Ocak 1991 Kuveyt Savaşı arifesinde Saddam Hüseyin'in baş sözcüsü ABD dışişleri bakanı ile buluştuğunda, Tarık Aziz, James Baker'a dikkate değer bir şey söyledi. Bir Irak transkripti bunu şöyle alıntılıyor, "Bir [Arap] siyasi rejimi İsrail ya da Birleşik Devletler ile asla savaşa girmemiş ve siyasi olarak kaybetmemiştir."[1]
1980'lerin çoğu boyunca Lübnan dışişleri bakanlığı yapan tanınmış bir siyaset bilimi profesörü Elie Salem aynı fikirdeydi:
Zafer ve yenilgi Arap-İsrail bağlamında tam olarak geçerli değildir. İsrail ile savaşlarda, Araplar yenilgilerini birer zafermiş gibi kutladılar ve cumhurbaşkanları ve generaller özgürleştirdiklerinden çok kaybettikleri şehirler ve bölgeler ile tanınırlardı.[2]
Biraz abartıyorlar, çünkü 1948-49 yıllarında Suriye, Mısır, Irak ve Ürdün ordularının İsrail'e verdiği kayıp bu rejimlere çok pahalıya mal oldu, rejimlerden üçü devrildi ve biri zar zor hayatta kaldı.[3] Bu istisna bir yana, askeri kayıplar genellikle Arap yöneticilere zarar vermiyor. Gerçekten de savaş alanındaki felaket, sadece İsrail ve Birleşik Devletlere karşı olan değil, aynı zaman da Araplar arasındaki İranlılar, Afrikalılar ya da Avrupalılar ile olan çatışmalar da siyasi olarak faydalı olabiliyor. 1956'dan bu yana altmış-beş yıl içinde askeri kayıplar Arapça konuşan ülkelerin hükümranları neredeyse hiç zarar vermedi ve bazen de onlara fayda sağladı.
Aşağıdaki analiz bu modeli on-dokuzu kısa ve ikisi uzun olmak üzere yirmi-bir örnek analiz yoluyla kurmakta, açıklamakta, ardından bir sonuç çıkarmaktadır.[4]
Örnekler, 1956-2014
Süveyş Krizi, 1956. Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır İngiliz, Fransız ve İsrailliler'in elinde küçük düşürücü askeri bir bozguna uğradı, ancak Shukri Abed, bu olay "onu siyasi ve ahlaki olarak güçlendirdi"[5] diye yazıyor. Bu kayıp aslında Nasır'ın bir sonraki on yıl boyunca Arap siyasetinde baskın bir figür haline gelmesine yardımcı oldu.
Mısır'ın Yemen'deki savaşı, 1962-67. Beş yıllık yoğun savaş, büyük masraf ve birçok kayıptan sonra Nasır, Altı-Gün Savaşı'nda zaten zayıflamış olan birliklerini Yemen iç savaşından koşulsuz olarak geri çekti. Nasır bu felaket için neredeyse hiçbir siyasi bedel ödemedi.
Suriye ve İsrail arasında çatışma, Nisan 1967. 7 Nisan'da Suriyeliler altı MiG-21 savaş uçağı kaybederken İsrailliler hiçbir savaş uçağı kaybetmedi ama savaş Şam'da hiçbir afallama yaratmadı. Tam aksine, on gün sonra Cumhurbaşkanı Nureddin el-Attasi uçakların yitirilmesini "bizim için çok faydalı" diye nitelendirdi.[6]
Altı-Gün Savaşı, Haziran 1967. İnsanlık tarihinin en büyük yenilgilerinden bir tanesi Mısır'ın Nasır'ını seçmenlerinden özür dilemeye ve istifasını sunmaya sevk etti ancak seçmenleri kitlesel olarak sokaklara dökülerek ve reislerinini (cumhurbaşkanı) iktidarda kalma çağrısı yaparak yanıtladılar ki, Nasır 1970'de doğal nedenlerle ölümüne kadar her zamankinden daha güçlü bir şekilde iktidarda kaldı. Suriye'de Savunma Bakanı Hafız Esad 1967 felaketinden üç yıl sonra otuz yıl boyunca ülkenin mutlak diktatörü oldu. Ürdün'ün Kral Hüseyin'i ölümüne kadar tahtta kaldı ve yine otuz yıl sonra fazlasıyla kontrol sahibiydi ve oldukça büyük saygı görüyordu.
Karameh Muharebesi, 1968. Yaser Arafat'ın Fetih'i İsrailliler ile ilk büyük silahlı çatışmasını kaybetmesine rağmen zafer ilan etti ve bundan sonra birçok kez yapacağı gibi pek çoklarını ikna etti. Hatta İsrailli General Aharon Yariv "onlar için askeri bir yenilgi olmasına rağmen ahlaki bir zaferdi" dedi.[7]
Yom Kippur Savaşı, 1973. İsrailliler ilk başta tökezlediler ama toparlanarak Suriye ve Mısır ordularına karşı parlak bir askeri başarı elde ettiler. Bununla birlikte, Enver Sedat savaşı bir Mısır zaferiymiş gibi tasvir etti ve bu sözde başarıyı İsrail ile müteakip diplomasiyi meşrulaştırmak için kullandı.
