Donald Trump'ın pek çok çirkin seçim kampanyası açıklamalarından en önemlileri onun Amerika Birleşik Devletleri başkanı olarak pozisyonunu ile ilgildir.
Üniformalı personelin başkan olarak vereceği tutuklulara işkence etme ve sivilleri öldürme gibi yasadışı emirlerine uymayacağı söylendiğinde Trump tehditkar bir şekilde şu yanıtı verdi: "Ayak diremeyecekler. İnanın bana ayak diremeyecekler." Temsilciler Meclisi başkanının yaptığı bir eleştiriye cevaben ise bir mafya babası gibi konuştu: "Paul Ryan'ı çok iyi tanımıyorum ama onunla iyi anlaşacağıma eminim. Peki, eğer anlaşamazsam? Büyük bir bedel ödemek zorunda kalacak." Amerika Birleşik Devletlerinin uluslararası saygınlığının azaldığından şikayet eden Trump yabancıların "ülkemize saygı" ve "liderlerimize saygı" duymalarını sağlayacağı sözünü de verdi. Küçümsediği basın söz konusu olduğunda Trump, "Bilerek olumsuz, korkunç ve yalan yazılar yazdıklarında onlara dava açabilelim ve çok para kazanabilelim diye hakaret davalarını başlatacağım."
Trump seçim mitinglerine katılanları kendisini eleştirenlere fiziksel olarak saldırmaları için teşvik etti ve bu kişilerin dava masraflarını karşılamayı teklif etti. İki kere Amerikan Nazisi olan bir şahsiyetin tivitlerini yeniden tivitledi. Sadece baskı altında kaldığından David Duke ve Ku Klux Klan'ın desteğini reddetti. [Hitler'in ilk toplu konuşmalarının, My New Order/Kavgam kitabının bir kopyasını yatağının baş ucunda tuttuğunu belirtti. Hitler tarzı selamlamayı anımsatarak takipçilerinden ona biat ettiklerine dair yemin etmelerini istedi.]
Cumhuriyetçi başkan adayı bu ve başka şekillerde Amerikan siyasetinin normal sınırlarını ihlal etmektedir. Askeriyenin, kongrenin, yabancı hükümetlerin, basının ve sıradan vatandaşların onun iradesine boyun eğmesini istemektedir. Önemli olan bazı küflü 18. yüzyıl belgeleri değil talepleridir. Ezikleri ve detayları sallayın gitsin, Trump kendini bir milyarder, usta bir anlaşma yapıcı ve her şeyi halledebilecek bir milliyetçi olarak tanıtmaktadır.
Muhafazakarlar bu eğilimleri fark ettiler. National Review dergisinden Rich Lowry bu eğilimi "Donald Trump bir Kongre'nin ya da bir Anayasa'nın olmadığı bir düzlemde yaşamaktadır. Dengeler ya da sınırlar yok. Sadece kendi istekleri ve bir uzmanlar ekibi var" diye ifade etmektedir. Washington Post gazetesinden Michael Gerson Lowry ile hem fikir: "Neredeyse her sorunun cevabı kendisidir—müzakere becerisi, amacının gücü ve milli iradeyi kendine özgü kavrayışı." Boston Globe gazetesinden Jeff Jacoby Trump'ın "Beyaz Saray'da anayasal kurallar ve demokratik nezaketten yoksun acımasız bir diktatör" haline gelmesinden korkmaktadır.
Liberaller bu görüşlere katılmaktadırlar. Watergate ile ünlü Carl Bernstein Trump'a "kültürümüzdeki yeni tür bir faşist" ve "otoriter demagojik bakışa sahip" biri demektedir. Hillary Clinton Trump'ı "insanları kışkırtmak için" yabancı düşmanlığı, paranoya, önyargı ve milliyetçiliğe dayalı "demagojik bir çizgi" peşinde biri olarak tanımlamaktadır.
Bu tarz siyasetin Amerikan siyasetinin yanında yöresinde örneği yoksa da başka yerde var ve ismi de neofaşizm.
Sağın (milliyetçilik) ve solun (ekonomik olarak güçlü bir devlet) unsurlarını birleştiren yeni bir hareketi tanımlamak için Benito Mussolini tarafından kullanılan faşizm terimi 1915 tarihine kadar gitmektedir. Merriam-Webster'a göre faşist bakış açısı milleti ve genellikle ırkı bireyin üzerinde tutar ve diktatör bir lider tarafından yönetilen, ciddi ekonomik ve sosyal tasnif ve muhalefetin zorla bastırılması esasına dayalı merkezi otokratik bir hükümeti temsil eder.
Neofaşizm terimi faşist gündemin uygun unsurlarını kullanan 1945 sonrası şahsiyetler için "faşizmin temel prensiplerini mevcut siyasi sistemin içine yedirmek için düzenlenen politikalar ile karakterize edilen" bir siyasi harekettir. Bu Trump'ı çok güzel bir şekilde tarif etmektedir.
Mussolini'nin videoları İtalyan diktatörün tarzının ilk sıradaki Cumhuriyetçi adaydan nasıl beklendiğini göstermektedir; insan İtalyanca bilmeden bile karakter ve tondaki ve hatta yüz ifadelerindeki benzerlikleri görebilir. Ünlü tarihçi Andrew Roberts Mussolini'nin "Trump'ın gizli şablonu" olduğunu ifade eder.
Dünyanın en eski demokratik cumhuriyeti Amerika Birleşik Devletleri geçmiş 1.5 asırlık sürede görülmeyen, yurt içindeki hayatı alçaltıcı ve ülkenin uluslararası saygınlığını düşürücü potansiyeli olan içsel bir tehlike ile karşı karşıyadır. Hiçbir şey Donald Trump'a ve Beyaz Saray'a getirmeyi dilediği neofaşizm virüsüne direnmek ve yenmek kadar önemli değildir.
Pennsylvania Caddesinin Cumhuriyetçileri, 26 Nisan'daki birincil seçimde çok önemli bir görevimiz var: başkan adayı olmak için ihtiyacı olan delegeleri vermemek için üzerimize düşeni yapmak.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes), ömrü boyunca bir Cumhuriyetçi olmuştur, 30 yıldır Philadelphia'da yaşamaktadır ve üç ABD başkanı için çalışmıştır.