Eski Müslümanlar daha önce hiç görülmedik bir şekilde İslam'ı retlerini alenen övünerek sergiliyorlar: ülkenin en çok satan listelerinin en üst sıralarında yer alan mahrem ve şok edici bilgiler de içeren bir anı kitabı; Kuran'ın paramparça edilmiş bir kopyasını gösteren bir video (1,5 milyon kez izlendi); bir kadının bikini ile yemek yaptığı ve domuz pastırması yediği başka bir video; ve Muhammed'in hakaret içeren karikatürleri.
Bu tür provokasyonların ötesinde eski Müslümanlar İslam'ın imajını değiştirmeye çalışıyorlar. Wafa Sultan El Cezire televizyonuna çıkarak oldukça mükemmel bir Arapça ile İslam'ı şiddetle eleştirdi ve 30 milyondan fazla kişi bu videoyu izledi. Ayaan Hirsi Ali Somali'de kadın olarak büyüme konusunda güçlü bir otobiyografi yazdı ve İslam'ı eleştiren kamuoyunca iyi bilinen yazarlar arasında olmaya devam etti. İbn Warraq eski dini hakkında Why I am Not a Muslim/Neden Müslüman Değilim (1995) ve Leaving Islam: Apostates Speak Out/İslam'dan Ayrılma: Mürtedler Anlatıyor (2003) da dahil olmak üzere etkili kitaplardan oluşan küçük bir kütüphane oluşturacak kitaplar yazdı ya da editörlüklerini yaptı.
Bu kişilerin arkasında, Müslümanları inançlarından vazgeçmeye teşvik eden, bu adımlı atanlara destek sağlayan ve içerden bilgi ve muhaliflerin tutkusuyla İslam'a karşı lobi faaliyetinde bulunan Batı kaynaklı eski Müslümanlara ait örgütler yer almaktadır.
Hepsi bir arada, bu fenomen eşi görülmemiş bir değişime işaret ediyor: Müslümanlar arasında Tanrı'ya açık açık inanmama ve Muhammed'in misyonunu reddetme gibi tarihsel olarak yasadışı sayılan ve ağıza alınmayan eylemler İslam inancını sarsacak bir noktaya ulaştı.
Gayrimüslimler için bu değişim neredeyse görünmez olma eğiliminde ve bu nedenle de marjinal kabul edilerek reddediliyor. Araplara gelince, Ahmed Benchemsi Batılıların dindarlığı, "tartışmasız tanrı vergisi, neredeyse DNA'larına kazınmış etnik bir emir" gibi gördüklerini belirtiyor. İslamcı yükseliş yaklaşık on yıl önce zirveye ulaşmış olabilir ama ünlü tarihçi Phillip Jenkins kendinden emin bir şekilde, "Mesela, hiçbir rasyonel standartla Suudi Arabistan'ın laik yönde hareket edeceği söylenemez" diyor.
Bu yanlış anlaşılmayı düzeltmek amacıyla aşağıdaki analiz Müslümanların ateist olma fenomenini belgeliyor. Ateist derken Kuzey Amerika Eski Müslümanları örgütünün yanısıra "agnostikler, panteistler, özgür düşünenler ve hümanistler" de dahil olmak üzere "bir tanrısal varlık ile ilgili pozitif bir inanç benimsemeyen" Müslümanları kast ediyorum. Ancak ateist kelimesi kesinlikle Hıristiyanlığa (bu konu bu yazarın ayrı bir çalışmasının konusu) ya da diğer dinlere dönen Müslümanları içermiyor.
İki ana faktör eski Müslüman ateistlerin sayısını tahmin etmeyi zorlaştırıyor.
Birincisi, bazıları dinin evriminde söz sahibi olabilmek ve özellikle İslamcılıkla mücadeleye katılmak için İslam'ın sınırları içinde kalmayı tercih ediyorlar çünkü bu ayrıcalığı inançlarını terk ettikleri takdirde kaybediyorlar. Arabs Without God/Tanrısız Araplar kitabının yazarı Brian Whitaker "Müslümanlar kendilerini laikler, 'ilerici' Müslümanlar ya da Müslüman 'reformcular' olarak sunarak dinden tamamen kopmamak için taktiksel kararlar veriyorlar. Ateist oldukları bilinirse dinlenmeleri pek mümkün olmadığından Tanrı'nın varlığını sorgulamaktansa baskıcı dini uygulamalara meydan okuyarak daha fazlasının elde edilebileceğini düşünüyorlar" diyor.