Suriye'nin Esad'ı da büyük bir zafer kazanıldığı iddiasında bulundu. Biyografisini yazan Moshe Ma'oz, "Sadece askeri bir bakış açısından, Esad savaşı kaybetmiş olsa da pek çok Suriyeli ve diğer Arap'ın gözünde yenilgisini zafere dönüştürmeyi becerdi" diyor. Ma'oz'un bildirdiğine göre, Suriyeliler Esad'ın "hem askeri hem de diplomatik sonuçlar anlamında savaşı gururlu ve cüretkâr bir şekilde yürütmesini" desteklediler. Sonuç olarak "savaş boyunca ve savaştan sonra Suriye'de prestiji ve popülaritesi arttı."[8]
Cezayir'in Batı Sahra Savaşı, 1975-91. Fas ve Cezayir hükümetleri sonunda Fas ve müttefiklerinin galip geldiği uzun süreli bir iç savaşta karşıt tarafları destekledi. 1979-92 arasında Cezayir cumhurbaşkanı olan Chadli Bendjedid başarısızlık için çok az bir siyasi bedel ödedi.
Suriye'nin Lübnan'ı işgali, 1976-2005. Lübnan'ın zayıf ve bölünmüş hükümeti Suriye güçlerinin ülkeye girmesini ve orada yirmi-dokuz yıl kalmasını önleyemedi. Bu uzun süreli başarısızlığa rağmen, yönetici seçkinler temelde hiçbir şey değişmemiş gibi devam ettiler. Popüler bir halk ayaklanması sonucunda Suriyeliler püskürtüldüğünde bu seçkinler hayatlarına yine etkilenmeden devam ettiler.
Irak-İran savaşı, 1980-88. İki ana döneme ayrılan Irak-İran savaşını Saddam Hüseyin başlattı. İlkinde, Eylül 1980'den Temmuz 1982'ye kadar, saldırı halindeydi. İşler kötüye gittiğinde ve daha sonra Irak altı yıl boyunda savunma yapmak zorunda kaldığında hiçbir iç bedel ödemedi. Daha da dikkat çekici bir şekilde, savaşın sona ermesinden iki yıl sonra 15 Ağustos 1990'da (Kuveyt'i işgalinden on-üç gün sonra) Saddam Hüseyin Irak'ın sekiz yıllık bir savaş boyunca kazandığı tüm kazanımları İran'a geri verdi: "Bağdat radyosunda yapılan bir duyuruda, Irak, İran'ın savaş öncesi tartışmalı sınırlarını tanıyacağını, tüm savaş esirlerini serbest bırakacağını ve en erken Cuma gününden itibaren işgal ettiği yaklaşık 1.000 metrekarelik güneybatı İran topraklarında birliklerini geri çekmeye başlayacağını duyurdu."[9] Bu yüz kızartıcı geri çekilme neredeyse dikkat çekmedi ve Saddam'a bir zarar vermedi.
İsrail-Suriye, 1982. Lübnan üzerinde bir hava savaşında Suriye kuvvetleri İsrail kuvvetlerine yaklaşık doksan uçak kaybetti ve bir tane İsrail uçağını bile düşüremedi. Ancak Esad bu durumdan yara almadan çıktı; bilakis korkunç düşman İsrail'e karşı koymadaki cüretkârlığı onun itibarını artırdı.
İsrail-Beyrut'ta FKÖ, 1982. Sözlü bir sihir etkisi yaratarak, Arafat İsrailliler'in onu yenmesinin ne kadar uzun sürdüğünü (seksen-sekiz gün), İsrail'in konvansiyonel Arap ordularını yenilgiye uğratmak için ihtiyaç duydukları zamandan daha uzun sürdüğünü vurgulayarak (1956'da dokuz gün, 1967'de altı gün ve 1973'de yirmi gün) Beyrut'tan küçük düşürücü geri çekilmeyi siyasi bir zafere dönüştürdü. O zamanlar bir Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) üyesi olan ve şimdi Columbia Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yapan Rashid Khalidi küçük Beyrut operasyonunu (ve seksen-sekiz İsrail'inin ölümünü) Naziler'in yarım yıl süren (ve yaklaşık iki milyon ölümle sonuçlanan) Leningrad kuşatması ile karşılaştıracak kadar ileri gitti.[10] Aradan geçen zaman, bu bozgunu daha da görkemli bir başarıya dönüştürdü: Birkaç yıl sonra Hamas'ın anlatımıyla "insanımız ... [İsrail'i] aşağıladı ... ve kararlılığını bozdu."[11]
FKÖ'nün Trablus'tan çekilmesi, 1983. Suriye güçleri FKÖ'yü Lübnan'daki son kalesini terk etmeye zorladığında, Arafat tahmin edilebileceği gibi bu çekilmeyi ahlaki bir başarıya dönüştürerek karşılık verdi. Biyografisini yazanlara göre, "FKÖ lideri bir tarihi gerilemenin ortasında hala tüm teatral değeri için bu olayı sağmaya niyetliydi."[12]
ABD'nin Libya'yı bombalaması, 1986. ABD savaş uçakları tarafından saldırıya uğrama rezaletini yaşadıktan sonra, Muammer Kaddafi hayatta kalışını tumturaklı bir duruma dönüştürdü. Diğer adımlar arasında ülkesinin resmi adına "Büyük" ('uzma) kelimesini ekleyip ülkenin adını Büyük Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi yaparak bu başarısını kutladı. Dokuz yıl sonra bu olayı hala Birleşik Devletler için bir rezalet olarak nitelendiriyordu:
Amerika kayıplarını asla kabul etmez. Bize baskın yaptıklarında [1986'da] uçaklarından on-beş tanesini düşürmemiş miydik? Ancak sadece iki uçağının kaybını kabul etti. Amerika asla yenilgilerinde ve kayıplarından bahsetmiyor, ağzını asla açmıyor. Hatta evime saldıran tabur liderinin vurularak öldürüldüğünü kabul etmeyi bile reddetti. Biz cesedini çıkarıp Vatikan'a teslim ederek utandırana kadar öldüğünü asla kabul etmediler.[13]
Çad milisleri ve Libya, 1987. Libya'nın yoğun bir şekilde finanse edilen ve Sovyet destekli müttefiki Çad'da ayak takımında oluşan güçlere küçük düşürücü bir şekilde yenilgisi; o dönemde yazdığım gibi, "dört tekerlekten çekişli Toyotalar bir tank filosunu yendi."[14] Ancak bu yıkımın Kaddafi'nin prestiji veya hakimiyeti üzerinde görünür hiçbir yansıması olmadı.
