Birkaç yazarın gösterdiği üzere (Aryeh L. Avneri, Joan Peters, Fred M. Gottheil) Filistin'in Yahudi olmayan nüfusu Siyonist ekonomik işletmelerde çalışmaya gelen pek çok göçmenin gelip kalıcı olarak yerleşmesi nedeniyle büyüdü. Ancak, göç başlamadan önce bile bu küçük bölgenin çok çeşitli haklarla dolu olduğunu da belirtmek gerekir.
Ünlü Britannica Ansiklopedisi'nin [BA] 11.nci edisyonu 1910-11 tarihleri arasında ya da İngilizlerin bölgeyi fethetmesinden önce bu insanlar ile ilgili renkli bilgiler sunuyor. 20.nci ciltte İrlandalı arkeolog Robert Alexander Steward Macalister tarafından yazılan Filistin maddesi Filistinlileri şöyle tanımlıyor:
Litani nehrinin ağzından Akdeniz'in doğu kıyısı boyunca ... güneye doğru uzanan ... Gazze'nin güneyine kısa mesafede bir kara parçası. Doğuya doğru ... Şam'dan Mekke'ye giden hac yolunun hattı mümkün olan en uygun sınırdır. (s. 601)
Harita, Filistin'in (modern terimlerle aşağı yukarı kuzey İsrail ve kuzeybatı Ürdün) ne anlama geldiğini gösteriyor.
Macalister'in Filistin'in nüfusu ile ilgili bölümü çeşitliliğe vurgu yapıyor.
Filistin'in sakinleri etnolojik yakınlık, dil ve din bakımından büyük farklılıklar gösteren çok sayıda unsurdan oluşmaktadır. Çok-türelliklerinin bir örneği olarak, 20.nci yüzyılın başlarında, Kudüs'te yerel dil olarak konuşulan en az 50 farklı dilden oluşan ve resmi konumlarının bu konuda doğru bilgiye sahip olmalarını sağladığı bir grup adam tarafından hazırlanmış bir listenin olduğunu belirtmek ilginç olabilir.
Bir dipnot yalnızca 30 dilin düzenli olarak kullanıldığını ancak bunun da "şehrin kozmopolit yapısını belirtmek ... için yeterli bir sayı olduğunu" ekliyor. Bu karmaşıklık Macalister'in nüfusun 650,000 olduğunu tahmin ettiği "Filistin'in etnolojisi üzerine az ve öz ve aynı zamanda yeterli bir bütünlükte yazmayı kolay olmayan" bir iş yapıyor. Yine de daha kolay bir okuma için 850 kelimelik, burada tamamı kullanılan ek paragraflarla güçlenmiş bir özet ortaya çıkarıyor:
Filistin nüfusunun bölünebileceği iki sınıf var – göçebe ve yerleşik. İlki özellikle Doğu Filistin'in karakteristiğidir, ancak Batı Filistin de bir pay sahibidir. Bedevilerin saf Arap kökeni ülkedeki alelade sohbetlerde kabul edilmiştir, "Arap" kelimesi neredeyse bu gezginleri ifade etmekle sınırlandırılmakta ve nadiren kasaba ve köylerde yaşayanlar için kullanılmaktadır.
Avrupa ülkelerinin Çingenelerine ve tenekecilerine karşılık gelen, hor görülen Nowar [Nawar] ırkının bir üçüncü, tamamıyla bağımsız, göçebe bir ırk olduğu belirtilmelidir. Demircilik işi yapan bu insanlar en kötü koşullar altında yaşarlar; kendi aralarında kelime haznesi Arapça ile bozulmuş bir Roman lehçesi konuşurlar.
BA yerleşiklerle hızlı bir şekilde ilgileniyor:
Ülke köylerinin yerleşik nüfusu – fellahlar ya da çiftçiler – genel olarak nispeten karışmamıştır ama araya giren çeşitli türlerin izleri kendilerini gösterir. Bu popülasyonda önemli bir Kenanlı unsuru olduğunu varsaymak hiçbir şekilde mantıksız değil: "bayağı işlerde köle gibi çalışanlar ve ameleler" sıklıkla toprağın peş peşe işgali boyunca hiç rahatsız edilmeden oldukları yerde kalırlar ve kazılar sırasında ortaya çıkarılan eski yerlilerin iskeletleri ile pek çok modern fellahınki arasında dikkate değer bir benzerlik var.
Burada odak noktası yabancı sömürgeleştirme dalgalarıdır:
Süryani, Pers ve Roma egemenliği altında şüphesiz bir şekilde yeni unsurlar geldi ve daha yakın zamanlarda çok daha fazla bozulma oldu.