Ancak reform yolunun kendisi de tehlikelerle dolu. Mısır'ın önde gelen İslam otoritesi Nasr Abu Zayd Müslüman kaldığında ısrar etti ama belki finansal kaygılarla motive olan muhalifleri onun bir mürted olarak gördüler ve hem evliliğini feshetmeyi hem de onu Mısır'dan kaçmaya zorlamayı başardılar. Daha da kötüsü Sudan hükümeti büyük İslam düşünürü Mahmoud Mohammed Taha'yı mürted olarak idam etti.
İkincisi, kendini açıkça ateist olarak ilan etmek dışlanmaktan dayak yemeye, işten atılmaya, hapse gönderilmeye ve öldürülmeye kadar değişen cezaları davet ediyor. Aileler ateistleri onurlarına sürülen bir leke olarak görüyorlar. İşverenler güvenilmez buluyorlar. Cemaatler onları hain olarak değerlendiriyor. Hükümetler onları ulusal güvenlik tehdidi olarak sınıflandırıyorlar. Bu sonuncusunun saçma görünmemesi için yetkililer bireysel olarak başlayan şeyin küçük gruplara evirildiğini, güç topladığını ve iktidarın ele geçirilmesiyle sonuçlanabileceğini akıllarında bulunduruyorlar. En aşırı tepki olarak Suudi Arabistan Krallığı 7 Mart 2014'de "Bu ülkede ateist düşünceye herhangi bir biçimde çağrıda bulunmayı ya da İslam dininin temellerini sorgulamayı" yasaklayan terörle mücadele düzenlemeleri yayınladı. Diğer bir deyişle özgür düşünce terörizme eşittir.
Gerçekten de Moritanya, Libya, Somali, Yemen, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, İran, Afganistan, Malezya ve Brunei de dahil olmak üzere pek çok Müslüman çoğunluklu ülke dinden dönmeyi resmen idamla cezalandırıyordu. Resmi infazlar nadir gerçekleşme eğilimindedir ama tehdit mürtedlerin üzerinde asılı kalır. Bazen bunları ölüm takip eder: Nijeryalı Mubarak Bala küfürlü ifadeleri ile tutuklandı ve ortadan kayboldu. Ayetullah Humeyni dünya çapında dikkati çeken bir olayda, 1989'da Muhammed hakkında saygısız sahneler bulunan büyülü-gerçeklik tarzında Şeytan Ayetleri'ni yazdığı için Müslümanlara Salman Rüşdi'yi öldürme çağrısında bulundu. Yasa dışı şiddet de meydana geliyor: Pakistan'da vaizler çeteleri mürtedlerin evlerini yakmaya teşvik etti.
Yine de Willoughby Orta Doğu'da "Ateizm'in kontrolden çıkmış bir yangın gibi yayılıyor" diye gözlemliyor. Who Killed Liberal Islam?/Liberal İslam'ı Kim Öldürdü? kitabının yazarı Hasan Suroor şöyle bir hikaye olduğunu belirtiyor: "İslam'ın inanç krizinden mustarip genç Müslümanların firar dalgasıyla karşı karşıya olduğu ile ilgili genellikle bir şey duymayız, ... genellikle genç erkek ve kadınlardan oluşan ve inancı terk eden ılımlı Müslümanlar toplumlarındaki artan aşırıcılıktan rahatsızlar. ... Pakistan, İran ve Sudan gibi dinden dönmeye karşı rejimlere sahip son derece muhafazakâr ülkeler bile bu kaçışlardan etkilendi." Ancak bu hikâye artık kamuoyu tarafından biliniyor: Pazarlama danışmanı ve insan hakları aktivisti 31 yaşındaki Fahad AlFahad 2014 yılında "Bana [ateist olduklarını] doğrulayan en azından altı ateist tanıyorum" dedi. "Altı-yedi yıl önce bir kişinin bunu söylediğini duymazdım. En iyi arkadaşım bile bunu bana itiraf etmezdi" ama insanların ruh hali değişti ve şimdi bu tehlikeli sırrı ifşa etmek konusunda kendilerini daha özgür hissediyorlar.