Irak ve Kuveyt, 1990. Irak'ın Kuveyt'e saldırısı Irak'ın aylarca süren tehditlerinin ardından geldi, ancak Kuveyt güçleri tetikte değildi ve hızla ağır bir yenilgiye uğrayan Emiri Cabir El-Ahmed El-Sabah'ın hemen ve utanç verici bir şekilde sınır geçerek sürgündeki Kuveyt hükümetini bir hotel odasından idare edeceği Suudi Arabistan'a kaçmasına neden oldu. Hazırlıksız olmasına ve kahramanca olmayan eylemlerine rağmen Cabir savaş boyunca ya da savaş sonrasında hiçbir rakiple karşılaşmadı.
Hizbullah ve İsrail, 2006. Hizbullah İsrail'e yenildi ama bunu derli toplu bir şekilde yaparak Hasan Nasrallah'ın örgüt üzerindeki hakimiyetini güçlendirdi. Çatışmadan sonra Nasrallah kitlesel bir mitinge hitap ederken "ilahi ve stratejik bir zafer" iddiasında bulundu.[15] İronik olarak, Nasrallah daha sonra çatışmayı başlatarak bir hata yaptığını kabul etti[16] ama bu kabul çok az dikkat çekti ve on-beş yıl sonra kendisi hala gücü tamamen elinde tutuyor.
Hamas ve İsrail, 2008-09. İsrail'de Kurşun Dökme Operasyonu olarak bilinen 3 hafta süren Gazze savaşı İsrail savaş alanında ezici bir şekilde iyi olduğunu (İsraillilerden yaklaşık yüz kat daha fazla Filistinlinin ölümüyle sembolize edildiği gibi) ve siyasi alanda ezici bir şekilde kötü olduğunu (BM Goldstone Raporu ve 4,5 milyar dolar getiren Gazze'nin yeniden yapılanma konferansı ile sembolize edildiği gibi) gösterdi. Hamas liderleri savaştan askeri yenilgi ile güçlenen taraf olarak çıktılar.
Hamas ve İsrail, 2012. İsrail Savunma Kuvvetleri Hamas liderlerinin pek çoğunu öldürmüş, alt yapısını çökertmiş ve Gazze'yi sersemletmiş olabilir ama—her zamanki gibi—Hamas ateşkesin yürürlüğe girmesinden sonraki gün bir kutlama tatili çağırısında bulundu. Cümbüş o kadar kerli ferliydi ki, havaya açılan ateş sonucu bir kişi oldu üç kişi yaralandı. Sadece bu da değil, Hamas 22 Kasım'ı her yıl kutlanan bir anma günü ilan etti: "Herkesi kutlamaya, şehitlerin ailelerini ve yaralıları, evini kaybedenleri ziyaret etmeye çağırıyoruz."[17]
Hamas ve İsrail, 2014. Savaş Gazze'yi harap etti ama çatışmalardan sonra Filistinliler tarafından yapılan anketlerde yüzde 79'un Hamas'ın kazandığını söyledi, aynı zamanda İsmail Haniye'yi Filistin cumhurbaşkanı olarak tercih edenlerin oranı yüzde 41'den yüzde 61'e yükseldi.[18] (Birkaç hafta sonra bu rakamlar sırasıyla önce yüzde 69, sonra yüzde 55'e düştü.)[19] Bu destek taktiklere de yayıldı, nüfusun yüzde 94'ü İsrail kuvvetleri ile askeri angajmanı, yüze 86'ı ise İsrail'e roket atılmasını destekliyordu.
Bu anket Arap liderlerin herhangi birine—batılı bir güce (Birleşik Devletler, Büyük Britanya, Fransa), İsrail'e, bir Afrikalı milise, Arap olmayan Müslüman bir devlete (İran) ya da başka bir Arap devletine (Yemen, Suriye, Irak)—yenilebilir ama bunun pek bir önemi yok. Siyasi bedel neredeyse her zaman minimal ve bazen yenilgi gerçek faydayı da beraberinde getiriyor.
Örnek Vaka I: Kuveyt Savaşı, 1991
Kuveyt'in Irak tarafından işgali ABD liderliğinde dokuz devletten oluşan bir koalisyonun kurulmasına neden oldu. Koalisyon 17 Ocak 1991'de Irak güçlerine saldırdı ve Bağdat'ın teslim olduğu 28 Şubat 1991'de çatışmalar sona erdi. Irak lideri Saddam Hüseyin'in istifa etmesi gerekliliği aksi takdirde devrileceği konusunda hızla bir fikir birliği ortaya çıktı.
