English version: On Syria, Erdoğan Is Better than Obama
GÜNDEMİ sarsan "Şah-Fırat" operasyonu, geçtiğimiz hafta yoğun tartışmalara yol açtı. Eğit - donat anlaşması da birçok soruyu beraberinde getirdi. Konuyla ilgili Washington'daki değerlendirmeleri merak ettiğimiz için, ABD siyaset hayatının önemsenen Ortadoğu ve Türkiye uzmanlarından Daniel Pipes'ın düşüncelerine başvurduk. Daniel Pipes, Amerika'nın dış siyaseti için strateji üreten Dış İlişkiler Konseyi'nin (CFR) kıdemli üyesi. Pipes'ın değerlendirmeleri Washington yönetiminin düşüncelerini birebir yansıtmasa da, ABD'de Türkiye ile ilgili konuşulanları göstermesi açısından önemli.
* Sizce Türkiye ile ABD arasında Suriyeli teröristleri eğitip-donatmak için yapılan anlaşma ciddi bir anlaşma mı?
Hayır, her iki taraf da işbirliği yapıyormuş gibi davranıyor.
* Washington Ankara'ya güveniyor mu peki?
Suriye meselesinde güvenmiyor
* Washington ile Ankara'nın Suriye politikaları arasında nasıl bir fark var?
Belki şaşırabilirsin ama bu meselede Washington'dan ziyade Ankara'yla aynı fikirdeyim. Dışarıdan gelen yardımlar Şam rejimine, müttefiki Hizbullah'a ve İranlı patronlarına karşı savaşmaya yönelitilmeli.
* Amerika'nın Irak ve Suriye'de kara harekatı yapabileceğinden söz ediliyor. ABD hükümeti buna hazır mı?
Kesinlikle değil. Afganistan ve Irak deneyimleri hala taze ve Amerikan toplumunun çok kötü anıları var. Bunun yanında Barack Obama ABD askerlerinin Irak'taki varlığına karşı yaptığı muhalefet üzerinden dikkatleri üzerine çekip yükseldi. Ben de kara harekatı yapacak birliklerin sürülmesine karşıyım çünkü Suriye'nin iç savaşı bizim savaşımız değil. Ayrıca ABD Anayasası'nda yabancı ülkelerdeki her çelişkiye müdahil olunmasına yönelik herhangi bir şey yok.
* MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın istifa edip milletvekilliğine hazırlanması ABD'de nasıl yankılandı?
Bu konuda çelişkili değerlendirmeler gördüm: bir tarafta Fidan'ın bu adımı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir sonraki başbakan adayı olması nedeniyle attığını söyleyenler oldu; diğer tarafta Başbakan Davutoğlu'nun onu önümüzdeki kabinede desteklemek üzere Erdoğan'dan "çaldığı" yönünde yorumlar oldu. Sonuncusu bana göre daha mantıklı.
* Davutoğlu ile Erdoğan arasında oluşmaya başlayan çelişkiler Washington'dan nasıl görülüyor?
Türkiye Cumhuriyeti'nin başı olması gereken kişi Cumhurbaşkanı değil, Başbakandır. Yalnızca bu gerçek bile Davutoğlu'nu açıkça ayartıyor olmalıdır. Ama ben Davutoğlu'nda Erdoğan'a meydan okuyacak cesareti göremiyorum. Nihayetinde efendisinin isteklerine itaat edecektir.
* Peki sizce Erdoğan, Haziran seçimlerinde istediği başkanlık sistemini getirebilecek yeterlilikte oy alabilecek mi?
Evet çünkü bir yandan seçmenlerini nasıl etkileyeceğini biliyor. Diğer yandan da AKP seçimleri nasıl manipüle edeceğini biliyor.
* CHP'nin HDP ile olası bir ittifakından söz ediliyor. Böyle bir durumda, seçimleri kazanma ihtimalleri Washington'dan nasıl görülüyor?
