kavga etmezlerken Orta Asyalı erkek köleler neredeyse sürekli kavga etmektedirler.
Yüksek niteliklere sahip olmanın yanında bir efendi askeri kölelerinde sadakat de arar. Efendi genç ve yabancı köleler satın alarak güçlü ilişkileri sağlama alır. Sıradan kölelere işleri (hatta bazı askeri görevler) zorla yaptırılabilir ancak askeri köleler ikna edilmek zorundadırlar. Bu erkekler neredeyse daima büyük sorumluluklar yüklendiklerinden ve önemli derecede hareket özgürlüğüne sahip olduklarından efendi ile köle arasındaki kişisel bağ çok önemlidir. Çocuklar yetişkinlerden çok daha kolay etkilenebildiklerinden, efendi genç adaylar satın almak için hiçbir çabadan kaçınmaz. 17 yaşında olan oğlanları kabul eder ama 12 yaşındakileri tercih eder; çünkü bu yaşta eğitime çok daha kolay cevap verebilirler ama kendi halklarının dövüş sanatları konusunda da yeteneklidirler. Bu yeteneklerin aktarılması efendinin ordusu için askeri köleliğin en temel avantajlarından birini oluşturmaktadır. Gençlik, bir askeri kölede arzulanan sayısız nitelik arasında tartışmasız en önemlisidir. Asil kökenlerden gelmek, yüksek potansiyel ve yabancı olmak, hepsi işe yarar ama gençlik en önemlisidir çünkü bu nitelik bir sonraki aşamadaki, eğitim programındaki başarıyı tek başına garanti altına almak için yeterlidir.
Köle sahibi yabancıları toplar çünkü kölelerin yabancı kökenli olmaları onların biçimlendirilmeye duyarlılıklarını artırır; efendi bir yabancıyı hemen yakınındaki ev halkı dışındaki bütün bağlarını ortadan kaldırarak ve onu tamamen efendinin ve diğer kölelerin küçük dünyasına bağımlı hale gelmeye zorlayarak yalnızlaştırabilir. Bu izolasyonu tamamlamak için çoğu askeri köleler sahaya hizmet edecekleri ülkenin dilinden habersiz gelirler.
Askeri kölenin özel statüsü esaret yıllarının ilk yıllarında çok daha belirgin hale gelir. Yeni ülkesine varışında, onu askeri kariyerine hazırlama amaçlı bir dizi deneyimle karşılaşır. Açıktır ki, kölenin etkili şekilde kullanılabilmesi için doğrudan orduya yazılamaz ama yönünü bulmak ve yeni bağlılıklar oluşturmak zorundadır. Geçiş dönemi onu iradeli ve yabancı bir erkek çocuğundan yetenekli ve sadık bir askere değiştirme hizmeti görmektedir. Yetenekleri, gençliği ve izolasyonunun kusursuz bir eğitim programıyla birleşimi bu değişimi sağlamaktadır. Bahsi geçen zamanda sıradan kölelerin emekleri istismar edilirken askeri köleler eğitim ve öğretim görmekteydiler. Bu uzun okul yaşamı ve yeniden yöneltim aralarındaki farkı daha da keskinleştirmektedir.
Eğitim programı askeri köleliğin özüdür. Bu askerlerin başarılarını anlamak için eğitimlerini incelemeliyiz, çünkü bu deneyim tüm yetişkin yaşamlarını şekillendirir. Sınırlı askeri fonksiyonlar için uygun olan eğitimsiz köleler şaibeli yetenek ve sadakat sağlarken eğitimli köleler beceri ve sorumluluğun tüm pozisyonlarını doldururlar. Beş ile sekiz yıl arasında süren program iki yönlü bir amaca sahiptir: becerileri geliştirmek ve sadakat aşılamak. Beceriler fiziksel becerilere daha çok vurgu yapılarak yoğun bir fiziksel ve ruhsal eğitim programı aracılığı ile geliştirilir. Oyunlar, yarışmalar, avlar ve benzerler sayesinde yeni katılanlar dövüş sanatlarında sürekli egzersiz yaparlar. Sonuç mükemmel bir şekilde eğitilmiş ve ileri derecede disiplinli bir askerdir. Ya da eğer entelektüel olarak ümit verici olarak değerlendirilirse, bir köle daha fazla eğitilebilir ve devlet işleri için hazırlanabilir.