Ama Saddam'ın hiç böyle bir niyeti yoktu ve büyük iddialara zemin hazırlamıştı. Rejimi başlangıçta "dünya emperyalizminin sonunun başlangıcına" işaret eden "gerçekten belirleyici ve tarihi savaştan" bahsetti.[20] ABD liderliğindeki saldırı başladıktan sonra Müttefik kuvvetlere karşı yaklaşan zaferini yayınlamak için kısa dalga Savaş Anneleri Radyosu'nu (Arapça: Idha'at Umm al-Ma'arik) kurdu.
Daha sonra Irak güçlerinin bozguna uğraması ("kolay lokma") ve bunun sonucunda sivil altyapıya verilen "neredeyse apokaliptik" hasarla birlikte işler pek de iyi gitmedi. Buna rağmen rejim medyası Çöl Fırtınası Operasyonu'na karşı büyük bir zafer kazanma konusunda gamsız bir şekilde ısrar etti. Irak kuvvetlerine "Siz bir araya gelen tüm şeytani güçlere karşı zafer kazandınız" diyen Bağdat Radyosu Amerikan prestijini "çamurda ezdiklerini" belirtti.[21]
Resmi olarak yenilgiyi kabul ettikten sonra bile, Bağdat zafer iddiasında bulunmaya devam etti. Bunun dikkat çekici bir örneği savaş bittikten dört yıl sonra, Irak Genel Kurmay Başkanı İyad Ar-Rawi, "Zaferimiz bir efsaneydi. Muhteşem Irak ordusu Amerikan ve Müttefik kuvvetlerini ilk kara savaşı sırasında ezdiğinde Tüm Savaşların Anası kitabına en etkileyici kıyımı kaydetti" dediğinde yaşandı. Rawi Kuveyt Havalimanı'ndaki {hayali) muharebeyi ve Basra'nın güney-batısındaki büyük tank karşılaşması arasında ikinciyi "tarihteki en şiddetli tank savaşları" arasında sayarak anlatmaya devam etti. George H. W. Bush'un "28 Şubat 1991'de tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kaldığı çünkü ABD kuvvetlerinin kara savaşlarında kaynaklanan kayıpları kaldıramayacağını bildiği" sonucuna vardı.[22]
Yurtdışındaki taraftarlar bu iddiaları desteklediler. Kasım 1994'de Filistinli polislerin mezuniyet töreninde bir koro Saddam Hüseyin'i anma şarkıları söylediler. Bazı Saddam destekçilerinin onun savaş alanında kazanıp kazanmadığını umursamaması kurgunun sürdürülmesine yardımcı oldu. Bu nedenle, Tunus'un en bilinen entelektüeli ve Saddam'ın ateşli bir destekçisi olan Hichem Djaït şunları söyledi: "Mağlubiyetle sonuçlansa bile bu savaştan dolayı kaybedecek hiçbir şeyimiz yok."[23]
Bu şeffaf aldatma Saddam'ın olası isyancıların gözünü korkutmasına izin vererek, bir on iki yıl daha iktidarda kalarak kişi başına düşen gelirde yüzde 90'lık bir düşüş de dahil olmak üzere ülkesinin üzerinde felaketler dolaşmasına neden olarak iktidarını sürdürmesine katkıda bulundu. Sadece bu kez ABD liderliğindeki güçler 2003'de onu tahtan indirme niyetiyle geri döndüğünde iktidardan düştü ve sonuyla bir çukurda buluştu.
Örnek Vaka II: Hamas ve İsrail, 2021
Associated Press'in yazdığı gibi "savaşın sevdiklerini, evlerini ve işlerini kaybeden sayısız aileye verdiği korkunç bedele rağmen" Hamas ve müttefikleri Mayıs 2021'de İsrail ile çatışmayı kazandığı konusunda neredeyse oybirliği ile anlaştılar.[24]
Çatışmanın başlamasından sadece iki gün sonra, Hamas lideri İsmail Haniye örgütünün "Kudüs savaşında zafere ulaştığını" duyurdu.[25] Bu gibi iddialar Mayıs 2021'de yürürlüğe giren ateşkesten sonra, Haniye "stratejik ve ilahi zafer" iddiasında bulunduğunda[26] ve ayrıca Hamas "müzakere yanılsamalarını yendi, yüzyılın anlaşmasını yendi, yenilgi kültürünü yendi, umutsuzluk projelerini yendi, yerleşim projelerini yendi, Siyonist işgalcilerle beraber yaşama projelerini yendi ve Siyonist işgalcilerle [ilişkileri] normalleşme projelerini yendi" dediğinde çoğaldı.[27]
Benzer bir şekilde bir Hamas lider Halil El-Hayya Gazze'deki kitlesel bir mitingde, "Filistin kentlerinde kutlamalar var ... çünkü biz bu zaferi beraber kazandık" diye haykırarak[28] "Sevinme hakkımız var. ... Bu zaferin coşkusudur" dedi. Filistin İslami Cihad [PIJ] örgütünün lideri Ziad al-Nahala örgütünün zaferine aşırı sevindi ve "savaşçılarına ya da liderlerine yönelik herhangi bir suikast" durumunda karşılık olarak Tel Aviv'i bombalamak ile tehdit etti.[29]
Dış destekçiler de kutladılar. Hizbullah'ın Hasan Nasrallah'ı Hamas'ın İsrail'e yönelik saldırılarını "büyük bir zafer" olarak tanımladı[30] İran'ın Ayetullah'ı Ali Hamaney "tarihi zafer"[31] dolayısıyla kutlama dileklerini gönderdi, İslam Devrim Muhafızları Kolordusu Kudüs Gücü komutanı Esmail Ghaani "Siyonist orduyu yok etme onuruna" sahip olduğu için çatışmayı selamladı.[32] (Buna karşılık, bir PIJ sözcüsü İran hükümetini "zaferimizin ortakları" olduğu için teşekkür etti.)[33] İki ay önce İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan Fas Başbakanı Saad Eddine El Othmani bile Haniye'yi "Filistin halkının zaferi" dolayısıyla kutladı.[34]
Görünüşe göre Filistin halkı da ikna olmuştu. Nitekim ateşkesin yürürlüğe girdiği sabaha karşı saat 2'nin hemen akabinde "Gazze sokaklarına bir coşkunluk hali geri döndü. İnsanlar evlerinden dışarı çıktılar, bazıları "Allahu Ekber" diyerek bağırdı, bazısı da balkonlarından ıslık çaldı."[35] Büyük kalabalıklar "Hamas'a övgüler yağdırarak çatışmanın sona ermesini kutladılar." Gece yarısı kutlamaları geniş çapta yayıldı:
Gazze sakinleri teraslarından tezahürat yaptılar. Çoğunluğu karanlık mahallelerde silahla kutlama atışları duyuldu, mermi çukurları ile dolu caddeleri cesaretle dolaşan arabalar korna çaldı ve Gazze Şehri civarındaki camilerden Allah'a yakarışlar yükseldi. Gazzeliler sahil boyunca telefonlarının ışıklarını açarak yürüdüler.[36]
Sonraki günlerde Hamas ve daha küçük müttefiki Filistin İslami Cihad tarafından geniş çaplı halk kutlamaları yapıldı.
Bu şenliklerin Hamas için faydalı siyasi sonuçları oldu. Khaled Abu Toameh "İsrail'e binlerce roket ve füze ateşlemesi nedeniyle" Hamas'ın "itibarı Filistinliler arasında dramatik bir şekilde arttı" dedi. Filistinliler "Hamas liderlerini Filistinliler'in gerçek kahramanları olarak görüyorlar ve İsrail'e yönelik silahlı mücadeleye girmeye çalışıyorlar" diyen Toameh "Mahmud Abbas ve Filistin Yönetimi'nin üzerinde durmuyorlar" sonucuna vardı.[37] Bir diğer deyişle, savaş alanındaki yenilgi Hamas'a büyük siyasi kazançlar getirdi.
Açıklamalar
Bu dokunulmazlık hangi nedenden? Altı faktör bunu açıklamaya yardımcı olur: onur, kadercilik, komploculuk, laf salatası, propaganda ve karmaşa.
Onur. Onur Arapça konuşanlar arasında öyle önemlidir ki, onuru korumak gerçekte ne elde edildiğinden daha önemli sayılmaktadır. Margaret K. Nydell, "Araplara için onur gerçeklerden daha önemlidir" diye açıklıyor; neden sonuçlardan daha önemlidir.[38] Elie Salem Arap liderler için, "Başarıları ile değil niyetleri ile yüceltildiler" diyerek bu fikre katılıyor. Bu, "Cemal Abdül Nasır Haziran 1967 Savaşı'nı kaybederek bir kahraman oldu" argümanının açıklıyor. "Barışı elde ederken hâkim Arap psikolojisiyle farklı düşünerek Enver Sedat kötü adam haline geldi.[39] Fouad Ajami bunu daha geniş bir şekilde şöyle açıklıyor:
Engellenen hayallerle dolu Arap siyasi tarihinde neyin yapılıp ne yapılamayacağını bilen pragmatistlere çok az şeref verilirdi. Milliyetçiliğin siyasi kültürü onayını imkânsız arayışlar peşinde yıkıcı kampanyalara öncülük edenlere ayırdı.[40]
Kadercilik. Kadercilik sonucun yazılı olduğunu savunur böylece lideri suçlamaz. Kaliforniya Devlet Üniversitesi'nden As'ad Abu Khalil yenilgi zamanlarında "insanlar hareket ve eylemleri üzerinde hiçbir etki ve nüfuza sahip değiller. Sadece Allah eyleme geçer" şeklindeki açıklama eğilimine dikkat çekiyor. "Kaderin kaçınılmazlığını" öne sürerek yenilgi için "Arap rejimlerini ve ordularını her türlü sorumluluktan" kurtarıyorlar. Bu durum "öngörülebilirlik noktasında tipik bir hale geldi" diye belirtiyor.[41]
Bu nedenle, İsrail'in Mısır askeri güçlerini Haziran 1967'de bozguna uğratmasının ardından Nasır ne kendisinin ne de ordunun yaşadıkları yenilgiden kaçınamayacağını göstermeye çalıştı. Hükümetini suçlamalardan aklamak için yapılandan daha fazlasının yapılamayacağını göstermek için Arapça bir atasözüne ("Tedbir kaderin gidişatını değiştirmez") ve günlük bir analojiye (Mısır "sokakta araba tarafında çarpılan bir insan gibi") sığındı.[42] Aynı zamanda Ürdün Kralı Hüseyin tebaasını şu iç görüyle teselli etti: "Eğer şerefle ödüllendirilmediyseniz bu cesaret eksikliğinizden değil, Allah böyle istediği içindir."[43]
Komploculuk. Komploculuk İsrail ve Batılı güçlerle her karşı karşıya gelişin düşmanın yöneticilerini ortadan kaldırma, ülkelerini işgal etme, politik sistemlerini değiştirme ve kaynaklarını sömürme niyetini ima ettiği varsayımına dayanır. Bu sonuçlar gerçekleşmediğinde, kaçınılmış olmaları bir zafer olarak tasvir edilir. Mısırlı bir analist, Abdel-Moneim Said "Zaferi kutladık çünkü düşman bizim tanımladığımız hedeflerine ulaşamadı. Bizim hedeflerimize gelince savaş ve barış denklemlerimize giremeyecekleri için baştan kabul edildi" diyor. Örneğin, Mısırlılar geniş ölçüde bunun İsrailliler'in 1967'de Birleşik Devletler tarafından desteklenen bir amacı olduğuna inanıyorlardı. Said bu yenilgiden sonra bir öğrenci yayınında geçirdiği zamanı hatırlıyor: "Hayrettir ki, bu gazetede önemli sayıda meslektaşımın 1967 savaşını kazandığımıza inandığını gördüm." Nasıl yani?