İslam'ın yayılması çok önemli bir yeni Arap infüzyonuna neden oldu. Bunlardan güney Arabistan'da olanlar Yaman aşireti, kuzey Arabistan'dan olanlar Kayılar olarak biliniyordu. Bu iki kabile önceki köylü nüfusunu emdi ve hala nominal olarak varlıklarını sürdürüyorlar; 19.ncu yüzyılın ortalarına kadar kavgalar ve kan dökmeler için verimli bir kaynaktılar. İki büyük klan daha sonra ailelere ayrıldı ama bu küçük bölünmeler de yavaş yavaş parçalanmaktalar. 19.ncu yüzyılda kısa ömürlü Mısır hükümeti nüfusa o ülkeden köylerde hala varlığını sürdürmekte olan bir unsur getirdi. Bu yeni gelenler aralarında kendilerine hayat kurdukları köylülerle tamamıyla asimile olmamışlardı; ikinciler onları hor görüyor ve yabancılarla evliliği onaylamıyorlardı.
Köylerde bazı Hıristiyanlar da var:
Daima Hıristiyanlıktan etkilenen ve sanayinin gelişimi ile nispeten zenginleşen daha büyük köylerden bazıları – özellikle Beytüllahim – bu mutlu koşulların somut sonuçlarını erkekler arasında var olan daha yüksek bir fiziki standartta ve kadınlar arasında kişisel görünümünde göstermektedir. Popüler yazılarda bu üstünlüğün haçlı izine atfedilmesi alışılmadık bir durum değildir – bu haçlıların melez torunlarının ahlaksız yaşamları ve zor bir iklimde gerekli olan sıhhi önlemleri görmezden gelmelerinin bir sonucu olarak ne kadar acınası sefiller haline geldiğini bilen birinin muhtemelen kabul etmeyeceği bir teori.
Kasabalar daha fazla çeşitlilik içeriyorlar:
Büyük kasabaların nüfusu çok daha karmaşık bir yapıya sahiptir. Her birinde öncelikle tanınmış ve zengin aile üyelerinin önemli bir bölümünden oluşan büyük bir Arap unsuru vardır. Dolayısıyla, Kudüs'te yerel etkinin çoğu İslam'ın ilk zamanlarındaki kahramanlarının soyundan gelen El-Khalidi, El-Hüseyni aileleri ile birkaç diğer ailenin elindedir. Konstantinopolis tarafından ayrı ayrı gönderilen yetkililerden oluşan Türk elementi küçüktür. Akdeniz ülkelerinden oldukça büyük gruplar vardır, özellikle ticaretle uğraşan Ermenistan, Yunanistan ve İtalya'dan. Yahudi kolonizasyonunun olağanüstü gelişimi 1870'den beri ülkenin bazı bölgelerinde özellikle Kudüs'te nüfus dengesinde bir devrim meydana getirdi.
Siyonizm'i bu tek cümleden çıkaran Britannica Ansiklopedisi bölgedeki diğer pek çok halkla devam ediyor:
Jaulan'daki Türkmen yerleşimlerini, bir grup Persliyi ve Yafa'da 1905 yılında kurulan oldukça büyük bir Afgan kolonisini hariç tutarsak ülkede Asya'nın daha doğu bölgelerinden yerleşmiş olan çok az sakin var. Celile'nin kuzeybatısındaki köylerde yaşayanların çoğunluğunu oluşturan Mutāwileh (Motawila) topluluğu muhtemelen İran'dan en uzun süreli yerleşmeye gelen göçmenlerdir. Bazı Kürt aşiretleri Huleh Gölü yakınlarında çadır ve kulübelerde yaşarlar.
Sayısız manastıra ait yerlerde oturanları hariç tutarsak kuzey ve batı Avrupa'dan gelen göçmenler nispeten az sayıda kalacak: Alman "Tapınak" kolonileri belki aralarındaki en önemlileri. Ayrıca Kayserya Filistin'de kurulan bir Boşnak kolonisi ile Bedevileri kontrol altında tutmak için Türk hükümeti tarafından Doğu Filistin'in belli merkezlerinde kurulan Çerkez kolonilerinden de bahsetmek gerekir: ikincisi Celile'de de bulunur. Bazı büyük şehirlerin nüfusunda eskiden büyük bir Sudanlı ve Cezayirli unsuru vardı ama 20.nci yüzyılın başından itibaren bunların sayısı oldukça azaldı: Cezayirliler hala Celile'nin bazı bölgelerinde yaşamaktadırlar.
Ancak, ülkedeki Arap olmayan topluluklar arasında en ilginci şüphesiz Nablus'da bulunan, İsrail krallığının esaretinde boş bırakılan toprağı işgal etmek için Süryaniler tarafından yerleştirildiklerinden beri varlıklarını sürdüren ve giderek ortadan kaybolan Samiriye mezhebidir. (s. 604)
Filistin'e bu genel bakış yerli fellahlar (çiftçiler) ve Yahudiler dışında en az 19 yabancı etnik kökenden bahsediyor: Süryani, Persli, Romalı, Arap, Haçlı, Nawar, Türk, Ermeni, Yunan, İtalyan, Türkmen, Motawile, Kürt, Alman, Boşnak, Çerkez, Sudanlı, Cezayirli ve Samiriyeli
Öyleyse, Filistinlilerin Yebusilere kadar giden eski insanlar olduğuna dair bu saçmalık yeter. Filistinli Arap kimliği bu ansiklopedinin girişinin yazılmasından sonraya, 1920 yılına kadar uzanıyor. (31 Temmuz 2016)