Muhafazakarlık nedir?
American Affairs dergisinin son sayısında Ofir Haivry ve Yoram Hazony tarafından yazılan aynı isimdeki makaleyi okumadan önce bu soruyu, bireysel özgürlük, küçük hükümet ve sağlam bir dış politika olarak yanıtlıyordum. Bu makale bu soruyla ilgili bana tamamıyla farklı ve çok daha derin bir anlayış kazandırdı.
Haivry ve Hazony, onbeşinci yüzyıla ve ardından John Seldon, Jonathan Swift ve Edmund Burke gibi olağanüstü düşünürlerin geldiği Sir John Fortescue'nun In Praise of the Laws of England/İngiltere Yasalarına Övgü'ye (c. 1470) kadar giden İngiliz muhafazakarlığının az bilinen entelektüel tarihini berraklık ve mükemmellik ile ortaya koyuyorlar.
Onlar, yeni koşullara akıllıca uyarken geleneğe saygılı bir bakış açısını savunuyorlardı; Haivry ve Hazony bunu tarihsel deneyimcilik olarak adlandırıyorlar. Muhafazakarlar önceki nesillerin yaptıklarına—özellikle İngiliz Anayasası ve İbranice İncil—saygı gösteriyorlar. İngiltere'nin benzersiz özgürlük gelişimini Magna Carta (1215) ve Başvuru Hakkı (1628) gibi müstesna atılımların mutlu bir sonucu olarak görüyorlar.
Temkin muhafazakarların sembolü: Kılavuzluk için ulusa ve dine başvur; yürütme yetkisini sınırladığından emin ol ve bireysel özgürlükleri sağla. Yargıçlar – belgelerin orijinal amacına saygı gösterin. Politikacılar – eğer evlilik her yerde ve her zaman bir erkekle bir kadının birliği anlamına geliyorsa, onu temelden değiştirmek konusunda çok dikkatli olun. Hükümetler – göçmenlerin ev sahibi kültüre asimile olmalarını sağlayın.
Muhafazakarların aksine liberaller rasyonalisttir çünkü her bireyin bir şeyin nedenini kendi kendine anlamak ve çözmek konusunda sınırsız bir kapasiteye sahip olduğuna inanırlar. Liberalizmde gelenek neredeyse hesaba katılmaz: "Ulusların tarihi deneyimlerini tartışmaktan ziyade tüm insanlık için doğru olduğuna inandıkları genel aksiyomları savunarak yola çıkıyorlar ve tüm insanlığın doğal rasyonel becerileri ile onları inceleyip kabul edeceğini varsayıyorlar."
John Locke'un kaygısızca her insana uygulanacağını varsaydığı doğanın sözde yasalarını formüle ettiği Second Treatise of Government/ Hükümet Üzerine İkinci İnceleme (1689) kitabına dayanan liberalizm muhafazakarlıktan iki yüzyıl daha gençtir. Haivry ve Hazony, "Liberalizm aklın her yerde ve prensipte tüm insanlar için aynı ve ulaşılabilir olduğu varsayımına dayanan politik bir doktrindir ve tüm insanlık için her yerde en iyi bir hükümet formuna ulaşmak için sadece akla danışmayı gerektirir" diye açıklıyorlar.
Buradaki tehlike, elbette, bireysel olarak insanların garip ve dar görüşlü fikirlere sahip olmalarıdır. Liberalizm İngiliz Anayasası'nın temkinliliğinden dağlar kadar farklı, Fransız Devrimi ile başlayan ve zamanımızın totaliterliğinde sonlanan fikirlere ayrıcalık tanımaktadır. Deklare edilmiş evrensel yasalar birikmiş bilgelik ve deneyimlerden kurtulduğu zaman her tür günahı meşrulaştırabilir.
Muhafazakarlar ve liberaller İngiltere'de 300 yıl boyunca savaştılar. Başardıklarının bir göstergesi olarak muhafazakarlar monarşinin ve müşterek hukukun hala ayakta olmasını; liberaller ise kontrolsüz göçü ve en azından 85 tane çalışmakta olan Şeriat mahkemesini gösterebilirler.
Benzer bir tartışma Amerika'da da mevcut. Alexander Hamilton, George Washington ve John Adams muhafazakarlar arasında, Thomas Jefferson, Thomas Paine ve Andrew Jackson liberaller arasındaydı. Her iki tarafın da zaferleri oldu. Bağımsızlık Bildirgesi (1776) çeşitli "gerçekler aşikardır" yani "tüm insanlar eşit yaratılmışlardır [ve] Tanrı tarafından bağışlanmış belli bazı vazgeçilmez Haklara sahiptirler" fikrine dayanan liberal bir belgedir. Amerikan Anayasası (1787) evrensel doğrulardan bahsetmez; daha ziyade, İngiliz anayasasının temel özelliklerini Amerikan yararına uygular.
Bu tarihi farklılıklar, liberallerin evrensel prensipleri ve muhafazakarların ulusal kültürü kutladığı Amerikan kamu yaşamının gündelik savaşlarına egemen olmaya devam ediyor. Dolayısıyla, iktidarı Birleşmiş Milletlere muhafazakarlar değil liberaller devretmek istiyorlar. Liberaller Somalili göçmenleri heyecanla karşılıyorlar, muhafazakarlar onların topluma asimilasyonu konusunda kuşkular barındırıyorlar. Liberaller daha az dindarken muhafazakarlar daha dindarlar.
Gücün düzenli olarak birinden diğerine geçtiği taraflar Amerikan siyasetinde başa baş eşlenmişlerdir. Ancak, eğitim ve kültürde liberalizm hakimdir. Örneğin okullarda, liberaller liberalizmi öğretirlerken muhafazakarlar neredeyse hiç yoktur. Bu liberal hegemonya muhafazakarların rutin olarak "illiberal" olarak eleştirilmesi ve böylelikle ahlaki açıdan aşağı derecede oldukları anlamına geliyor, dolayısıyla Atlantic dergisinin son sayısında yayınlanan bir makale şu soruyu soruyor, "Amerikan muhafazakarlığı doğası gereği bağnaz mı?"
Bu aynı zamanda, Haivry'nin bana yazdığı gibi, "yüzlerce önde gelen üniversite ve kurum liberal geleneği incelemeye adanmışken bu kurumlardan hiç biri Anglo-Amerikan muhafazakarlığın prensiplerini araştırmaya ve geliştirmeye adanmış değil. Ancak, bir kaç meslektaşım ve ben bu büyük geleneği geri kazanmaya çalışıyoruz ve bu amaca adanmış bir kurumu kurmak için destek arıyoruz." Umarım bu proje başarılı olur.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Chicago Üniversitesi'nde entelektüel Batı tarihi öğretti. © 2018 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.