Soru: Başkan Trump'ın yurt dışındaki ilk durağı—İsrail ve Vatikan'dan önce—Suudi Arabistan olacak. Bu şaşırtıcı karardan ne anlam çıkartıyorsunuz?
Cevap: İki yıl önce başkan adaylığını ilan ettiği günden bu yana Donald Trump ile ilgili her şey şaşırtıcı, o yüzden bu gezi çok daha büyük bir modelin parçasıdır. Bir başkanın ilk olarak Orta Amerika, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa ülkelerini ziyaret etmemesi benzeri görülmemiş bir durum. Trump bu onuru neden Suudi Arabistan'a bahşediyor? Sanırım hem Müslüman karşıtı itibarından kurtulmak hem de hükümetleri Tahran'a karşı hareket geçirmek istiyor.
S: Suudi Arabistan hükümetinin İslam'ın Vahabi versiyonunu yaymak, dolayısıyla İslamcılığı ve cihatçı hareketi geliştirmek için para aktardığı muazzam fonlar düşünüldüğünde Amerikalılar neden Riyad'ı Tahran'dan daha tehlikesiz görüyorlar?
C: Kolay: Basitçe Tahran hasım iken Riyad eğitsel-dini düzeyde Hıristiyanları ve Yahudileri düşman olarak tasvir ediyor ama siyasi-askeri düzeyde Washington ile karmaşık bir işbirliği oyunu oynuyor.
S: 1979'dan beri İran İslam Cumhuriyeti özellikle Amerikalıları ve Yahudileri hedefleyen aşırılıkları ve terörizm ihraç etti. Halen Lübnan, Suriye, Irak ve Yemen'de savaşıyor. İran'ın gücünün büyümeye devam edeceğini düşünüyor musunuz?
C: Hayır, düşünmüyorum. Şu anda İran neredeyse 20 yıldır süren istikrarlı bir liderlikten, JCPOA [Kapsamlı Ortak Eylem Planı] ve Arapça konuşulan ülkelerdeki çalkantıdan faydalanıyor. Ancak, tüm bunlar yakında değişerek İran İslam Cumhuriyetini çok zayıf bir durumda bırakabilir.
S: Suriye krizi Ruslara Orta Doğu'ya dönme şansı verdi ancak Başkan Trump Vladimir Putin'in potansiyel bir ortak olduğunu beyan etti. Katılıyor musunuz?
C: Hayır, katılmıyorum. Putin'in temel dış politika hedefi Amerika Birleşik Devletleri'ne rağmen güç ve itibar kazanmak, o yüzden ortak olamaz.
S: Çin, Rusya, İran, Türkiye, Venezuela hükümetleri gibi gerici ve sözde totaliter güçler liberal demokratik düzen pahasına kazanıyor görünüyorlar? Bu fikre katılıyor musunuz?
C: Evet, liberal demokratik düzen 1991'de Sovyetlerin çöküşü ile birlikte en yüksek seviyesine ulaştı ve o zamandan beri de düşüşte. Bundan kısmen zayıf Batı liderliğinin yanında Batı dışındaki kötü politik tercihlerin yıllarca süren baştan çıkarıcılığı sorumludur.
S: Donald Trump başkanlık kampanyası boyunca dünyanın sıkıntılarından Jackson tarzı bir geri çekilme gibi görünen "İlk Önce Amerika" çağrısını yaptı. Ancak, başkan olarak bu pozisyonlarının bir çoğundan vazgeçti. ABD hükümeti 1945 sonrası geleneksel pozisyonuna devam edecek mi?
C: Trump sayısız kampanya sözünden geri döndü. Başkan olmadan önce sadece basit görüşleri olduğundan, başkan olduktan sonra ise dünyanın karmaşıklıklarını ve gerçeklerini öğreniyor olduğundan bu kolayca açıklanabilir. Neyse ki, daha önceki bilgisizliğine sımsıkı tutunmak konusunda ısrarcı olmadı hiç olmazsa yeni malzemeleri özümsemeye istekli. O yüzden evet, 1945 sonrası standart politikalar çerçevesindeki politikalara bağlı kalacaktır.