Eğitimin bir başka amacı daha var: yeni askerin kimliğini dönüştürmek. Sadece kendi halkına sadakat duyan putperest bir yabancı olarak başlar; dönüştürme sürecinin sonunda artık yeni ülkesinin görgü kuralları hakkında bilgili ve efendisine ve diğer kölelere yoğun bir sadakat besleyen bir Müslümandır. Sonuç olarak askeri köleler adet gereğince kendilerini efendilerinin en sağlam ve sadakatli birlikleri olarak ispatlarlar.
Eğitimin tamamlanmasının ardından, askeri köleler orduya katılır. Burada destek, yardımcı ya da acil durum rolleri yoktur: tam zamanlı profesyonel askerler olarak kayıt olurlar. Efendileri onlara doğrudan maddi destek sağlarlar, bu yüzden onları askerlik hizmetinden uzaklaştıracak rakip çıkarlar yoktur. Askeri köleler temel askeri görevleri yerine getirirler ve üzerlerinde ağır yükler taşırlar; bütün bir yıl boyunca hizmet ederler, seçkin birlikler oluştururlar, orduya pek çok subay sağlarlar ve ordu hiyerarşisi içinde hızla yükselirler. Faaliyetlerinin tam bir listesi burada verilemez; farklı koşullar altında akla gelebilecek her türlü askeri görevi üstlenirler.
Ritim. Yeni bir hanedan genellikle iktidara geldiği anda askeri kölelere bağımlı değildir; bir hükümdar güvenilmez askerleri daha iyi kontrol edebileceği yeni kaynaklardan buldukları ile değiştirdiğinden bunlar genellikle iki-üç kuşak sonra ortaya çıkar. Tipik olarak süreç şöyle gider: Askeri köleler önce hükümdarın sadık koruyucuları olarak hizmet ederler, daha sonra hükümdarın çevresindeki diğer görevlere ve oradan da orduya, hükümete ve hatta il idaresine geçerler. Hükümdar giderek daha fazla askeri kölelere ihtiyaç duydukça köleler bağımsız kuvvet kazanırlar ve bazen ya hükümdarı kontrol ederek ya da hükümdarın pozisyonunu gasp ederek dizginleri ele alırlar. Bununla birlikte her zaman değil: pek çok durumda makul bir şekilde kullanıldığında askeri köleler ustalarına uzun sure boyunca yetkin ve sadık bir hizmet verirler.
Diğer Kölelerden Farkları
Diğer tüm kölelerin aksine, askeri köleler hayatlarını orduya hizmete adarlar. Karakteristik özellikleri asker olarak çalışmalarından kaynaklanmaktadır. Askere alındığı zamandan emekli olana kadar kendi kuralları ve gerekçeleri olan hayat boyu sürecek bir sistemin içinde yer aldığından diğer kölelerden farklı bir hayat sürer. Özellikle diğer iki türden köleden farklıdır: savaşan devlet köleleri ve hükümet köleleri.
Savaşta sıradan köleler. Sıradan köleler orduda ya da hükümette olmayan kölelerdir. Kölelik her zamanki haliyle düşünüldüğünde akla gelen kölelerdir: ekonomik olarak verimli görevlerde yerel hizmet ya da emek. Bu tür köleler zaman zaman savaşırlar ama askeri kölelerden tümüyle farklıdırlar. Sıradan köleler ile kıyaslama adına askeri bir kölenin hayatı üç kısma bölünür: satın alınma, dönüşüm ve istihdam; her aşamada yaşam biçimi sıradan bir köleninkinden önemli ölçüde farklıdır.
Farklılıklar sahiplik ile başlar, bir askeri kölenin mülkiyeti normal kölelere göre çok daha sınırlıdır. Fakir bir insan bile sıradan bir köle sahibi olabilirken, askeri köleler askeri gücü temsil ettiklerinden dolayı hükümdarlar, hükümdarın yöneticileri, taşra yetkilileri gibi sadece lider konumundaki siyasi kişilikler askeri kölelere sahip olabilirler. Aslında çoğu askeri köle hükümdara ve merkezi hükümete aittir. Bu özel mülkiyet askeri kölelerin her zaman seçkin bir hava soludukları ve güçlülere eşlik ettikleri anlamına gelir.
