Üniversitedeki üçüncü yılımın başında, tam olarak elli yıl önce bu ay, matematik bölümünden Orta Doğu araştırmaları bölümüne geçiş yaparak okuduğum bölümü değiştirdim. Matematik çok zorlaşmıştı, bölge çok ilginçti.
İnsanın hayatını değiştiren bu olayı aileme 30 Eylül 1969'da yazdığım bir mektupla bildirdim (hatalar düzeltildi ve referanslar eklendi):
O seneki çalışmalarım aynı zamanda geçmişle ilgimin de tamamıyla kesilmesiydi. Tamamıyla Orta Doğu konusuna girdim. İlk önce, Arapça kursu [Wilson B. Bishai ile], ardından Ortaçağ İslam tarihi [Richard Bulliet ile], sonra Ortaçağ İslam matematiği üzerine bağımsız bir kurs [John Engroff ile ] ve son olarak [25 Eylül'de "Weathermen" örgütünün 20-30 üyesinin saldırısı yüzünden] talihsiz Uluslararası İlişkiler Merkezi'nde "Orta Doğu'da Savaş ve Barış" üzerine bir seminer [Amos Perlmutte ile]. Ek olarak özel eğitimimin Arap bilimleri tarihi üzerine uzmanlaşan biriyle olması. [John Entelis]. ...
Konuyla ilgili bir şey daha hatırladım, yarın [Robert] Wolff'un Osmanlı İmparatorluğu [tarihi] üzerine olan dersini inceleyeceğim – gelecek yıl alabilirdim ama gelecek yıl verilmeyecek. Ve bir şey daha: [Arthur Waldron ile beraber baskıya soktuğum] Sosyal Bilimler Forumu'nun gelecek sayısı muhtemelen Orta Doğu hakkında olacak. [Öyleydi.]
Umarım bu alanla ilgilenmeye devam ederim, olmaması için hiçbir neden görmüyorum.
O andan itibaren bütün üniversite kurslarım Orta Doğu ile ilgili oldu; 1971 yılında tarih ve bilim bölümünden mezun oldum.
Kursların kendisi çok karışıktı. Bishai'nin Arapça dersleri Birleşik Arap Cumhuriyeti hakkında eski gazete makalelerini okurken (oldukça faydasız) nunlama sonlarını öğrenmemizi gerektiriyordu. Bulliet modern öncesi Müslüman tarihinin azımsanmayacak ağırlıkta Germen tarzı bir genel değerlendirmesini sunuyordu. Engroff'un bağımsız dersi benim önceki ve mevcut ana dallarım arasında bir köprü kurmama yardımcı oldu. Perlmutter'ın seçkisi beni Orta Doğu siyaseti ile ferasetle tanıştırdı. Enteli'nin eğitimi Engroff'u tamamladı. Wolff'un kursu Osmanlı panoraması ile heyecan verici bir karşılaşmaya neden oldu.
"Bu alana ilgimin devamlılığı" umudum yerine geldi – elli yıl karar vermek için yeterince elverişli olmalı. Orta Doğu ve İslam hayatımın merkezinde oldu: lisans çalışmaları, Kahire'de üç yıllık eğitim, Ph.D tezi, dört üniversitede ders verme, Dışişleri ve Savunma bakanlıklarında çalışma, iki düşünce kuruluşunu yönetme. Mutlu bir şekilde tatmin edici bir kariyer oldu.
Ancak yine de: yarım yüzyıl markına ulaşırken, belli bir can sıkıntısının varlığını itiraf ediyorum. Yeni sorunlar yükselirken (İslamcılık, anarşi, su kıtlığı, Çin'in etkisi) bölgenin eski sorunları (modernleşme korkusu, Batı'dan nefret, despotizm, Arap-İsrail çatışması, komplo teorileri) çözülmeden olduğu gibi duruyor. (Libya, Mısır, Yemen, Suriye, Irak gibi yerlerde) nihayet önemli değişimler olduğunda işler genellikle daha da kötüye gidiyor.
Eylül 1969'un iki önemli Orta Doğu olayı – Muammer Kaddafi'nin Libya'da iktidarı ele geçirmesi ve İslam Kalkınma Örgütünün (İKÖ) kurulması – sonu gelmeyen berbat koşulları sembolize ediyor. Kaddafi 42 uzun yıl boyunca kötülük yaydı ve İKÖ 50 yıl boyunca İslamcılığı teşvik etti. Bu alana romantik bir kafayla girmedim ama bundan daha iyi bir şey bekliyordum.
Kötü rejimler sorunu kişiselleştiriyor. En son Suriye ve İran'a hala öğrenci olduğum bir dönemde, 1972'de gittim. Hatta şimdi Türkiye bile bana kapalı. Ve böylece ... Orta Doğu üzerine daha az zaman harcadığımdan ya da seyahat ettiğimden depresyon, bezginlik, dışlanma ve durağanlık beni buluyor.
Bunun yerine yeni konulara, özellikle milyonlarca Orta Doğulu'nun çok sayıda yeni sorunun ortaya çıkmasına neden oldukları Batı'ya göçüne odaklanıyorum: tecavüz, çeteler, kadın sünneti, çok eşlilik, namus cinayetleri, taharrüş (toplu tecavüz), peçe ve çarşaf destekli suçlar, kuzen evlilikleri ile ilişkili genetik sorunlar, köle tutma, kısmen kurtarılmış bölgeler, cihadi şiddeti ve İslam'ı baskın hale getirme çabası. Avrupa, Kuzey Amerika ve Avusturalya'daki düşük doğum oranları, zayıf dindarlık ve kültürel şüpheler nedeniyle, Müslüman göçmenler kendilerini Batı medeniyetinin sürekliliğine meydan okuyacak bir konumda buluyorlar.
Batı'nın geleneklerini ve kültürünü kurtarmaya yeni başlamış olan medeniyetçilik inisiyatifine özel bir ilgi duyuyorum. Orta Doğu'nun baskın ataletinin aksine oldukça dinamik. Bunu araştırma benim açımdan büyük bir yön değişimini temsil ediyor – uzak bir dini dikkatle incelemeden uzaklaşarak benim kendi merkezime odaklanma, onu orta çağdan ilham alan bir ideolojiden kurtarmaya yardımcı olmak biraz çaresiz umuttan kaynaklanıyor.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2019 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.