Whitaker inançsız Arapların "yeni bir fenomen olmadığı ancak sayılarının artıyor gibi göründüğü: sonucuna varıyor. Bir Mısırlı olan Momen ekliyor: "Benim tahminim her Mısırlı ailede bir ateist ya da en azından İslam hakkında eleştirel fikirlere sahip olan biri var." Al Azhar Üniversitesi'nden Profesör Amna Nusayr 4 milyon Mısırlının İslam dinini terk ettiğini belirtiyor. Todd Nettleton bazı tahminlere göre, "İran halkının yüzde 70'inin İslam'ı reddettiğini" tespit ediyor.
Anket araştırmasına dönersek, 2012'de yapılan bir WIN/Gallup anketi "ikna olmuş ateistlerin" Lübnan, Pakistan, Türkiye ve Özbekistan'da nüfusun yüzde 2'sini, Batı Şeria ve Gazze'de yüzde 4'ünü, Suudi Arabistan'da yüzde 5'ini oluşturduğunu tespit etti. Açıklayıcı bir şekilde aynı anket "dindar olmayan" kişilerin sayıların daha fazla olduğunu buldu: Pakistan'da yüzde 8, Özbekistan'da yüzde 16, Suudi Arabistan'da yüzde 19, Batı Şeria ve Gazze'de yüzde 29, Lübnan'da yüzde 33 ve Türkiye'de yüzde 73. Buna karşılık bir GAMAAN anketi İran'da doğan Müslüman Şiilerin yüzde 32,2'sinin yani sadece üçte birinin kendilerini böyle tanımladığını, ayrıca yüzde 5'inin Sünni ve yüzde 3,2'sinin Sufi olarak tanımladığını ortaya koydu.
Eğilim yukarı doğru ilerliyor: Türkiye'de bir Konda anketi 2008 ve 2018 arasında inanmayanların sayısının yüzde 1'den yüzde 2'ye çıkarken ateistlerin sayının yüzde 1'den yüzde 3'e yani üç katına çıktığını tespit etti. Arap Barometre anketleri "dindar olmadıklarını" söyleyen Arapça konuşanların sayısında 2012-14'deki yüzde 8'den 2018-19'da yüzde 13'e çıktığını, beş yılda yüzde 61'lik önemli bir artış gösteriyor. Ülke bazında bakıldığında en büyük artışlar Tunus ve Libya'da, orta büyüklükteki artışlar Fas, Cezayir, Mısır ve Sudan'da görüldü ve Lübnan'da, Filistin toprakları, Ürdün ve Irak'ta ise neredeyse hiçbir değişiklik olmadı. Yemen dindar olmayanların sayısını daha az sayan tek ülke olarak öne çıkıyor. Kendilerini "dindar" olarak nitelendirmeyen Amerikalı kadar (yüzde 46) Tunuslu gencin (yüzde 47) kendilerini "dindar değil" olarak tanımlaması da özellikle dikkat çekicidir.
Birçok gösterge ateistlerin sayısının çok ve artmakta olduğuna işaret ediyor.
Müslüman doğan nüfuslar arasında ateizm tarihsel olarak önemsiz bir yere sahipti ve özellikle son yarım yüzyılda İslamcılığın yükselişi sırasında ihmal edilmiş görünüyordu. Bu yazar 11 Eylül'den sonra "Sorun radikal İslam'dır ılımlı İslam değil" formülünü ortaya koyduğunda Müslümanlar arasında ateizm neredeyse tespit edilemiyordu. Ancak artık öyle değil. Aradan geçen yirmi yıl, ateizmin, sadece bireylerin değil toplumların ve hatta hükümetlerin hayatlarını etkileme potansiyeline sahip önemli bir güce dönüştüğünü gösteriyor.
Böyle bir potansiyele sahip çünkü heterodoks fikirleri bastırması ve inancı terk eden herkesi cezalandırmasıyla İslam meydan okumaya karşı son derece savunmasızdır. Otoriter bir rejimin demokratik bir rejimden daha kırılgan olması gibi, İslam bugün uygulanan haliyle iç eleştiriler ve isyancılarla başa çıkma esnekliğinden yoksundur. Sonuç İslam'ın geleceği geçmişinden daha istikrarsız.
Bay Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2021 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.