Florida eyaletinin Jacksonville kentindeki Cummer Güzel Sanatlar ve Bahçeler Müzesi'nde bulunan "Mürekkep, İpek ve Altın: Boston Güzel Sanatlar Müzesi'nde İslam Hazineleri" sergisinde yer alan eserlerden birini betimleyen plaketteki yazıyı görünce gözlerime inanamadım.
Gözüme takılan plaket Ayasofya'yı kiliseden camiye dönüştürdüğü için Osmanlı İmparatorluğu'nu övüyordu:
İstanbul'daki Ayasofya Kilisesinin bağımsız bir cemaat camisine dönmesini sağlayan Osmanlı sultanları ve seçkinleri mimariyi himayelerine alma ünlerine ek olarak gelişen tekstil ve seramik endüstrilerine de destek oldu.
("Dönmesini sağlayan" ne demek? İnternet arama motoru bu kalıbın İngilizce'de yedi kullanımı olduğunu gösteriyor ve hepsi de bilimle bağlantılı.)
Ayasofya tüm Hıristiyanlık aleminin en eski, en büyük, en güzel, en kutlu ve en önemli kiliselerinden biridir. 530'larda Bizans İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinapol'de inşa edilen kilise antik çağlardan (MS 563: "bakışınızı doğu kemerlerine yönelttiğinizde bitip tükenmeyen bir merakla izliyorsunuz") modern zamanlara kadar (2014: "Güzellik, bilgelik ve ışık bu paradigmatik binada mimari yapı vasıtasıyla iç içe geçti.") her zaman istisnai bir övgünün nesnesi olmuştur.
Yunan Ayasofya Katedrali'nin Türk Ayasofya Cami'ne dönüşümü yumuşak bir biçimde gerçekleşmedi. Fergus M. Bordewich 564 yıl önce gerçekleşen acımasız değişimi söyle anlatıyor:
Yedi haftalık kuşatmadan sonra 29 Mayıs 1453'de Türkler son bir saldırı başlattı. Şehrin savunmasını patlatan ve sayıca geçtiği şehrin savunucularını bastıran işgalciler caddelere dökülerek kiliseleri ve sarayları yağmaladı ve önlerinde duran herkesi kesti. Dehşet içindeki vatandaşlar kilisenin kutsal sınırlarının kendilerini koruyacağını umarak Ayasofya'ya akın etti ve umutsuzca eski bir kehanetteki olduğu gibi bir intikam meleğinin işgalcilerin cezasını büyük kiliseye ulaşmadan vermek için hızla yeryüzüne gelmesi için dua ettiler.
Bunun yerine, sultanın yeniçerileri ellerinde kanlı kılıçları ile büyük ağaç ve bronz kapıları yumruklayarak 1,123 yıldır ayakta duran bir imparatorluğun sonunu getirdiler. [1453: The Holy War of Constantinople and the Clash of Islam and the West kitabının yazarı Roger Crowley] "Bu sahne Şeytan'ın cennete girişi gibi korkunç olmuş olmalıydı" diyor. Kilise cennetin yeryüzünde cisimleşmiş haliydi ve burada türbanla, cüppeler içinde yabancılar mezarları parçalıyor, kemikleri saçıyor, altın çerçeveleri için ikonları kesiyordu. Ürkütücü kargaşayı düşünün, çığlık çığlığa kadınlar kocalarının kollarından çekip alınıyor, çocuklar ebeveynlerinden koparılıyor ve köleliğe satılmak için bağlanıyorlardı. Bizanslılar için dünyanın sonuydu." Felaketin anısı Yunanlıları yüzyıllar boyunca avladı. Pek çoğu o gün orada ayin yapan papazların Ayasofya'nın duvarlarına girip kayboldukları ve bir gün yeniden ortaya çıkarak yeniden doğan Yunan imparatorluğunda hayata dönecekleri efsanesine tutundu.
Aynı öğleden sonra, Konstantinopolis'in yeni derebeyi Sultan II. Mehmet muzaffer bir şekilde atıyla Ayasofya'nın parçalanan kapılarına doğru geldi. ... [Ayasofya'nın] koruma altına alınacağını ve hemen bir cami haline geleceğini ilan etti. Ezan okuması için bir imam çağırarak henüz köleliğe taşınmamış bir avuç korkmuş Yunanlının arasında dolaşıp bazılarını affetti. Daha sonra sunağa tırmanan Mehmet dua etmek için eğildi.
Cummer müzesini gezerken bu şiddet dolu ve kasvetli geçmişi hatırlayarak, bir Florida müzesinin bir katedralin bir camiye gaddarca dönüşümünü neden kutlayacağını merak ettim. Bir duvar plaketindeki sapkın övgünün arkasında bir İslamcı gizleniyor olabilir miydi?
Mürekkep, İpek ve Altın" sergisini oluşturan Danışman ve Ev Sahibi komitesini inceleyerek ipuçlarını araştırdım. Beklenildiği gibi, cam giriş kapısında vurgulanan cevap gün gibi ortadaydı.
İntihar bombacılığı fikrine nedenler bulan ve ülkenin en önemli İslamcı örgütü olan Amerikan-İslam İlişkileri Konseyi'nin (genellikle CAIR olarak bilinir) 2005-2008 yılları arasında başkanlığı yapan Parvez Ahmed iki komitede de bulunuyor; buna ek olarak bir zamanlar cami olan Kuzeydoğu Florida İslam Merkezi'nin Danışma Kurulu'nda da oturuyor.
Böylelikle gizem çözüldü.
Konstantinapol'ün yağmalanmasının yıldönümünde İslamcı fetihlerin sadece kılıçla ya da konser salonlarında intihar yelekleriyle gerçekleşmesinin gerekmediğini belirtmek gerekiyor. Kafası karışmış ve özeleştirel kafirlerin üzerinden atlayan maksatlı ve azimli İslamcıların Batı kültürünün içine sızması başlamış.