Rami Dabbas röportajı.
Israel Today: Bir yıl önce 1 ABD doları 7,88 Türk lirasına alınıyordu, bugün 11,65 TL gerekiyor, bu yüzde 48 bir düşüş. Bu çöküşe ne sebep oldu, nereye doğru gidiyor ve önemi nedir?
Daniel Pipes: Türk parasının değer kaybetmesi Türk diktatör Recep Tayyip Erdoğan'ın izlediği iki politikadan kaynaklanıyor. Birincisi, despotça, tuhaf ve tahmin edilemez bir şekilde yönetiyor. Sonuç olarak, 19 yıllık yönetimin ilk yarısında ekonomiyi ayağa kaldıran doğrudan yabancı yatırım kurudu. İkincisi, yüksek enflasyona düşük faiz oranlarıyla yanıt vererek enflasyonun yükselmesine ve para biriminin çökmesine neden olan çılgın fikirde ısrar ediyor. (Bu önyargı muhtemelen, en azından kısmen İslam'ın para üzerinde faizi ayıp bulmasından kaynaklanmaktadır.)
Türk lirasındaki düşüş hiç olmadığı kadar hızlı gidiyor. En azından bir ekonomist David P. Goldman mevcut durumdan "Türkiye'nin hiper-enflasyonla karşı karşıya olduğu" sonucunu çıkardı. Eğer öyleyse, bu ilk olmayacak, yirmi yıl önce bir taksi yolculuğu milyonlarca liraya mal oluyordu. 2005 yılında hükümet para biriminden altı sıfır atarak eski bir milyon Türk lirasını yeni bir liraya çevirdi.
Protestolar yeni başladı, felaket yaklaşıyor. İki yıl önce Wall Street Journal gazetesinde yazdığım gibi Erdoğan'ın "devam eden iktidarı Türkiye'ye Nicolás Maduro'nun Venezuela'sının vebası olan siyasi baskı, ekonomik çöküş, açlık ve kitlesel göçü getirebilir."
IT: Analistler Haziran 2023'de yapılacak seçim öncesi Erdoğan'ın popülerliğine büyük dikkat harcıyorlar. Sizin görüşünüz nedir?
DP: Seçimin sonucu ne olursa olsun, Erdoğan iktidarda kalacak. Gitmeyecek olmasının nedenlerini sayalım: bitmemiş bir gündemi var, kendisinin vazgeçilmez olduğuna inanıyor, o ve ekibi hapse girmekten korkuyor. Yaklaşan seçimlerle ilgili büyük heyecanı görmezden gelmeyi öneriyorum; anket sonuçları, parti ittifakları ve mesajlaşma pek önemli değil, çünkü Rusya ve Suriye'de olduğu gibi sonuçları önceden çok iyi biliyoruz.
IT: Erdoğan ve iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Türkiye'yi yasalar, eğitim ve Ayasofya gibi semboller açısından İslamlaştırıyor. Türkiye'nin geleceğinde nasıl bir İslam versiyonu var?
DP: Erdoğan, 2014 yılında ünlü "dindar bir Türk nesli" yetiştirme arzusunu ilan etti. Ancak bu gerçekleşmedi. Aksine—genellikle hükümetler devlet dinini tebaasına zorla benimsettiğinde olduğu gibi (bkz. İran)—bir bütün olarak İslam ve özellikle İslamcılık zayıfladı. Bir Konda araştırması 2008'den 2018'e ateistlerin oranının üç kat artarak yüzde 1'den yüzde 3'e çıktığını, hatta aynı dönemde bir dine inanmayanların sayısının ikiye katlanarak yüzde 1'den yüzde 2'ye çıktığını tespit etti. 2012'deki bir WIN/Gallup araştırması Türkiye'de "dindar olmayan" kişilerinin oranının yüzde 73 olduğunu buldu.
IT: Dış politikaya dönersek, Ankara, Müslüman Kardeşleri terörist bir grup olarak gören Kahire ve Abu Dabi ile uzlaşmak için Müslüman Kardeşleri terk edebilir mi?
DP: Son hamleler Erdoğan'ın Türkiye'nin Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri ile olan düşmanca ilişkilerini geliştirmek istediğini gösteriyor ve bu da Müslüman Kardeşlere olan ilişkisini soğutmayı gerektiriyor. Ancak Türk diktatörü izleyen herkes onun politikalarını hızla ve radikal bir şekilde değiştirdiğini biliyor, dolayısıyla bu taktiksel değişiklik uzun vadeli niyetleri hakkında pek bir şey söylemiyor.
IT: Türkiye'nin İran ile ilişkilerini nasıl görüyorsunuz?
DP: Orta Doğu diplomasisinde benzersiz olan bir şekilde yüzlerce yıl öncesine dayanıyor. Her ikisi de kompleksler, sürekli olarak iş birliği ile rekabeti karıştırıyorlar. Her iki rejim de İslamcı ama biri Sünni diğeri Şii. Bir dünya görüşü üzerinde anlaşıyorlar ama her biri ümmete hükmetmek istiyor. Soner Cağaptay'ın dediği gibi, "Orta Doğu'da bir şah veya bir padişaha yer var ama bir şah ve bir padişaha yer yok. Ankara ve Tahran, bir kez daha, bölgenin hâkim gücü olmak için asırlık rekabetlerinde sıkışmış görünüyorlar."
IT: Erdoğan önce İsrail ile ilişkileri de normalleştiriyor, ardından sözlü olarak saldırıyor. Orada ne oluyor?
DP: Yahudi devletini gerçekten küçümsüyor gibi görünüyor ama aynı zamanda ani ve drastik değişikliklere yol açan düzgün ilişkilere ihtiyacı var. Ancak Yahudilere ve Siyonizm'e karşı esaslı bir düşmanlık İsrail ile ilişkilerin zaman içinde giderek daha da kötüleşmesi anlamına geliyor.
IT: Peki, Birleşik Devletler ile ilişkiler?
DP: Erdoğan Amerika'yı İsrail'den daha az küçümsüyor gibi görünüyor ama büyük bir farkla değil. Ayrıca ABD'ye ihtiyacı var, bu da büyük bir Rus silah sistemi satın alırken aynı anda NATO'nun koruyucu kucağını aramak gibi çelişkili politikalara yol açıyor. Erdoğan, neredeyse yirmi yıldır Türk iç siyasetine hâkim olmak için hiçlikten parlak bir şekilde yükselirken dış ilişkilerde belirgin şekilde daha az yetkinliğe sahip olduğunu gösteriyor.