mantık şöyle çalışıyordu: İsrail-ABD saldırganlığının amacı Mısır'daki şanlı cumhurbaşkanını ve sosyalist sistemi devirmek ama halkın 9 ve 10 Haziran'da kendisini ve bilge liderliğini desteklemek için kitlesel gösteriler yapmasından sonra cumhurbaşkanının hala iktidarda olduğu ve sosyalist sistemin hala yerinde durduğu göz önüne alındığında düşmanlar hedeflerine ulaşamamışlardı. Dolayısıyla, biz kazandık!
Said aynı "genel mantık çizgisinin" 1991 Kuveyt Savaşı'ndan sonra Saddam Hüseyin, 2005 Hizbullah-İsrail savaşı sonrası Hasan Nasrallah, Suriye iç savaşı sonrası Başer Esad ve 2014'de Hamas-İsrail arasındaki gibi diğer durumlarda da çalıştığını tespit ediyor.
2014 olayında, Said savaştaki ölenlerin sayısı (2,100 Filistinliye karşın 72 İsrailli) ve yıkımdaki büyük eşitsizliğe dikkat çekiyor, ardından, "Gazze'deki son savaşın sonuçlarının bir Filistin zaferi olarak yorumlanamayacağı" sonucuna varıyor. Yine de Hamas liderleri, "İsrail'in amacı Hamas'ı ortadan kaldırmak ve füzelerini ateşlemesini engellemek" olduğu gerekçesiyle zafer ilan ettiler. "Bu nedenle, Hamas ve füzeleri var olduğu sürece, Filistinliler bu büyük zafere sevinmelidirler." [44]
Laf salatası. Liderlerin ve takipçilerinin gerçeklikle ilgisi olmasa bile kelimelerin gücüyle büyülenmesine yol açan laf salatası Arap siyasi hayatının öne çıkan bir özelliğidir. Ana dili Arapça olan psikolog E. Shouby 1951'de Arapça konuşanların "kelimelerin önemini gereğinden fazla vurguladıklarını böylece anlamlarını Batı dillerinde olduğundan "daha az önemsediklerini" ve bunun "kelimeler ve anlamları arasında bir karışıklığa yol açtığını bildirdi.[45] 1968'de Walter Laqueur Arapların "inanmak istediklerine inanmak için neredeyse sınırsız bir kapasiteye sahip" olduklarını bildirdi.[46]
1973'de Theodore Draper bu kavramı daha da açıkladı.
Ne zaman Arap beyanları alıntılansa Arap "retoriği" sorunu ortaya çıkıyor. Ciddiye mi alınmalı yoksa Araplar mübalağalı laf salatasına düşkün mü? Ne zaman bir Arap sözcüsü özellikle kışkırtıcı ya da şoke edici bir şey söylese her zaman mutlaka "asla bunu kast etmiyorlar" diyen birileri vardır. ... Bir Arap ülkesinin dış işleri bakanının bile bir grup Amerikalıya Arapların Batı rasyonalizmine alerjik oldukları ve eğer Batılılar Araplarla uğraşmak istiyorsa görünüşte irrasyonel Arap düşünce tarzını benimsemeleri konusunda talimat verdiğini duydum.[47]
Propaganda. Propaganda bazı Arap liderlerine davaları için destek arama konusunda ilham veriyor. Tuhaf bir şekilde bu bir Araplar ve Müslümanlar bir diğeri de İsrailliler ve küresel Sol olmak üzere iki zıt biçim alıyor. İlk durumda "güçlü at" atasözü devreye girer: yöneticiler kendilerini kitlelerin takip edeceği kahraman figürler olarak göstermeye çalışırlar. Saddam Hüseyin'in Batı dünyasının çoğunu ele geçirmedeki güdüleri Iraklı Hüseyin Sumaida tarafından şöyle açıklanıyor: "Kazanmanın bir önemi yoktu. Önemli olan iyi bir gösteri yapmak ve için-için yanan Arap dünyasının kalplerini ve zihinlerini fethetmekti.[48]
İsrailliler ve küresel Sol tam tersi bir tepki veriyor, yani kendini sempatik bir mazlum ve kurban olarak sunuyor. Bu amaçla Hamas periyodik olarak (2008, 09, 2012, 2014, 2021), askeri savaş alanında kaybetmenin kesinliğini çok iyi bilerek ama siyasi alanda avantaj kazanmayı—İsrailli solcular, küresel olarak üniversite kampüslerinde, uluslararası basında ve uluslararası örgütlerde ve ötesinde—bekleyerek İsrail'e saldırıyor.
