İslam ile ilgili bugüne kadar yazılmış tek önemli araştırma kitabının yayınlanışı 1889-90 yıllarında görüldü. Genç Yahudi Macar akademisyen Ignaz Goldziher tarafından Almanca yazılan ve Müslüman Araştırmaları (Muhammedanische Studien) şeklinde alelade bir isme sahip olan kitap, hadislerin, Muhammed peygambere atfedilen geniş söz ve eylemlerin, tarihsel geçerliliğe sahip olmadığını iddia ediyordu. Goldziher, Muhammed'in hayatıyla ilgili güvenilir detaylar sunmak yerine hadislerin iki ya da üç yüzyıl sonraki İslam'ın doğası hakkındaki tartışmalardan ortaya çıktığı saptamasını yapmıştı.
(Bu, bugünün Amerikalılarının silahlanma hakkıyla ilgili olan Anayasa'nın çok tartışmalı İkinci Değişikliğini, George Washington ve Thomas Jefferson'a kadar giden yeni sözlü aktarımların keşfedildiğini iddia ederek tartışması gibidir. Açıkçası, sözlerinden alıntılar sadece 225 yıl önce söylenenler değil mevcut görüşlerini hakkında da bilgilendirecekti.)
Goldziher'den bu yana, akademisyenler onun yaklaşımını aktif olarak sürdürüyorlar, Muhammed'in hayatının geleneksel olarak bilinen—doğumu MS 570, ilk vahiy 610, Medine'ye hicret 622, ölümü 632—neredeyse her detayını tartışan erken İslami tarihinin tam boyutlu bir anlatımı biçimine doğru derinleştiriyor ve geliştiriyorlar. Ancak bu revizyonist tarih uzmanlar arasında sanal bir sır olarak kaldı. Örneğin bu anlamda bir özet niteliğinde olan Hagarism (Cambridge Üniversitesi Yayınları, 1977)/Hacerilik isimli kitabın yazarları Patricia Crone ve Michael Cook kasten dolaylı yoldan yazıp böylelikle mesajlarını sakladılar.
Ancak şimdi iki akademisyen ayrı ayrı bu gizliliği sona erdirdiler: Tom Holland In the Shadow of the Sword Doubleday)/Kılıcın Gölgesinde ve Robert Spencer Did Muhammad Exist? (ISI)/Muhammed Yaşadı mı? kitaplarıyla. Kitapların isimlerinin önerdiği üzere Spencer daha cesur bir yazar ve bu nedenle bu yazımın odak noktası.
Spencer iyi yazılmış, aklı başında ve berrak bir anlatımla, Muhammed'in hayatını, Kuran'ı ve İslam'ın erken yıllarıyla ilgili geleneksel anlatımdaki tutarsızlıkları ve gizemleri göstererek başlıyor. Örneğin, Kuran Muhammed'in mucizeler yaratmadığı konusunda ısrar ederken, hadisler ona doğa üstü güçler atfediyor—gıdayı çoğaltması, yaralıları iyileştirmesi, yerden ve gökten su çekmesi ve hatta kazmasıyla yıldırımlar göndermesi. Hangisi doğru? Hadisler Mekke'nin muazzam bir ticaret kenti olduğunu iddia ediyorlar ama ne gariptir ki, tarihsel kayıtlar böyle bir durum olduğunu göstermiyor.
Erken İslam'ın Hıristiyan niteliği daha az tuhaf değil, özellikle "Kuran'ın altında yatan Hıristiyan bir metnin izleri." Doğru dürüst bir şekilde anlaşıldığında bu izler aksi takdirde anlaşılmaz olacak mesajları aydınlatıyor. Geleneksel okumada, ayet 19:24 Meryem İsa'yı doğururken "Üzülme, Rabbin altına bir dere koydu" şeklinde saçma sapan bir şey duyuyor. Revizyonistler bunu mantıklı (ve dindar Hıristiyan) hale dönüştürüyorlar, "Üzülme, Rabbin teslimatını meşrulaştırdı." Muhammed'in ilk vahisinden bahseden "Gecenin Gücü" hakkındaki şaşırtıcı ayetler Noel'i tanımladığı anlaşıldığında anlamlıdır. Kuran 97.nci bölümü şaşırtıcı bir şekilde okuyucuları Komünyon ayinine davet ediyor.
Hıristiyan temele dayanan revizyonistler erken İslam'ın radikal yeni bir tanımını ispatsız kabul ediyorlar. Yedinci yüzyıldaki sikkelerin ve yazıtların ne Muhammed'den ne Kuran'dan ne de İslam'dan bahsetmediğini belirterek, Muhammed'in sözde ölümünden yaklaşık 70 yıl sonraya kadar yeni bir dinin ortaya çıkmadığı sonucuna varıyorlar. Spencer, "Arap fetihlerinin ilk yılları fatihlerin bizim bildiğimiz şekliyle İslam'a değil ama Hıristiyanlık ve Yahudilik ile bir çeşit bağları olan belirsiz bir öğretiye [İbrahim ve İsmail üzerine odaklanan Hacerilik] bağlı" oldukları bulgusuna ulaşıyor. Kısaca: "Bugünkü İslami geleneğin Muhammed'i mevcut değildi, ya da var ise bile geleneğin onu tasvir ettiğinden büyük ölçüde farklıydı"—başka bir deyişle Arabistan'da Anti-Trinitaryan Hıristiyan asi bir lider.
Yaklaşık MS 700'de, şimdi büyük Arap imparatorluğunun yöneticileri birleştirici politik bir teoloji ihtiyacını hissettiklerinde mi İslam dini için bir araya geldiler? Bu teşebbüsteki kilit figür Irak'ın acımasız valisi Hajjaj İbn Yusuf gibi görünüyor. Elbette ki diyen Spencer, İslam benzersiz bir şekilde savaşkan ve emperyal nitelikleriyle "derin bir siyasi din" diye yazıyor. İslam'ın modern normlarla çatışmasına şaşırmamalı.
Revizyonist anlatı boş bir akademik egzersiz değildir ama Yahudilik ve Hıristiyanlığın 150 yıl önce Yüksek Eleştiri ile karşılaşması gibi, inanca derin ve rahatsız edici bir meydan okumadır. Büyük olasılıkla özellikle hala üstüncülük ve kadın düşmanlığı doktrinlerinin çamuruna saplanmış olan İslam'ın durumu anlamında faydalı sonuçlarıyla İslam'ı daha lafzi ve doktrin bir din olarak bırakacak. Tebrikler ve ardından Muhammed Yaşadı mı? kitabını büyük Müslüman dillerine çevirme ve İnternette bedava yapma planları. Devrim başlasın.
Bay Pipes (DanielPipes.org) Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsü'nde seçkin misafir üyedir. © 2012 Tüm hakları Daniel Pipes'a aittir.