Ayrıca, sıradan bir köleyi satın alma kararı temel olarak bir ekonomik duruma indirgenir (efendisi onun hizmetlerini karşılayabilir mi ya da kölenin ekonomik faaliyetlerinden bir fayda sağlayabilir mi?), bir askeri kölenin satın alınması ise askeri hususlara bağlıdır; ayrıca bu tür bir iş için uygun bulunan kölelerin mevcudiyetine de bağlıdır. Efendiler sıradan kölelerin sahip olması beklenen yeteneklerden daha fazlasında ısrar ederler; her uygun olmayan kişi su taşıyabilir ya da tuz kazabilirken, geleceğin askerinin daha ağır sorumluluklar yüklenmesi gerekir. Sonuç olarak askeri köle ticareti kendine özgü bir dürtüye ve ritme sahiptir. Bir efendi sıradan köleleri genç yetişkinler arasından ekonomik üretkenliklerinin zirvesindeyken tercih eder; askeri köleleri daha genç tercih eder ki, onları istediği gibi şekillendirebilsin.
Sıradan kölelerin aksine, askeri köleler hizmet ettikleri orduların temeli olurlar. Sıradan köleler özel kişilere aitken, askeri köleler liderlere aittir; o yüzden sıradan köleler efendilerinin yanında savaşma eğilimindeyken askeri köleler büyük kolordular oluştururlar ve ayrı köle birliklerinde savaşırlar.
Askeri güçleri gereğince, bu adamların yaşamları sıradan kölelerin hayatlarından oldukça farklıdır. Düşük düzeyde temizlikçi ve köle emekçiler olmaktan ziyade askerlere özgü saygı ve gücün keyfini çıkarırlar. Her ne kadar köleler iktidar seçkinlerinin bir parçası olsa da, silah taşırlar, hükümrana ulaşabilirler, önemli pozisyonları doldururlar ve zenginlik ve güç olanaklarından faydalanırlar. Gerçekten de, pek çok özgür erkeğin elde edemeyeceği avantajlardan yararlanırlar ve sonuç olarak köle konumları utanç verici olarak damgalanmaz. Aksine, bir ayrım nişanı haline gelir; kölelik olağanüstü bir tersine çevirme ile özgür doğumun inkar edebileceği güç ve sosyal üstünlüğe erişim sağlar. Bunu aşağılanma olarak düşünmeyen özgür erkekler bu konuma özenirler ve köleler ise bu statüyü kıskançlıkla korurlar. Bunların hiçbiri sıradan köleler için geçerli değildir.
Askeri köleler tarafından elde edilen güç kendi kaderleri üzerinde kontrol sahibi olmalarını sağlar. Sıradan köleler sadece efendileri onları azat etmeye karar verdiğinde özgürleşirler. Kaçabilirler, isyan edebilirler ama bu çabalar genellikle başarısız olur; köle isyanları büyük karışıklığa sebep olabilir ve hükümetleri yıkabilir ama kölelerin uzun zaman iktidarda olmasını sağlamaz. Askeri köleler ile durum ne kadar farklı! Genelde efendileriyle ilişkilerinde kademeli bir değişim yaşayarak kendilerini özgürleştirirler. Zamanla efendilerinin astları olmaktan bağımsız bir askeri güç olmaya evrilirler. Bu gücü içerden elde etme fırsatı sıradan kölelere tamamen kapalıdır.
Hükümet köleleri. Bir hükümran evinin kölelerini siyasi ajan olarak kullanabilir; onlar da askeri kölelerin yüksek konumunu paylaşırlar ama asker değillerdir. Hükümet köleleri siyasi gücü hizmetçi köleler tamamıyla kendi kontrolü altında olduğundan ve kendisine büyük bir sadakatle hizmet ettiğinden dolayı eğer hükümdar güvenleri ajanlara ihtiyaç duyarsa kazanırlar. Hükümdarın lütfu dışında güç tabanına sahip olmadıklarından bu gibi erkekler efendileri için ideal araçlardır; ve eğer efendi hoş uğraşların peşinden gitmeyi isterse efendilerinin yönetici olarak pozisyonunu tehdit etmeden devletin sorumluluklarını üstlenebilirler.