Barry Rubin buna "intihar stratejisi" adını veriyor ve mantığı şöyle açıklıyor: "Diğer tarafın benim altyapımı yıktığı ve halkımı öldürdüğü bir durum yaratmak için kazanamayacağım bir savaş başlatacağım. Daha sonra askeri olarak yenileceğim ama savaşı kazanacağım. Nasıl?" Rubin üç faydadan söz eder: İsrailliler korkaklar, o yüzden maruz kaldıkları herhangi bir hasar geri çekilmelerine neden olur, acı çeken Gazzeliler İsraillilerin üzülmesine ve geri çekilmesine yol açacak, "uluslararası toplum" İsraillilere savaşı durdurması ve Hamas'a çıkarlar sunması için baskı yapacak.[49]
Karmaşa. Gerçek ne? Gerçekliğin iki çelişkili söylemi arasında kalan insanlar, ister göçmenlik (Angela Merkel: "Wir schaffen das/Biz yapalım"), ister referandum beklentileri (Brexit) ya da seçim sonuçları ("Hırsızlığı durdur") olsun tercih ettiklerini seçme eğilimindedirler. "Bağdat Bob" ABD tankları görüş alanına girdiği anda Amerikalılar'ın Bağdat'ta "mezarlarını" bulacaklarını bildirdiğinde neye inanmalı? Doğal olarak, Saddam Hüseyin yakalandığında bazı Araplar inanmayarak karşılık verdiler: bir Mısırlı tacir Hassan Abdel Hamid durumu "Amerikan propagandası ve yalanları" olarak niteleyerek haberlere inanmayı reddetti.[50] Bu zehirli atmosfer Arap halklarını askeri yenilgilerin gerçekliğini ve bunların yarattığı katliamı görmezden gelmeye ve bunun yerine liderlere bağlı kalmaya teşvik ediyor.
Sonuç
Bu hayatta kalma ve yenilgiden yararlanma modeli diğer Müslüman liderlere kadar uzanır. Örneğin, 1965 yılının Hint-Pakistan savaşında Pakistan Dışişleri Bakanı Zülfikar Ali Butto hükümetini Hindistan ile feci bir çatışmaya soktu ve fiyaskodan öncesinden daha popüler bir şekilde çıktı ve bu onu sekiz yıl sonra başbakanlığa götürdü. Biyografi yazarının belirttiği gibi, "Retoriği daha şoke edici hale geldikçe ... Zülfi Butto Pakistanlılara o kadar kahramanca göründü."[51] Aynı şekilde, İran liderliği Irak ile olan savaşı uzattılar ve Temmuz 1982'de Ağustos 1988'e kadar hücuma geçtiler. Başarısız olunca Ayetullah Humeyni "zehirli kadehten içti," ateşkesi kabul etti ve ne kendisi ne de rejimi bu altı yıllık budalalığın acısını çekti. Son zamanlarda Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye ve Libya'daki sıkıntılı askeri maceraları gücünü azaltmadı. Periferik savaşlardaki yenilgiler bile genellikle önemli sonuçlara sahipler: Fransız politikalarında Cezayir, Amerikan politikalarında Vietnam, Sovyet politikalarında Afganistan. Gayrimüslim liderlerin 1967'de Mısır'da ve 1991'de Irak'ta olduğu gibi yıkıcı bozgunlardan sağ çıktıklarını hayal etmek özellikle zor.
Yenilen yöneticilerin yenilgiyi kabul edebilmesi ahlaki tehlikeyi davet eder ve onları daha agresif hale getirir. Bir yenilgi ve bunun korkunç sonuçları sizi etkilemiyorsa endişelenmek neden? Bu durum Orta Doğu'nun neden pek çok savaşa ev sahipliği yaptığını açıklama konusunda oldukça ileri gidiyor. Silahlar için para her zaman bol, halkların çektiği acılar önemsiz, ekonomik kayıpların önemi yok ve yöneticiler yara almadan hayatta kalmayı bekleyebilir. Riskler böyle düşükken savaşa bir şans ver ve en iyisini umut et.
Daniel Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. ©2021. Tüm hakları saklıdır.
[1] Irak Haber Ajansı, 12 Ocak 1992. Var olan makale kısa bir analiz üzerine inşa edilmiştir. "Hiçbir Şey Başarısızlık Gibi Başarılı Olamaz" The Jerusalem Post, 28 Şubat 2001.
[2] Elie A. Salem, Violence and Diplomacy in Lebanon: The Troubled Years, 1982-88 (Londra: I.B. Tauris, 1995), sayfa 27.
[3] Husni Za'im Mart 1949'da Şam'da kaybeden rejimini, Cemal Abdül Nasır liderliğindeki Özgür Subaylar Temmuz 1952'de Mısır kralını devirdi. Nakbe günü ile ilgili hoşnutsuzluk Temmuz 1958'de Irak'ta monarşinin şiddetli bir şekilde devrilmesine yol açtı ve Ürdün'de birkaç kez aynısını yapmaya yaklaştı.
[4] Aksi bir argüman için bkz. Albert B. Wolf, "The Arab Street: Effects of the Six-Day War," Middle East Policy, 22 (2015): 156-67.
[5] Shukri B. Abed, John L. Esposito'da "Arab-Israeli Conflict," ed., The Oxford Encyclopedia of the Modern Islamic World (New York: Oxford University Press, 1995), sayı 1, sayfa 107.
[6] Theodore Draper'in Israel and World Politics: Roots of the Third Arab-Israeli War kitabından alıntılandı (New York: Viking, 1968), sayfa 47-8.