S: Ocak ayında "Barışa Giden Yol: İsrail için Zafer, Filistinliler için Yenilgi" isimli makalede "yeterince Filistinli İsrail'i ortadan kaldırmak hülyasından vazgeçtiğinde çatışmayı sona erdirmek için gerekli ödünleri vereceklerdir. Çatışmayı sona erdirmek için İsrail Filistinlilerin yüzde 50 ve daha fazlasını ne kaybettikleri konusunda ikna etmelidir" diye yazdınız. Ancak Kudüs Shalem Koleji'nden Daniel Polisar yakın tarihte yüzlerce Filistin araştırmasını incelediğinde Filistinlilerin çoğunluğunun Filistin ile yanyana bir İsrail'i 3'e 1 oranında reddettiğini tespit etti. Bu verilere cevabınız nedir?
C: Polisar muhtelif şekillerde yüzde 25, 30, ve 32 Filistinlinin bir Yahudi devleti ile yanyana yaşamaya istekli olduğunu buluyor, bu rakamlar benim İsrail'in varlığını Filistinlilerin yüzde 20'si kabul ediyor tahminimi biraz aşıyor. Dolayısıyla, (1) onun tahmini benimkinden daha iyimser ve (2) bu düşük oranları çoğunluğa dönüştürmek için yapılması gereken bir sürü şey var.
S: Çoğu gözlemci Trump'ı Obama'dan daha fazla İsrail yanlısı görüyor? Sizde aynı düşünüyor musunuz?
C: Trump görev esnasında öğreniyor ve eğitiminin onu nereye götüreceğine dair hiçbir fikrimiz yok. İsrail'e karşı dostça olmaktan çok düşmanca olmaya ve bu iki uç arasındaki her şeye kadar farklı senaryolar öngörülebilir. Eğer tahmin yapmam gerekirse, biraz düşmanlık bekliyorum, çünkü ego manyaklar Kudüs ve Tel Aviv'den ziyade Riyad ve Dubai'yi ziyaret etmekten çok daha fazla tatmin olma eğilimindedirler.
S: Değiştirilen Hamas tüzüğü tüm Filistin'in Müslüman ümmete ait olduğunu belirterek bize İslamcıların İsrail'in varlığını reddetmesini ve Yahudi devletine yönelik uzun zamandır süregelen Arap ve İslami inkarcılığını hatırlatıyor. Eğer İsrail-Arap çatışması başlangıcından itibaren bir dini savaş olsaydı, bu çözümü özellikle çok daha zorlaştırırdı. Bu konuda aynı fikirde misiniz?
C: Ayni fikirdeyim. Çoğunlukla gizli olmasına rağmen, Arap-İsrail çatışmasının dini temeli her zaman önemli olmuştur. Yahudilerin tarihsel olarak güçten yoksun oldukları gerçeği İsrail'in yaratılmasını çok daha acı ve tatsız hale getiriyor. Siyonistlerin Filistin'i çalmaktan ziyade İsrail'i satın almaları meseleyi çok daha alçaltıcı hale getiriyor.
S: İslam özünde hem teolojik hem de politik bir sistem. Böyle bir sistemin kendi iç mantığını bozmadan makul bir şekilde Batılı değerleri barındırmasını nasıl bekleyebiliriz? Diğer bir deyişle, cihatçılık kaçınılmaz değil mi?
C: Hayır, değil. Bütün dinler—nitekim hepsi insanın yaratımı—zamanla değişiyorlar. Bir kaç yüzyıl önce Hıristiyanlık ve Yahudilik bugünkü tezahürlerinden çok farklıydı. İslam, son yarım yüzyıl boyunca pek çok açıdan değişti. Bu durumda, İslam'ın değişmeye devam edeceğini düşünmek için her neden var; İslam'ın modernleşeceğini ve cihatçılığın ortadan kaybolacağını umut edelim.