Şubat ayında Türkiye'nin İsrail büyükelçisi bu makalenin yazarına ülkesinden uzak durmasını en azından diplomatik bir dille söyledi. Haziran ayında Türkiye'nin Bulgaristan büyükelçisi ise bana karşı inanılmaz derecede kaba ve diplomatik olmayan bir tavır sergiledi.
Bu duruma Sofya'da Balkan ve Karadeniz Araştırmaları Merkezi için verdiğim "Türkiye ve Erdoğan—partner ya da tehdit" konulu bir konuşma vesile oldu. Türkiye'deki bağlantılarımı ve Türkiye'ye duyduğum yakınlığı anlattıktan sonra, diktatör cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın birbiriyle yarış halinde olan üç önemli önceliği—İslam, Türkiye ve Erdoğan—uzlaştırma konusundaki yetersizliğini ve bundan kaynaklanan çelişkilerin olasılıkla Erdoğan rejiminin sonunu getireceğini açıkladım. Etkinliğin sonunda Büyükelçi Süleyman Gökçe benim bu öngörümün doğruluğunu kanıtladı.
Büyükelçi erken geldi, ön sırada oturdu ve soru-cevap bölümü başladığında hemen atıldı. Benden bir kötülük alametiymişim gibi söz ederek, "kendisini Türkiye'de çok iyi tanıyoruz" dedi ve beni olayların arasından cımbızla seçim yapmakla, özcü ve oryantalist olmakla suçladı. Benim "çarpıtma, saptırma ve yanılsama" sicilimin kendisinin "Ortaya attığınız hiçbir noktayı kabul etmiyorum" demesine yol açtığını söyledi.
Gökçe'nin tehditleri iki şekilde gerçekleşti: ilki doktora derecesine sahip hiç kimse benim ortaya attığım türde iddiaları ileriye götürmek "özgürlüğüne sahip olmamalı; ikincisi, beni "Fethullah Gülen Terör Örgütünün"—Erdoğan'ın bir zamanlar yakın müttefiki olan ve şimdi üyelerini avladığı tasfiye ettiği hapse attığı Fethullah Gülen tarafından kurulan terörist olmayan Hizmet harekatında bahsediyor—fikirlerini kabullenme ile suçluyor.
Benim büyükelçiye cevabım ona iki kere Türkiye'ye güvenli bir şekilde gidebileceğimin garantisini verebilir mi sorusunu sormamla sonuçlandı. Büyükelçi her iki seferde de soruyu duymamazlıktan geldi. Ardından hışımla odadan çıktı. Ama yaşadığı sıkıntıyı bu da gidermedi.
Bunu da Twitter'da benim Türkiye ile ilgili sekiz eski Twitter postuma cevap vererek, her birini görev duygusuyla yanıtlayarak, beni "aşırıcı", "marjinal", acınası" ve "önyargılı" olarak tanımlayarak gidermeye çalıştı. Ben kendisini "Erdoğan diplomatlarını palyaçoya döndürdü" diye yanıtladığımda, Gökçe sinirini daha da hakaret dolu postlarla boşalttı.
Bu olay konuyla ilgili olarak bazı öngörüler sunuyor.
Böyle ufak tefek tehditler normal diplomatik pratik şekilleri arasında değildir. Benim deneyimime göre, Türkiye'den daha kötü rejimler çok daha zekiler. Saddam Hüseyin, Washington'a büyükelçi olarak korkunç bir liderin çıkarlarını kibarlık, öz eleştiri ve mantık yoluyla ilerleten Nizar Hamdoon'u gönderdi. Son zamanlarda İran İslam Cumhuriyeti bu analisti bir hafta içinde üç ayrı medyada ağırladı: İngilizce dilinde yayın yapan bir TV kanalı (Press TV), Fransızca bir gazete (Tehran Times) ve Arapça yayın yapan bir haber servisi (MehrNews). Erdoğan'ın bu alandaki beceriksizliği ona büyük zarar veriyor.
Gökçe'nin soytarılığı etkinliğe katılan diğer kişileri de rahatsız etti. Sofya etkinliğindeki bir diğer panelist ve akademisyen Steven Hayward, Gökçe hakkında "resmi diplomatik göreve sahip biri olarak şaşırtıcı bir performans sergiledi" diye yazdı. Etkinlikte yer alan Bulgaristan'ın eski Moskova büyükelçisi Ilian Vassilev Gökçe'nin davranışını "oldukça kuraldışı" olarak niteledi. Amerika'nın eski Türkiye büyükelçisi Eric Edelman bunun tamamıyla Erdoğan diplomasine "tipik" bir şov olarak karakterize etti. Rus tarih profesörü (aynı zamanda babam) Richard Pipes'a Sovyet diplomatlarının Soğuk Savaş sırasında onu bu şekilde taciz edip etmediklerini sorduğumda "Hayır, asla. Sadece Batı'da kamuoyu önünde göründüğümde beni görmezden geldiler. Sosyalist Sovyetler Cumhuriyetler Birliğinde konuştuğumda ise kibarca benimle aynı fikirde olmadıklarını söylediler" diye yanıtladı.
Gökçe'nin Sofya'daki davranışı İngiliz Başbakanı William Gladstone'un 1876'da ve "Bulgaristan korkusu" olarak bilinen ünlü "çanta ve yük" konuşmasını akla getiriyor:
Artık Türklerin tacizlerini mümkün olan tek şekilde, yani kendileri sürükleyerek götürmelerine izin verin. Umarım ki, Zaptiyeleri, Müdürleri, Binbaşıları, Yüzbaşıları, Kaymakamları ve Paşaları, hepsi, tüm çanta ve yükleri ile ıssızlaştırdıkları ve kirlettikleri Bulgaristan vilayetinden temizlenecektir.
Gladstone'un bu ifadesinin güncel hali şöyle okunabilir:
Artık Türklerin tacizlerini mümkün olan tek şekilde, yani kendileri sürükleyerek götürmelerine izin verin. Umarım ki, Diyanet'i, TIKA'ları DOST'ları, THY'leri, Erdoğan ve Büyükelçileri, hepsi, tüm çanta ve yükleri ile tekrardan ıssızlaştırdıkları ve kirlettikleri ülkeden temizlenecektir.
Özel bir eğitim etkinliğine bir analisti küçük düşürecek ve tehdit edecek bir büyükelçi göndermek Erdoğan'ın korumalarının Washington'daki barışçıl protestocuları dövmelerinin şiddet içermeyen eşdeğeridir. Her ikisi de giderek daha da megaloman olan bir lidere karşı muhalefeti bastırmanın ayrılmaz bir parçasıdır. Erdoğan'ın işgüzar diplomatları istemeden rejim karşıtı düşmanlar yaratıyor, tüm çanta ve yüklerinin daha da yıpranmış karşılamalardan yorgun düşeceği günleri yaklaştırıyor.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2017 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.