Vladimir Putin'in Rusya'sının Orta Doğu'da azalan gücü göz önüne serilirken Xi Jinping'in yükselen Çin'i hak ettiği ilgiyi bertaraf ediyor. Oysa ki, Çin Komünist Partisi Orta Doğu'da yatırım yapmaya ve muazzam—ve endişe verici—etkileri olan şekillerde nüfuz kazanmaya başladı.
Amerikan Dış Politika Konseyi'nin kıdemli başkan yardımcısı Ilan Berman Üç Aylık Orta Doğu dergisinin son sayısında "yıllar süren görece bir edilgenlikten sonra [Pekin] şimdi [Orta Doğu'daki] stratejik varlığını ve ekonomik nüfuzunu genişletmek için düzenli bir çaba harcıyor" diye yazıyor. (Takip eden ayrıntılı analize büyük ölçüde güveniyorum.) Berman çok haklı bir şekilde bunu "son yılların en önemli ... eğilimlerden biri" olarak nitelendiriyor.
Çin'in bölgesel emellerini iki motif—enerji ve ideoloji—açıklıyor. Daha da zenginleşen ülkenin giderek büyüyen enerji tüketimi Çin'in Orta Doğulu tedarikçilere daha bağımlı hale gelmesine neden oluyor. Ham petrolünün yarısından fazlasını ithal eden Çin'in petrolünün neredeyse yüzde 40'ı Orta Doğu'dan geliyor ve bu oran artmaya devam ediyor. Berman'ın tahminlerine göre, bölge "hızla Çin'in ekonomik büyümesinin kilit bir motoru haline dönüşüyor" ve bu da Pekin'in orada olanlar üzerinde daha fazla etkiye sahip olmasının kaçınılmaz olduğuna işaret ediyor.
Bu pratik ihtiyacın ötesinde Xi'nin 2013'de iktidara gelmesinden beri Çin'in gücünü kanıtlamanın kendi içinde bir amaç haline gelmesi Berman'ın "giderek artan saldırgan ve genişlemeci politika" dediği şeye yol açtı. Bu 100 ülkeyi içeren Kuşak ve Yol Girişimi yoluyla küresel ekonomik egemenliğe teşebbüs etmeyi de içeriyor.
Bu Çin hükümetinin Orta Doğu üzerindeki emellerinin son beş yılda enerji satın alma ve silah satmadan çok daha derin bir ilgiye dönüştüğü anlamına geliyor. Bu dönüşümün simgesi olarak, on yıl önce bölgede yıllık 1 milyar dolar olan Çin yatırımı, son zamanlarda gerçekleşen bir forumda, krediler ve kalkınma yardımı konusunda 23 milyar dolar vaadinde bulundu. Ağustos ayında Çin sadece Türkiye'ye 1 milyar dolar nakit enjekte etti.
Askeri bakımdan, Pekin BM'in barışı koruma harekatlarında öncü bir katkıda bulundu, Halk Kurtuluş Ordusu Donanma'sı birçok limanı ziyaret etti ve ilk bölgesel üssünü 2015'de Cibuti'de açtı. Gelecek muhtemelen pek çok daha Çin askeri üs barındıracak.
Pekin, "bölgedeki siyaseti ve güvenliği değiştirmeye" başlarken Berman bunun "çok büyük sonuçlarına" dikkat çekiyor. Aşağıda bunlardan üçü:
ABD-İsrail bağları: Yahudi devletinin teknolojik yeteneklerini oldukça takdir eden Çinli liderler, 2019'un ilk yarısında 3,2 milyar dolar yatırım yaptılar ve Amerikan şirketlerinin gizli projelerinde çalışan askeri yükleniciler de dahil olmak üzere İsrail'in teknoloji endüstrisinin dörtte birini kontrol edeceği ve üzerinde etki sahibi olacağı tahmin ediliyor. Gerçekten de Çin yakında İsrail'in tek ve en büyük yatırım kaynağı olarak Amerika'nın yerini alabilir, bu ihtimal sadece Washington'daki yetkilileri "giderek artan şekilde telaşa düşürmekle" kalmıyor aynı zamanda on yıllardır süren özel ve üretken bir bağa zarar verme potansiyeli de taşıyor.
Sincan: Çin'in Müslüman nüfus, özellikle de Sincan bölgesinin en batısındaki Uygurlar üzerindeki yoğun baskısı Suudi veliaht prensi Mohammed bin Salman ve Türk cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi dikkate değer Müslümanlar tarafından toplu bir umursamazlıkla karşılaştı. Bu mazur görülemez kaygı eksikliği İsrail'in Filistinlilere yönelik çok daha ılımlı muamelesine Müslüman dünyanın uzun süredir gösterdiği öfke ile çarpıcı biçimde çelişiyor. Bu aynı zamanda büyüklüğünün, gücünün ve acımasızlığının Çin'i kendi topraklarında ve belki de ötesinde İslam dinini ve kültürünü bastırmakta özgür kıldığına da işaret ediyor.
İleri teknoloji diktatörlüğü: "Çin tarzı" gözetleme, sansür, izleme ve baskı önemli bir ihracat ürünü haline geldi. Bu durumun aynı zamanda olası korkunç sonuçları da var: ChiCom'un şahısların hayatlarının her yönünü yenilikçi ve yaygın teknolojiler aracılığı ile kontrol edebilme yeteneği (akıllı telefonları casus cihazları ve 200GB fotoğraflar olarak düşünün) devletin gücünü büyük ölçüde artırıyor.
Beklendiği gibi, bunlar Orta Doğu'da hazır bir pazar buluyorlar. Çinli şirketler İranlı mollaların 2009 Yeşil Hareketi'nden beri iktidarda kalmalarına yardımcı oldular. Cumhurbaşkanı Sisi'ye nüfusu zapt etmesi için büyük bir kontrol vererek Mısır'ın neredeyse tüm telekomünikasyonlarını ele geçirdiler. Ayrıca Lübnan ve Suudi Arabistan'da da (Afrika ve Latin Amerika gibi başka yerlerde de) endişe verici şekilde aktifler.
Komünist anti-emperyalist dogmaya sadık olan Xi, hükümetinin Orta Doğu'da bir etki alanı geliştirmek istediğini gayretkeş bir şekilde reddediyor, aksine ekonomik kalkınmaya yardım etmek gibi masum bir niyetleri olduğunu beyan ediyor. Abartı/şişirme haberleri görmezden gelin: Pekin sadece bölge genelindeki ittifakları, siyasi söylemleri ve hatta ulusal özgürlükleri değiştirme gücünü elinde tutmuyor" Berman'ın belirttiği gibi bu gücü en yüksek seviyede kullanmak istiyor.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. ©2019. Tüm hakları saklıdır.