Hükümet köleleri dünyanın her yanında bulunurlar. Avrupa'da Roma İmparatorluğu'nda İmparator hizmetlileri çok ünlü ve çok iyi araştırılmışlardır ama benzersiz değillerdir. Örneğin Doğu Gotik, Vandal ve Burgonya krallıklarında hükümet köleleri bulunabilir; orta çağ Almanya'sında bakanlıklar olarak anılıyorlardı ve Moskof'ta hem merkezi hem de il idarelerini 1550'lere kadar bir kaç yüzyıl hükümettiler. Avrupa dışında, Ch'ing'in hizmetkar yöneticilerinin erken yıllarda kullanımı belki de en iyi bilinen örneklerdir; Etiyopya'daki varlıkları Müslüman örneği kopyalamaktan dolayı olabilir.
Hükümet kölelerinin askeri köleler ile paylaştıkları yüksek standart ve güce rağmen, iki grup temelde farklıdırlar. Hükümet köleleri hükümdarın hizmetçileri arasından seçilirken, askeri köleler askerdirler. Hükümet köleleri kendi güç tabanlarını inşa edemezler ve efendilerini asla tehdit etmezler; ancak askeri köleler kendi birlikleri içinde bir güç tabanı geliştirebilirler ve hükümdara karşı durmak için kullanabilirler. Burada açıklanan farklılıklar hükümet köleleri askeri görevler üstlenebildiğinden ve askeri köleler sıklıkla idareci olarak atandıkları için fonksiyonlar değil kökenler ile açıklanmaktadır. Ancak, hükümet köleleri askeri komuta sahip olsalar bile efendilerin bir ajanı olarak kalırlar; öte yandan idari ve siyasi pozisyonlardaki askeri köleler askeri tabanlarını korurlar ve oradan kendi bağımsız politik güçlerini inşa edebilirler. Askeri bağlantıları, grup dayanışması ve hükümdarla olan yakın bağları onları kişisel danışmanlar, üst düzey yöneticiler, özel ajanlar, gizli ajanlar vb. gibi çok çeşitli pozisyonlara sevk eder. Durumdan duruma hükümdarın yakın çevresine girerler, saraya, ardından merkezi hükümete hakim olurlar ve bazen krallığın kendisini ele geçirirler. Pek çok fırsat askeri kölelere benzersiz bir şekilde açıktır.
Etkiler
İki kısa sonuç: İlki, askeri köleler Müslüman dünyada neden böyle kilit bir role sahiptiler? Askerlerin sistematik köleliği kesinlikle İslami bir prensip değil ne de Orta Doğu'ya özgü bir özellik; bana göre daha çok hükümdarların kamu hayatında İslami prensipleri ve ideallerinin uygulamamasından, Müslüman nüfusun büyük bir çoğunluğunun kamusal hayattan çekilmesinden ve hükümdarın dışarıda güvenilir kimseler bulmasından kaynakladığına inanıyorum. Müslümanların kamu düzeninin bu hedeflere uymadığını algıladıklarında kendi ordularından çekilmeleri hükümdarları başka yerde askerler aramaya ittiğinden askeri köleliğin bir çözüm olarak ortaya çıkmasına yol açtı. Bu anlamda sistem Müslüman halkların dinlerinin öngördüğü siyasi ve askeri hedeflere ulaşmalarının tarihsel imkansızlığını sembolize ediyor.
İkincisi, Müslümanların köleleri asker olarak kullanmaları benzersiz bir durum. Müslüman dünyada askerlerin köle olarak kullanımının kurumsallaştırılmasından farklı olarak, köleler başka yerlerde acil güçler, kişisel uşaklar, yardımcılar ve ölmeye gönderilen askerler olarak savaştılar. Başka hiçbir yerde düzenli bir şekilde profesyonel askerler olarak, neredeyse evrensel bir devlet aracı olarak bu kadar büyük sayılarda kullanılmadılar. Ayrıca köleleri kullanan gayrimüslimlerin az sayıdaki sistematik örneği Müslüman sistemin kurulması ve yayılmasından çok sonraya sadece on-altıncı yüzyıla kadar gittiğine dikkati çekmek gerekiyor. Bu olağandışı durumlar dışında Müslümanlar tek başlarına köleleştirme yoluyla asker almayı seçtiler.