Başkan Trump İsrail-Filistin çatışmasını çözümü için "yüzyılın anlaşmasını" bulma arzusundan defalarca bahsetti. Başkanın özel planı sıkı korunan bir sır olarak kalsa da, başkan ve bazı yardımcıları zaman zaman çözümle ilgili bazı imalarda bulunuyorlar. Bu konuda söylenebilecek olan planın kulağa hoş gelmediğidir.
Sayın Trump'ın yorumlarının ilk teması İsrail ve Filistinlilere karşı tarafsız olmadır. 2015 yılının Aralık ayında barışa ulaşmak için her iki taraf da "fedakârlık yapmak zorunda kalacak" diye ısrar ettiğinde bu temayı belirtti ve o günden beridir de benzer pek çok yorumda bulundu. Sayın Trump İsrail'in 1993 yılından beri toprak verme ve Filistin polis teşkilatına izin verme de dahil olmak üzere sürekli tavizler verdiğini ve sadece coşmuş bir Filistin uzlaşmazlık ve şiddetiyle karşılaştığını hatırlamıyor görünüyor.
Aralık 2017'de Sayın Trump'ın yorumlarının ikinci teması olarak Filistinlilere yönelik bir eğilim ortaya çıktı. Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas ile konuşan Sayın Trump New Yorker dergisinin sözleriyle kendisini "Filistinlilere mümkün olan en iyi anlaşmayı vermeye adamış" biri olarak tanımladı ve "İsrail gerçek tavizler verecektir" diye de vurguladı Sayın Trump, Sayın Abbas'ın Başkan Obama'nın vereceğinden çok daha iyi bir anlaşma elde edebileceğini birden fazla kez bildirdi.
Aynı ay, Sayın Trump ABD Elçiliğini Kudüs'e taşıyacağını ilan etti ama bu Yahudi Devleti'ne verilmiş bir hediye değildi. Sayın Trump aleni bir şekilde "Bunun bedelini İsrail ödeyecek" dedi; gerçekten de gelecekteki bir anlaşmada İsrail Filistinlilerden "daha fazla . . . bedel ödemek zorunda kalacak."
Şubat 2018'de Sayın Trump eşdeğerlilik temasına geri döndü: "Her iki taraf da zor tavizler vermek zorunda kalacak" ve "Filistinliler barış yapmak istemiyorlar . . . İsrail'in barış yapmayı istediğinden emin değilim" dedi.
Ardından Ağustos 2018'de Sayın Trump elçiliğin taşınmasını ima ederek "Müzakere sırasında İsrail çok büyük bir şey kazandığı için daha büyük bir bedel ödemek zorunda kalacak" dedi. Öte yandan Filistinliler "sıra onlara geldiğinden çok iyi bir şey alacaklar."
İsrail'deki Kanal 10'a göre yine Eylül'de Sayın Trump bu noktayı Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşmesinde de vurguladı: "Barış planı konusunda Filistinlilere sert olduğum gibi Netanyahu'ya karşı da sert olabilirim." Sayın Macron İsrail başbakanının mevcut durumu bir barış anlaşmasına tercih ettiğini önerdiğinde Sayın Trump şöyle yanıtladı: "Aynı sonuca ulaşmaya çok yaklaştım."
Önemli bir biçimde Sayın Trump Filistin Yönetimine karşı fonları kesme gibi prensipli İsrail yanlısı olmayan ama Filistinlilere müzakere için baskı uygulayan sert ABD adımlarını resmetti: Macron'a "Filistinlilere bizimle konuşmadıkları için serttim" dedi. Sayın Abbas ya da halefi müzakere masasına oturduğunda Filistinlilerin muhtemelen ne kadar kazanacakları düşünüldüğünde bu adımların değiştirilmesi kaçınılmaz görünüyor.
Sayın Trump'ın uluslararası müzakereler temsilcisi Jason Greenblatt, Ekim 2018'de tarafsızlık temasına geri döndü ve anlaşma "yoğun bir şekilde İsrail'in güvenlik ihtiyaçlarına odaklanacak ama biz Filistinlilere de adil davranmak istiyoruz" dedi. Ve "Her iki taraf da bu planda hoşlanmayacakları şeyler bulacak" diye ekledi.
ABD'nin Birleşmiş Milletler büyükelçisi Nikki Haley Aralık 2018'de Filistin yanlısı eğilimi ima ederek "her iki taraft da bir barış anlaşmasından büyük fayda sağlayacak ama Filistinliler daha fazla fayda sağlayacak ve İsrailliler daha fazlasını riske atacaklar" diye belirtti.
Tarafsızlık hakkındaki bu yorumlar, Netanyahu ile ilgili şüpheler ve İsrail'in daha büyük tavizler vermesini bekleme ABD-İsrail ilişkilerinde belki de Gerald Ford'un ilişkiyi "yeniden değerlendirmeye" başladığını söylediği 1975'den ya da hatta muhtemelen Dwight Eisenhower'ın İsrail'in Sina Yarımadası'nı boşaltmaya zorladığı 1957'den bu yana var olan en yoğun potansiyel krize işaret ediyor.
İsrail ABD planını reddettiği takdirde bunu tüm ağırlığı ile Sayın Trump'ın gazabı takip edecektir. Son zamanlarda Türkiye konusunda gösterdiği gibi, başkan memnuniyetsiz olduğunda ilişkileri kökten değiştirebiliyor. 14 Aralık 2018'de Türkiye cumhurbaşkanı ile yaptığı sıcak ve güven verici görüşmeden çark ederek 13 Ocak'ta "Türkiye'yi ekonomik olarak harap etme" tehdidinde bulundu. Aynı şekilde Sayın Trump'ın İsrail büyükelçisi onu "bugüne kadarki en İsrail yanlısı başkan" olarak adlandırabilir ama eğer liderler kendisini kızdırırsa İsrail baş düşmanı olabilir. Bu olduğu takdirde Sayın Trump'ın kayırmasından en fazla yararlanacaklar Filistinliler olacaktır.
Yönetimin verdiği ipuçları şimdiye kadar Trump'ı kaygısızca ve sehven kendilerinden bir olarak gören Amerikan İsrail yanlısı toplumda asgari endişe uyandırdı. Ancak Sayın Trump'ınki kadar İsrail'e muhalif bir planın sadece Yahudi devleti açısından değil Sayın Trump'ın yeniden seçim umutları için de önemli olumsuz etkileri olacağı görülüyor. Bu nedenle hem İsrail'i destekleyen Amerikalıların ve hem de başkanın yeniden seçilmesini umut eden Cumhuriyetçilerın bu gayrimeşru "yüzyılın anlaşmasını" protesto etmeleri ve gerçekleşme olasılığını engellemeleri gerekiyor.
Sayın Pipes Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır.