Dört ayda dört Arap devletinin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi Arap devletlerinin İsrail ile1948'de başlayan savaşının sona ermesi olasılığını açan dikkate değer bir gelişmedir.
Ancak daha az görünür olan ama potansiyel olarak önemli daha iyi haberler var: İsrail'in nihai düşmanı Arap vatandaşları arasında meydan gelen değişim. Bu sektör en sonunda kendi kendine empoze ettiği siyasi izolasyonunu sona erdirmeye ve Yahudi devletini tanımaya başlayabilir.
Öncelikle biraz arka plan bilgisi: İsrail'in kurulması aşamasında eğitimlilerin çoğunluğunun dahil olduğu yaklaşık 600,000 Arap geride 110,000 civarında çoğunlukla köylülerden oluşan bir nüfus bırakarak kaçtı. Daha sonra bu popülasyon on yıllar boyunca onlarca kez katlanarak çoğaldı ve sürekli bir göçmen akımıyla da desteklendi (ben bunu "Kudüs'e doğru Müslüman göçü" olarak adlandırıyorum;) şu anda İsrailli Arapların nüfusu 1.6 milyon civarındadır, yani ülke nüfusunun yüzde 18'ini oluşturuyorlar.
Bu nüfus uzun zaman önce kırsal sınırlarından kaçarak daha eğitimli, seyyar ve bağlantılı hale geldi. Şimdi bu grup kendi içinde bir yüksek mahkeme yargıcı ve bir bakan, elçiler, iş adamları, profesörler ve daha pek çok önemli paye içermiş durumda.
Bu etkileyici gelişmeye rağmen bu topluluk sürekli olarak İsrail parlamentosu Knesset'de radikal ve anti-Siyonist temsil için oy kullandı. (Knesset) üyeleri kendi aralarında ideoloji anlamında keskin bir şekilde ayrışıp—Filistin milliyetçisi, pan-Arap milliyetçisi, İslamcı ve solcu gibi fraksiyonlara bölünürken hepsi ortak bir şekilde İsrail'in Yahudi doğasını reddediyor.
Bunu yapmak onların ülke yönetiminde etki sahibi olmaktan dışlıyor. Sadece hassas dış ilişkiler ve savunma meselelerinde karar vermeleri engellenmekle kalmıyor, aynı zamanda hükümetlerin oluşumu konusunda da neredeyse hiçbir söz hakkına sahip değiller ve yalnızca nadir durumlarda (1993 Oslo anlaşmaları gibi) hükümetin kararlarında söz hakkında sahipler. Arap siyasetçilerin şimdiye kadar bu tıkanıklığı kırma konusundaki çabaları başarısız oldu.
Ancak işin içine Knesset'in 120 sandalyesinden 4'üne sahip olan İslamcı Birleşik Arap Listesi (Ra'am olarak da bilinir) partisinin 46 yaşındaki lideri Mansur Abbas girdi. Celile'nin Maghar kasabasından geliyor ve Kudüs'teki İbrani Üniversitesi'nden diş hekimliği diplomasına sahip. Şu anda Hayfa Üniversitesi'nde siyaset alanında doktorasını yapıyor. Evli, üç çocuklu ve Maghar'da dış hekimi olarak çalışıyor.
Abbas (85 yaşındaki Filistin Otoritesi'nin lideri Mahmud Abbas ile karıştırılmasın) kısa bir süre önce İsrailli Araplar adına pragmatik bir şekilde hareket etmeye hazır bir politikacı olarak ortaya çıktı. Mart 2021 için planlanan seçimlerle ilgili seçim çalkantısı yaşandığı bir dönemde Benjamin Netanyahu ile iş birliğine ve hatta Netanyahu'nun başbakanlığını kurtarmaya hazır olması nedeniyle anlık bir siyasi güç haline geldi.
"Netanyahu benden faydalanmaya çalışıyor, ancak ben de ona aynısını yapıyorum" diyerek niyetinden açıkça bahsediyor. Özellikle Netanyahu'nun Arap kentlerinde yasal inşaatı kolaylaştırmasını ve Arap suç sorunlarını çözmek için fonları onaylamasını istiyor. Bu alanlarda bir başarı ona bir sonraki parlamentoda daha fazla sandalye kazanması için yeterli cazibeyi sağlayabilir.
Güncel bir anket Abbas'ın yaklaşımının can evine dokunduğunu gösteriyor. Danışmanlık şirketi StatNet'den Yousef Makladeh şöyle bir bilgi veriyor: "İsrailli Arap nüfusunun yüzde 60'indan fazlası MK Mansur Abbas'ın Yahudi [sağı] ile çalışabileceği yaklaşımını destekliyor." Ayrıca "Arap halkının çoğunluğunun Körfez Ülkeleri ile barış anlaşmalarından yana" olduğunu da ekliyor.
JNS'den [Kudüs Haber Birliği] Ariel ben Solomon Abbas'ın değişimini yalnızca "taktiksel bir hareket" olarak nitelendirip reddederken Al-Monitor gazetesinden Mazal Mualem Abbas'ı "İsrail siyasetindeki en etkili kişilerden biri" olarak nitelendiriyor, Jerusalem Post gazetesinden Gil Hoffman ise Abbas'ın Netanyahu ile olan ittifakının "İsrail siyasetini sonsuza kadar değiştirebileceği" öngörüsünde bulunuyor.
Gerçekten de bu gerçekleşebilir. Abbas İsrailli Araplara en sonunda Yahudi devletine karşı eski ve kısır olumsuzlukları terk etmeleri için bir yol sunuyor. Abbas'ın esnekliği 2006 yılındaki yapılan, İsrail'e ancak Yahudi kimliğini bıraktığı takdirde sadakat sunan ve Filistin kültürünün ve gücünün tam bir eşitliğe sahip olduğu iki uluslu bir devlet haline gelmesini savunan İsrail'deki Filistinli Arapların Gelecek Vizyonu isimli etkili çalışmanın reddedilmesini sağlayabilir.
Bu gelişme İsrailli Arapların Irak, Suriye, Lübnan, Ürdün, Batı Şeria ve Gazze'deki Filistin yaşamının kasvetli gerçeğine dair artan farkındalığını geliştiriyor ve bir Kudüslünün sözleriyle "İsrail cehennemi Arafat'ın cennetinden daha iyidir" argümanını haklı gösteriyor. Ayrıca, küresel Sol reddetse bile İsrail'e yönelik yaklaşımlardaki Arapların ve Müslümanların İsrail'i giderek daha fazla kabul ettikleri yönündeki tektonik değişimi teyit ediyor.
Az sayıda ve zayıf olmasına rağmen Arap vatandaşları İsrail'in geleceği için olağanüstü bir öneme sahiptir. İnşallah olumlu olur.
Bay Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2020 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.