"Mitt Romney ne saklıyor" diye soran televizyon tanıtımlarını finanse eden Barack Obama Cumhuriyetçi rakibine karşı saldırgan bir tavır aldı. Gönderme, Romney'nin daha önceki vergi beyannameleri, Bain Capital için çalışmayı bıraktığı tarih, Salt Lake City Olimpiyatları'nın yöneticisi ve Massachusetts valisi olarak görev yaptığı döneme ait umuma kapalı kayıtlar gibi nispeten küçük meseleleredir. Obama, Romney'in kendisi ile ilgili daha fazla bilgi yayınlaması talebini Ağustos 2012'de "Amerikan halkı eğer ABD başkanı olmak istiyorsanız mali durumunuz gibi konular söz konusu olduğunda hayatınızın açık bir kitap olduğunuzu varsaymıştır" diyerek savundu. New York Times gazetesinden Paul Krugman gibi liberaller Mitt Romney'nin kişisel geçmişine odaklanılmasını coşkuyla destekliyorlar.
Obama ve destekçileri biyografiye odaklanmak istiyorlarsa, elbette ki, bu iki tarafın da oynayabileceği bir oyun. Ölçülü ve mülayim Romney halihazırda Obama'nın yeniden seçilme kampanyasını "yalancılık ve sahtekarlık üzerine dayalı" olduğunu söyleyerek eleştirdi ve bir televizyon tanıtımında biraz daha ileri giderek Obama "doğruyu söylemiyor" dedi.
Açık ve dürüstlüğe odaklanmanın muhtemelen Obama'ya Romney'den daha fazla zarar verecektir. Otobiyografisi boşluklar ve hatta uydurmalarla dolu Obama gizemli bir aday olmaya devam ediyor. Örneğin, 1991'de otobiyografisini satmak için Obama, yanlış bir şekilde "Kenya'da doğdum" iddiasında bulundu. 1990'ların sosyalist Yeni Partisine hiç üye ya da aday olmadığı konusunda yalan söyledi. Stanley Kurtz üye olduğunu gösteren kanıt sunduğunda Obama'nın basın danışmanları Kurtz'u karaladı ve ciddiye almadılar. Obama'nın 1995'te yazılan otobiyografisi Dreams from My Father/Babamdan Düşler anne tarafından büyükbabası, babası, annesi, ebeveynlerinin düğünü, üvey babasının babası, lise arkadaşları, kız arkadaşı, Bill Ayers, Bernardine Dohrn ve Rahip Jeremiah Writhg ile ilgili bir dizi hatalar ve yalanlar içeriyor. Tarihçi Victor Davis Hanson'ın dediği gibi, "Bir yazar kendi annesinin ölümcül hastalığı ve sigorta arayışı ile ilgili ayrıntıları uyduruyorsa muhtemelen her şeyde sahtekârlık yapacaktır.
Geçmiş hayatıyla ilgili bu büyük ölçekli yalan örüntüsü, Obama'nın belki de en tekil ve rezil yalanlarından biri olan inancı ile ilgili soru işaretine neden oluyor.
Çelişkiler
Çocukluğu ve gençliğinde hangi dine mensup olduğu sorulduğunda Obama çelişkili yanıtlar sunuyor. Mart 2004'de sorulan "Her zaman Hıristiyan mıydınız?" sorusuna "Daha çok annem tarafından yetiştirildim ve annem Hristiyan'dı" yanıtını vererek soruyu ustalıkla geçiştirdi. Aralık 2007'de bunu daha güçlü sözlerle teyit etti: "Annem Kansaslı bir Hıristiyan'dı. ... Annem tarafından büyütüldüm. O yüzden, her zaman Hristiyan'dım." Ancak Şubat 2009'da tamamıyla farklı bir hikâye sundu:
Özellikle dindar olan bir evde yetiştirilmedim. Müslüman doğmuş ama ateist olmuş bir babaya, inancının gereklerini uygulamayan Metodist ve Baptist bir büyükanne ve büyükbabam ve organize dine kuşkuyla bakan bir anneye sahiptim. Kolejden sonra Chicago'nun güney tarafına taşınana kadar Hıristiyan olmadım.