[7] Andrew Gowers ve Tony Walker'ın, Behind the Myth: Yasser Arafat and the Palestinian Revolution eserinden alıntılandı. (London: W. H. Allen, 1990), sayfa 61.
[8] Moshe Ma'oz, Asad, The Sphinx of Damascus: A Political Biography (New York: Weidenfeld ve Nicholson, 1988), sayfa 96.
[9] The Washington Post, 16 Ağustos 1990.
[10] Rashid Khalidi, Under Siege: P.L.O. Decisionmaking during the 1982 War (New York: Columbia University Press, 1986), sayfa 132.
[11] "Leaflet No. 22 of Hamas," Shaul Mishal ve Reuben Aharoni, Speaking Stones: Communiqués from the Intifada Underground (Syracuse, N.Y.: Syracuse University Press, 1994), sayfa 234.
[12] Age., sayfa 236.
[13] Libya Televizyonu, 6 Nisan 1995.
[14] Michael Radu ve Daniel Pipes, "Chad's Victory Over Libya Is Also a Victory for the U.S.," The Wall Street Journal, 14 Nisan 1987.
[15] CNN, 22 Eylül 2006.
[16] Lee Smith, "The Real Losers: Hezbollah's Hassan Nasrallah admits that the war was a mistake," The Weekly Standard, 28 Ağustos 2006.
[17] ABC News, 22 Kasım 2012.
[18] The Washington Post, 2 Eylül 2014.
[19] "Palestinian Public Opinion Poll No 53," Palestinian Center for Policy and Survey Research, 25-27 Eylül 2014.
[20] Bağdat Radyosu, 9 Şubat, 17 Ocak 1991.
[21] Bağdat Radyosu, 26 Şubat 1991.
[22] Al-Jumhuriya (Bağdat), 22 Ocak 1995.
[23] Kanan Makiya, Cruelty and Silence: War, Tyranny, Uprising, and the Arab World (New York: W.W. Norton, 1994).
[24] Associated Press, 21 Mayıs 2021. Bu bölüm Daniel Pipes'ın "Who Won, Israel or Hamas?" makalesinden, Jerusalem Post, 8 Haziran 2021.
[25] Israel Hayom, 12 Mayıs 2021.
[26] Kayhan, 21 Mayıs 2021.
[27] Israel Hayom, 23 Mayıs 2021.
[28] The Wall Street Journal, 21 Mayıs 2021.
[29] Israel National News, 30 Mayıs 2021.
[30] The Times of Israel, 26 Mayıs 2021.
[31] Press TV, 22 Mayıs 2021.
[32] The Jerusalem Post, 24 Mayıs 2021.
[33] Kayhan, 21 Mayıs 2021.
[34] Ynet, 24 Mayıs 2021.
[35] The Times of Israel, 21 Mayıs 2021.
[36] The Washington Post, 21 Mayıs 2021. The Washington Post, 21 Mayıs 2021.
[37] Khaled Abu Toameh, Gatestone Institute, 24 Mayıs 2021.
[38] Margaret K. Nydell, Understanding Arabs: A Contemporary Guide to Arab Society, 6.ncı edisyon. (Boston: Nicholas Brealey Publishing, 2018).
[39] Salem, Violence and Diplomacy in Lebanon, sayfa 27.
[40] Fouad Ajami, The Dream Palace of the Arabs: A Generation's Odyssey (New York: Knopf Doubleday, 2009), sayfa 296.
[41] As'ad Abu Khalil, "Al-Jabriyyah in the Political Discourse of Jamal 'Abd al-Nasir and Saddam Husayn: The Rationalization of Defeat," The Muslim World, Temmuz-Ekim. 1994, sayfa 246-8.
[42] Age., sayfa 247.
[43] Michael B. Oren, Six Days of War: June 1967 and the Making of the Modern Middle East (New York: Oxford University Press, 2002), sayfa 310.
[44] Abdel-Moneim Said, "Victory and Defeat," Al-Ahram Weekly, 11 Eylül 2014.
[45] E. Shouby, "The Influence of the Arabic Language on the Psychology of the Arabs," Middle East Journal, 5 (1951): 295. Dikkat çekici bir şekilde, Shouby (sayfa 296-7) sadece bir sene sonra Cemal Abdul Nasır'ın ortaya çıkışını öngörmüştü: "arada sırada karşılaşılan Mısır tarzı bir zeka kıvraklığını abartan yarı eğitimli biri ... kelimelerin anlamını düşünmeyi tamamıyla bıraktığı izlenimini verir ve gerçekten de, bir bakıma 'laf salatası' yapar."
[46] Walter Laqueur'ın The Road to Jerusalem: The Origins of the Arab-Israel Conflict kitabından alıntılandı, 1967 (New York: MacMillan, 1968), sayfa 91.
[47] Theodore Draper, "From 1967 to 1973: The Arab-Israeli Wars," Commentary, Aralık 1973.
[48] Hüseyin Sumaida, Carole Jerome ile birlikte, Circle of Fear: My Life as an Israeli and Iraqi Spy (Washington: Brassey's, 1994), sayfa 282.
[49] Barry Rubin, "The Israel-Hamas War and the Suicide Strategy: How Arab Forces Expect to be Weak, Start Losing Wars and Still Hope to Win," Gloria Center, Herzliya, 19 Kasım 2012.
[50] "Capture de Saddam Hussein: les Egyptiens incrédules," Agence France-Presse, 14 Aralık 2003.
[51] Stanley Wolpert'in Zulfi Bhutto of Pakistan: His Life and Times kitabından alıntılandı (New York: Oxford University Press, 1993), sayfa 95.