Bahreyn'in (İran Körfezi'nde yer alan ve ABD Donanması Beşinci Filoya ev sahipliği yapan ada krallığı) veliaht prensi Salman Bin Hamad El Halife 4 Aralık tarihinde yaptığı olağanüstü ama henüz dikkat çekmeyen konuşmasında İslamcı düşmanı samimiyetle analiz etti ve mücadele için önemli yöntemler önerdi.
Kendisini keşke dinlemiş olsak, El Halife'nin (talihsiz İngiliz meslektaşı Veliaht Prens Charles başta olmak üzere) Batılılara öğreteceği çok şey var. Doğru, bazı Batılı liderler İslamcı ideoloji ile yüzleşme konusunda fikir beyan etmekteler ama çoğunluğu bu konuyu örtmeceye, şaşırtmacaya ve korkaklığa başvurarak savuşturmaktadırlar. En sinir bozucu olan güçlü konuşmalar yapan ama söylediklerinin arkasında durmayan (Tony Blair gibi) bu liderlerdir.
Bahreyn kraliyet ailesinin temel reformcusu olarak kabul edilen 45 yaşındaki Prens Salman konuşmasını "Terörle Savaş" ibaresinin yanlışlığını ele alarak açmaktadır. Prens 9/11'e uzanan bu kavramdan "kurtulmamızın" zamanının geldiğini söylemekte: "Biraz yanıltıcı, çatışmamızın bütünü ve toplamı değil" sadece bir "araç" ve bir taktik.
Kusursuz İngilizcesi ile mevcut çatışmayı tarihsel bir bağlam içine yerleştirmek için devam etmekte: "Eğer geçtiğimiz yüzyılı ele alırsak, o dönemde çok farklı bir düşman ile, komünizm ile karşı karşıyaydık ve hep beraber komünizmle yüzleştik. Komünizmle yüzleştiğimizde onu bir ideoloji olarak kabul ettik. Terörizm bir ideoloji değildir."
"Biz sadece teröristler ile değil, teokratlar ile de mücadele ediyoruz" diye belirten Salman'ın kullandığı terim, teokratlar "dini irade tarafından verilen güç ile birini ... ahretten mahrum eden ... ve siyasi kazanımlar için [dini gücü] kullanan dini ideolojinin tepesinde yer alan" adamlardır. Bunlar aynı zamanda "uzun bir süre boyunca" savaşılması gerekecek zorba, tecrit politikası taraftarı ve kadın düşmanıdırlar. Salman onları "fazlasıyla on yedinci yüzyılda" oldukları ve "bizim modern yirmi birinci yüzyılımızda hiçbir yere" sahip olmadıkları için aşağılamaktadır.
Prens bize "'Terör ile Mücadele' terimini bırakmamız ve gerçek tehlike üzerine, bu şeytani teokrasilerin yükselişi üzerine odaklanma çağrısında bulunmakta; ve bu amaçla "Terör ile Mücadele" teriminin yerine kendi formülasyonunu koymakta: "Teokratlar ile Mücadele." Bu konseptin "komünizm ile yaptığımız mücadelede olduğu gibi, bunlara karşı koymak için askeri, sosyal ve siyasi—ve hatta belki ekonomik—politikaları bütünsel bir biçimde oluşturmaya başlamayı" mümkün hale getireceğini ummaktadır. Konuşmanın belki de en göze çarpan kısmında, "ideolojinin kendisi ile mücadele edilmelidir. Adı konulmalı, ayıplanmalı, yayılması engellenmeli ve sonunda mağlup edilmelidir" demektedir.
Şu ana kadar her şey mükemmel görünüyor. Ancak Salman özellikle tarif ettiği "çarpık" ve "barbar" ideolojinin İslam ve teokratların hepsinin Müslüman oldukları acı gerçeğinden kaçınmakta: "angaje olduğumuz bu savaş İslam'a ... Hristiyanlığa, ... Yahudiliğe, ... Budizm'e karşı olamaz." O yüzden bu ideolojiye bir ad vereceği zaman Salman duraksamakta ve genelleme yapmaktadır. Saçma sapan (teok-ratçılık) yeni terimler sunmakta, ardından "faşist teokrasi" için İkinci Dünya Savaşı'na kadar geri gitmektedir. "İslamcı olsun olmasın belirli siyasi partiler hakkında konuşmak" istemediğini söyleyerek İslamcılığı üstü kapalı bir biçimde reddetmektedir.
Düşman ideoloji için aradığı terimin tam olarak İslamcılık olduğunu teslim etmeliyim; ve biz "İslamcılık ile Mücadele" etmekteyiz. Salman problemi—İslam'ın totaliter bir ideoloji haline dönüşmesi—çok iyi anlamaktadır. Ancak bütün dinlerin, Hristiyanlık, Yahudilik ve Budizm'in de bu ıstıraptan mustarip olduğu bahanesinin arkasına sığınmaktadır. İyi olan konu, o—ve diğer açık sözlü Müslümanlar—kaçınılmaz gerçeği, sadece İslam'ın totaliter bir cazibe içerdiği gerçeğini kabul etmektedirler.
Olumlu açıdan, Salman'ın sözleri Müslüman siyasetçiler arasında giderek büyüyen İslamcı tehlike ile doğrudan yüzleşme eğilimi ile uyumludur. Son günlerdeki iki örnek:
- Önemli kavramsal bir devrim olarak, Bahreyn'in yakınındaki Birleşik Arap Emirlikleri hükümeti Amerikan-İslami İlişkiler Konseyini (CAIR) ve pek çok diğer şiddetten kaçınan grubu terörizmi kışkırtıcılığı yaptıkları, terörizme parasal destek oldukları gerekçesiyle terör listesine aldı.
- Mısır hükümeti, Müslüman Kardeşlerin son derece etkili ruhani lideri Yusuf el Kardavi (88) için "uluslararası cinayetler işlenmesine yardım ve teşvik, ve mahkumların kaçmasına, kundaklama, Vandalizm ve hırsızlığa ... yardım" suçlarından dolayı İNTERPOL aracılığı ile tutuklama kararı çıkardı.
Bu yeni eğilim büyük önem taşımaktadır. Sıklıkla söylediğim üzere, radikal İslam sorun, ılımlı İslam ise çözümdür. Şimdi, çözüm bulunmasını isteyen Müslümanların saflarına bir diğer etkili lideri, bir veliaht prensi ekleyebiliriz.
Sayın Pipes (DanielPipes.org) Orta Doğu Forumu başkanıdır. © 2014 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.