Eylül 2010'da yanıtını "Hayatın ilerleyen dönemlerinde Hıristiyan inancına ulaştım" diyerek daha da detaylandırdı.
Hangisi? Obama "her zaman bir Hıristiyan mıydı" ya da üniversiteden sonra mı "Hıristiyan oldu? Bu kadar temel bir kimlik meselesindeki kendisiyle çelişme otobiyografisinin doğruluğu ile ilgili genel sorular da eklendiğinde hakikat ile ilgili soru işaretleri yükseliyor; kendisi ile ilgili bu kadar çeşitli ve farklı şeyler söyleyen biri doğruyu konuşur mu? Tutarsızlık uydurmanın tipik bir örneğidir: bir şeyleri uydururken, aynı hikâyeye bağlı kalmak zordur. Obama bir şeyleri saklıyor görünüyor. Dinsiz bir anne babanın dini olmayan çocuğu muydu? Yoksa her zaman bir Hıristiyan mıydı? Yoksa bir Müslüman mı? Ya da aslında kendi yarattığı bir şey miydi—bir Hıristiyan/Müslüman?
Obama İslami geçmişi hakkında iki kitabında, Dreams/Düşler ve The Audacity of Hope/Umudun Cesareti (2006), bazı bilgiler sunuyor. 2007'de Hillary Clinton hala Demokratların tercih edilen başkan adayı iken bir grup gazeteci Obama'nın Endonezya'da geçirdiği zamana dair daha fazla bilgiye ulaştılar. Obama'nın başkan olarak beyanları zihniyetiyle ilgili çok önemli bilgiler verdi. Obama'nın biyografileri, hem dostane olanlar (David Maraniss, David Mendell ve David Remnick'in hazırladıkları gibi) hem de düşmanca olanlar (Jack Cashill, Jerome R. Corsi, Dinesh D'Souza, Aaron Klein, Edward Klein, ve Stanley Kurtz'unkiler gibi) bu konuya çok az dikkat çekiyor.
Onun bir Müslüman olarak büyüdüğünü ve yetiştirildiğini ortaya koyacak, son yıllardan onaylayıcı kanıtlar sunacak, bir Müslüman olarak algılarını inceleyecek ve bu aldatmacayı Obama'nın otobiyografik kurgularının daha geniş bağlamına yerleştireceğim.
"Ben Hiçbir Zaman Müslüman Olmadım"
Obama baba tarafından büyükbabası olan Hüseyin Onyango Obama'nın İslamiyet'i seçtiğini kolaylıkla kabul ediyor. Gerçekten de Dreams/Düşler kitabında büyükbabasının bunu yapma nedenlerini açıklayan uzun bir alıntı var: Hıristiyanlığın yöntemleri ona "kadınları rahatlatacak bir şey", "aptalca bir hassasiyet" olarak görünmüş ve bu yüzden "uygulamalarının inançlarına daha yakın olduğunu" düşünerek İslam'a geçmiş (s. 104). Obama bunu aynı kolaylıkla gelen herkese söyledi: örneğin; bir berber "Müslüman mısın?" (s. 149) diye sorduğunda "Büyükbabam Müslüman'dı" yanıtını vermiştir.
Obama kendi ebeveynlerini ve üvey babasını dindar olmayan insanlar olarak tanıtıyor. Obama (Audocity/Cesaret s. 204-205'de) "babasının Müslüman olarak yetiştirildiğini" ama Barack'ın "laikliğe inanan" annesiyle tanıştığında "tescilli bir ateist" olduğunu belirtiyor. Üvey babası Lolo Soetoro "çoğu Endonezyalı gibi Müslüman olarak yetiştirilmiş" olduğu halde dinini icra etmeyen farklı inançları kaynaştıran biri olarak (Dreams/Düşler sayfa 37) "İslam'ın daha eski animist ve Hindu inançlarına yer açan bir kolunu takip ediyordu."
