Suriye'de dört yıldır devam eden iç savaştan kaynaklanan nüfus yer değiştirmesi Suriye'yi ve Arapça konuşulan üç komşusunu, Irak, Lübnan ve Ürdün'ü ciddi anlamda derinden değiştirdi. (Türkiye ve İsrail de değiştiler ama daha az boyutta.) İşe bakın ki, trajedi ve korkunun ortasında insan topluluklarının modern milliyetçiliğin acımasız şartlarına uyum sağlamalarının yanı sıra dört ülke de daha istikrarlı bir hale gelmektedir. Çünkü savaş insanları kendi gibi olanlar ile birlikte yaşamaya teşvik ederek toplulukların etnik azınlık statüsünden etnik çoğunluk statüsüne taşındı.
Her ülkeyi bire bir incelemeden önce geçmişe yönelik bazı bilgiler verelim:
Öncelikle, Balkanlarla birlikte Orta Doğu dünyadaki etnik, din, dil ve milliyet anlamında en karmaşık ve huzursuz karışımını içermektedir. Orta Doğu sınır ötesi ittifakların yerel siyaseti ciddi anlamda zorlaştırdığı bir yerdir. Balkanlar Birinci Dünya Savaşı'nı başlattıysa Orta Doğu bayağı bayağı Üçüncü Dünya Savaşı'nın fitilini ateşleyebilir.
İkinci olarak, iki ana Müslüman mezhep, Sünni ve Şiiler arasındaki gerginlik Ayetullah Humeyni'nin 1979 yılında iktidara gelmesinden sonra büyük ölçüde yatışmıştı. Tahran'ın saldırganlığının yarattığı baskı ile bu gerginlik yeniden alevlendi.
Üçüncüsü, emperyalist Avrupalı güçler bölgenin sınırlarını belirledikleri gibi Orta Doğu'da yaşayan halkların kimliğini göz ardı etti. Bunun yerine, kendi ekonomik çıkarlarına hizmet eden nehirler, limanlar ve diğer kaynaklar üzerine odaklandılar. Günümüzün bir bakıma rastgele tanımlanmış ülkelerinin düzensizliği (Ürdün gibi) bir sonuçtur.
Son olarak, Kürtler bir asır önce bölgenin büyük kaybedeniydiler; savlarını ortaya koyacak aydınların yoksunluğundan dolayı kendilerini dört farklı devlet arasında bölünmüş ve hepsinde de zulme uğramış durumda buldular. Şimdi bağımsızlık için kendilerini yeniden örgütlemektedirler.
Suriye ve Arap komşularına dönecek olursak (ve Pinhas İnbari'nin "Demographic Upheaval: How the Syrian War is Reshaping the Region/Büyük Demografik Değişimler: Suriye Savaşı Bölgeyi Nasıl Yeniden Biçimlendirdi" isimli araştırmasını kullanırsak):
Suriye ve Irak benzer çarpıcı değişimlerden geçmişlerdir. 2000 ve 2003 yıllarında korkunç diktatörlerin iktidarı devretmelerinden sonra her iki ülkede aynı üç etnik ögeye ayrılmıştır—Şii Arap, Sünni Arap ve Kürt. Sünni çoğunluğa sahip ülkeler (Türkiye, Suudi Arabistan ve BAE, Katar) Sünni isyancıları desteklerken Tahran her iki Şii yönelmeli rejim üzerinde hakimiyete sahiptir. Kürtler Arap iç savaşından kendi özerk alanlarını inşa etmek için geri çekilmişlerdir. Bir zamanların hırslı diktatörlükleri işlevsel dış politikaları zar zor devam ettirmektedirler. Ayrıca, Suriye ve Irak'ı ayıran asırlık sınır büyük ölçüde ortadan kaybolmuştur.
Suriye: Suriye'nin hala Beşar Esad tarafından yönetilen bölümü giderek daha çok Şiileşmektedir. Savaş öncesi 22 milyonluk Suriye nüfusunun tahmini yarısı yurtlarından sürülmüşlerdir; ülkeden kaçan bu topluluktan çoğunluğu Sünni olan 3 milyon mültecinin hem devam eden iç savaş ve hem de Esad rejiminin vatandaşlıklarını lağvetmesinden dolayı geri dönmeleri olasılık halinde değildir. Rejim Sünnilerin Suriye'den kaçmalarını teşvik etmek için Ürdün sınırına yakın bölge üzerindeki kontrolünü bile isteye azaltmış görünmektedir. Bölgeden gelen bilgilere göre, Şii nüfusunu artırmak için bir diğer taktik olarak Suriye'nin bazılarına Suriye vatandaşlığı verdiği 500,000 Iraklı Şii'yi memnuniyetle karşılaması ve yeniden yerleştirmesidir
Irak: Suriye iç savaşı İslam Devletine (veya İŞİD/DAİŞ) Irak'a sızma fırsatı verdi, Felluce ve Musul gibi şehirlerin ele geçirilmesi Sünni olmayan nüfusun (özellikle Şii ve Yezidiler) toplu olarak göç etmesine ve Irak'ın etnik soy anlamında yeniden yapılanmasına neden oldu. Ülkenin birbirine karışmış nüfusu göz önüne alındığında, özellikle Bağdat bölgesinde her iki tarafında düzen kurması yıllarca—belki asırlarca sürecek. Ancak bu süreç acımasız geçecek görünmektedir.
Lübnan: Sünniler İran'ın etkisini geri püskürterek giderek çok daha güçlü hale gelmektedirler. Suriye'den bir milyon yeni Sünni mülteci şimdi Sünni toplumu neredeyse ikiye katlayarak ülke nüfusunun yüzde 20'sini oluşturmaktadırlar. Ayrıca Lübnan'daki baskın Şii örgütü Hizbullah kendi seçmenini ihmal etmekte ve Suriye'de Esad rejimi adına savaşarak yurt içindeki etkisini kaybetmektedir.
Ürdün: Son Suriyeli mülteci akını daha önceki yaklaşık bir milyon Iraklı mülteci dalgasını takip eder. Bu iki grup birlikte Ürdün'deki Filistinlilerin yüzdesini artık ülke nüfusunda büyük olasılıkla çoğunluğu oluşturmayacakları noktaya kadar düşürmüşlerdir, bu da büyük siyasi etkileri olacak bir kaymadır. En başta, Haşimi monarşine yönelik potansiyel Filistin tehdidini azaltmaktadır; diğer taraftan da İsrailliler tarafında savunulan Ürdün Filistin'dir argümanının altını oymaktadır.
Kısacası, Irak ve Suriye bileşenlerini dini ve etnik parçalara devrediyorlar. Lübnan daha Sünnileşmekte, Ürdün ise daha az Filistinli olmaktadır. Ancak Suriye iç savaşının dehşet verici insani bedeli, savaşın uzun vadeli etkisi muhtemelen Orta Doğu'yu Üçüncü Dünya Savaşı'nı tetiklemesi daha az olası olan daha az yakıcı bir yer haline getirmektedir.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu başkanıdır. © 2015 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.