En son anketlere göre, tehlikesiz nitelendirilen ama şiddetli bir şekilde düzen karşıtı olan İsveç Demokratları (Sverigedemokraterna ya da SD) İsveç'te bütün siyasi partiler arasında en büyük desteğe sahip olan parti. Bu haberin sadece İsveç için değil, bütün Avrupa için çok önemli potansiyel etkileri var.
İsveç özel bir yer. Dünyanın en zengin ve en huzurlu ülkelerinden biri (iki yüzyıl boyunca hiçbir silahlı çatışmada yer almamış); son zamanlara kadar sosyalizmin insanlar iyi doğarlar ama olaylar onları kötü yapar şeklindeki iyimser varsayımı ile iyi çalıştığı ve hükümetin büyük prestij sahibi olmanın keyfini çıkardığı şaşırtıcı derecede homojen bir toplumdu. Ülkenin başarıları ile ilgili duyulan İsveçli gururu sıkça duyduğumuz "ahlaki süper güç" ile sembolize edilen etik bir üstünlüğe dönüşmüştü.
Bu miras aynı zamanda çatışmalara karşı duyulan "Sessiz ol, uzlaş, bürokratların uzlaşmayı hayata geçirmesine izin ver" şeklinde ifade edilen hoşgörüsüzlüğün de ilham kaynağıdır. Ülke bu boğucu sahte ittifakı ile o kadar ünlenmiştir ki, bir seferinde bir Danimarkalının kamu forumunda "İsveç neden İskandinavya'nın Kuzey Kore'si oldu" diye sorduğunu duydum.
Ayrıca, İsveç'in tarihi ülkenin şu anda karşı karşıya geldiği, özellikle Müslüman göçmen dalgasına bağlı olarak yaşanan sorunlarla başa çıkabilecek esnek çözümler aleyhinde zekice bir krize-hayır zihniyeti yaratmaktadır. Bu ayın başlarında Stockholm'de konuştuğum biri bu durumu, "Geçmişteki başarılar şu andaki başarısızlıklara neden oldu" diyerek açıkladı. Örneğin, İsveç'te güvenlik İslamcı şiddeti tümüyle ortadan kaldıran iyileştirmeler yapma eğiliminde olan Bolivya gibi bir ülkede bulabileceğinizin çok altında.
Bu şekilde aptal durumuna düşülürken, siyasi bir alternatif olarak SD göze çarpmaktadır. Kanıtı da Aralık 2014 tarihinde, bütün diğer yedi parti, Riksdag [İsveç Parlamentosu], herhangi bir torpile izin vermemek için büyük bir koalisyonun etrafında bir araya gelen kadar SD'nin ülkenin tek kamaralı yasama döneminde sağ ve sol blok arasındaki önemli bir bütçe oyu sırasında kararsız görünmüş olmasıdır.
Bu çaresizliğin önerdiği gibi, SD tüm geçmişten gelen partilere özgü lanetlenmiş politikalardan oluşan—genellikle "aşırı sağ" olarak tanımlanmayan—popülist bir karışım sunmaktadır. En önemlisi, yasal göçmenlerin asimile edilmesi, yasadışı göçmenlerin sınır dışı edilmesi ve gelecekteki göçünde en azından yüzde 90 oranında azaltılması çağrısında bulunmaktalar. Ayrıca (suç, savunma, Avrupa Birliği ve İsrail ile bağlantılı) başka politikalardan bazılarını da İsveç uzlaşmasının tamamen dışında kalan gerçekten kötü diğer partilere yöneltir.
Mantıklı nedenlere dayanan, parti ile ilgili iddia edilen neo-faşist geçmişinden (faşist bağlantılar sadece SD'ye özgü olmamasına rağmen) liderliğin en küçük kusurlarına kadar uzanan alanda bir tane bile hata bulan düzen SD'den nefret eder ve korkar.
İsveç Demokratlarını savunmak hala bir tabu. Ulusal polis komiseri bir seferinde SD liderini görünce "kusmak" ile ilgili bir tweet yazdı, doğal olarak beraber çalıştığı ekibi partiyi desteklediğini ifade etmeye cesaret edememekte. Bir polis memuru polislerin yaklaşık yüzde 50'sinin SD'ye oy verdiğini söylemişti.
Dışlanmış olmasına rağmen, kabaca her dört yılda bir parlamentodaki oylarını iki katına çıkaran; 1998'de yüzde 0.4'dem 2002'e yüzde 1.3'e, 2006'da yüzde 2.9'dan 2010'da yüzde 5.7'ye ve Eylül 2014'de yüzde 12.9'a yükselerek elde ettiği önemli seçim kazanımları düşünüldüğünde, SD giderek (göçmenlerin bazıları da dahil olmak üzere) İsveçlilerle iletişim sağlamaya başladı. Ve şimdi, bir yıldan daha az bir zamanda YouGov anketleri oyların neredeyse iki katına, yüzde 25.2'ye çıktığını göstermekte. Bu da SD'nin (sadece yüzde 23.4 desteğe sahip) iktidardaki Sosyal Demokratların ve (yüzde 21 oya sahip) majör (sözde) sağ-kanat partisi Ilımlıların önünde olduğunu göstermektedir.
Stockholm'de öğrendiğim önemli bir diğer konu da entelektüel ve siyasi iklimin değiştiğiydi. Gazeteciler, politika uzmanları ve siyasetçilerin hepsi bir sene öncesine kadar ana akımın dışında kalan fikirlerin şimdi dinlendiğine işaret ediyorlar. Örneğin, dört büyük gazete yüksek göç yanlısı uzlaşmayı sorgulamışlar. SD'nin kabaran oylarının yanında bu değişim bir kaç nedenden kaynaklanmakta: tartışmayı değiştiren İslam Devleti'nin Irak ve Suriye'de şok edici yükselişi; Aralık'taki parlamentodaki etkisinden dolayı SD'yi dışlamaya çalışan saflara karşı duyulan kızgınlık; ve 2011 yılında Norveç'teki cani saldırıda öldürülen Anders Behring Breivik'in hatırasının unutulması..
Toplamda, inkar ve sansür kendini koruma içgüdüsü ortaya çıkmaya başlayana kadar devam edebilir. Ulusal intihara en müsait Batılı ülke muhtemelen uyuşukluğundan kurtuluyor. Eğer İsveç'te bu değişim gerçekleşirse, "İskandinavya'nın Kuzey Kore'si" büyük olasılıkla Avrupa'nın başka yerlerinde görülmeye başlayabilir ve başlayacak.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2015 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.