Kazanabileceklerini düşünmüyorum. Muhalefet partileri şu ana kadar tüm fırsatları teptiler, başarısız oldular. Ve önümüzdeki seçimleri kazanabilmek için gerekli olan esas değişiklikleri yapabileceklerini düşünmüyorum.
* Erdoğan'ın geleceğini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sıkıntılı... Çünkü bünyesinde çelişkiler barındırıyor: Türk siyasetine hükmetmesi, ülke dışında da iddiacı ve agresif davranış sergileyebileceği yönünde ona ilham veriyor – ama bunu yapamaz. Türkiye'de her bir seçimi kazanıyor olabilir ama saldırganlığı bütün bölgede sorunlar yarattı.
Bu onun yıkımı olacaktır diye tahmin ediyorum.
* İç Güvenlik Yasası ABD'den nasıl görülüyor?
Erdoğan'ın polis devleti kurma çabaları konusunda en önemli ve bariz adımıdır. Yasalaşırsa, Türkiye'nin yeniden özgürlüğe dönmesi yıllar alacaktır.
Financial Times'da çıkan değerlendirmelere katılıyorum. Erdoğan'ın iktidar hırsının Türkiye'nin "uluslararası rolünü azalaltacağı, ekonomik beklentilerinin karanlığa bürüneceği, dinamik nüfusunun onun gölgesi altında kalacağı" anlamına geleceğini belirtiyor.
* Sizce Türkiye Şah-Fırat operasyonunu neden yaptı?
İslam Devleti'nin (IŞİD) Süleyman Şah Türbesi'ni ele geçirme, orayı koruyan Türk askerlerini tutsak alma ve böylece 7 Haziran seçimleri öncesi AKP hükümetinin itibarını felakete uğrama ihtimali vardı. Türkiye bu nedenle Şah-Fırat operasyonunu yaptı.
Hem türbeyi koruyan 38 askerin tahliyesi, hem de yapının havaya uçurulması, IŞİD'in herhangi bir şekilde zafer kazandığını iddia edebilmesi için tüm imkanları elinden almış oluyor.
Kısa vadede bakıldığında tabii ki bu bir aşağılanmadır ancak bu, AKP için seçimlerde herhangi bir sorunun önüne geçmeye değer bir hamle.
* Türkiye'nin PYD ile işbirliği yaptığı iddialarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Evet, ironik bir şekilde böyle oldu. Türbeye ulaşmak için geçilebilecek en iyi yol PYD tarafından denetlenen topraklar. PYD ile işbirliği yapmak da AKP hükümetinin kabul ettiği bir başka aşağılanma oldu. Bunun da sebebi seçimde yaşanabilecek sorunların önüne geçmek.
* Türbenin taşındığı Suriye'nin Eşme Köyü'nün stratejik bir önemi var mı?
Türbenin yeni yerinin kendi başına bir önemi yok. Ancak yine de dikkate değer iki özelliği var: hala Suriye topraklarının içinde; bu da Ankara'nın Suriye toprakları içinde küçük bir bölüm üzerinde egemenlik iddialarını koruduğu anlamına geliyor. Ayrıca, sınırdan sadece 200 metre uzakta ve dolayısıyla Türk ordusu tarafından kolaylıkla korunabilir.
* Şah-Fırat Türkiye-Suriye ilişkilerini nasıl etkileyecektir?
İlişkilere uzun vadede zarar verecektir. 1921 Ankara Anlaşması'nın 9. maddesine göre, Süleyman Şah Türbesi "müştemilatı ile Türkiye'nin malı olacak ve Türkiye oraya muhafızlar koyacak ve Türk bayrağı çekecektir". Şunu unutmayalım, AKP Hükümetinin iddia ettiği gibi, "Türkiye'nin malı" demek Türkiye'nin egemenliği altındaki toprak demek değildir. Bir gün Şam gücünü yeniden topladığında, Ankara'nın, türbeyi tek taraflı olarak Suriye'nin başka bir bölgesine taşımasına karşı ciddi argümanlar ortaya koyacaktır.