Kendisine gelince, Obama İslam ile çok sayıda bağlantısı olduğunu kabul ediyor ama bir Müslüman olduğunu reddetmektedir. Aralık 2007'de "İslam'la olan tek bağım baba tarafından büyükbabamın o ülkeden gelmiş olması" dedi. "Ancak hiçbir zaman İslam inancını icra etmedim. ... Bir süre Endonezya'da yaşadım çünkü annem orada öğretmendi. Ve orası Müslüman bir ülke. Ben orada okula gittim. Ama ibadet etmedim." Aynı şekilde Şubat 2008'de şöyle demiştir: "Hiçbir zaman Müslüman olmadım. ...ismimden ve 4 yıl boyunca kalabalık bir Müslüman ülkede yaşamamın dışında çocukken İslam diniyle çok az bir bağım oldu." Buradaki tartışmasız ifadesine bir bakın: "Hiçbir zaman Müslüman olmadım." "Barack Obama Müslüman Değil ve Hiçbir Zaman Değildi" manşeti altında Obama'nın ilk başkanlık kampanya web sitesi Kasım 2007'de "Obama hiçbir zaman bir camide dua etmedi. Hiçbir zaman Müslüman olmamıştır, Müslüman olarak yetiştirilmedi ve kendini adamış bir Hıristiyan'dır" diyen çok daha göze çarpan bir beyan yayımladı.
"Barry Müslümandı"
Ancak Obama'nın bir Müslüman olarak doğduğunu ve yetiştirildiğini gösteren birçok kanıt var:
(1) İslam babadan gelen bir dindir: İslam'da inanç babadan çocuklara geçer ve Müslüman bir erkek gayrimüslim bir kadınla çocuk yaptığında İslam çocukları Müslüman kabul eder. Obama'nın büyükbabası ve babasının Müslüman olmaları—dindarlıklarının derecesi hiç önemli değil—Müslümanların gözünde Barack'ın bir Müslüman olarak doğduğu anlamına gelir.
(2) H-S-N üçlü kökene dayanan Arapça ilk isimler:(Hüseyin, Hasan, Ahsan, Muhsin ve diğerleri) gibi tüm bu isimler yalnızca Müslüman bebeklere veriliyor. (Aynı şey H-M-D kökenine bağlı isimleri için de geçerli.) Obama'nın göbek adı Hüseyin onun bir Müslüman olarak doğduğunu açıkça göstermektedir.
(3) SD Katolik Santo Fransiskus Asisi'de Müslüman olarak kayıtlıdır: Obama Jakarta'daki Katolik okuluna "Barry Soetoro" olarak kaydedilmiştir. O dönemden günümüze ulaşan bir belge doğru bir şekilde onun 4 Ağustos 1961'de Honolulu'da doğmuş olarak listelemekte; buna ek olarak Endonezya vatandaşlığına ve Müslüman dinine mensup olduğunu belirtmektedir.
(4) SD Besuki'de Müslüman olarak kayıtlıdır: Besuki (aynı zamanda SDN 1 Menteng olarak biliniyor) bir devlet okulu olmasına rağmen, Obama ilginç bir şekilde Audacity/Cesaret'te (sayfa 154) Cakarta'da gittiği okuldan "Müslüman okulu" olarak bahsetmektedir. Okulun kayıtları günümüze ulaşmamıştır ama bazı gazeteciler (Toronto Star gazetesinden Haroon Siddiqui, Los Angeles Times gazetesinden Paul Watson ve Washington Post gazetesinden David Maraniss ) oraya da bir Müslüman olarak kaydedildiğini doğrulamıştır.
(5) SD Besuki'de İslam dersi: Obama (Audacity/Cesaret'te, sayfa 154) Besuki'de "öğretmen anneme Kuran dersleri sırasında yüzümü şekilden şekle soktuğumu yazdı" diyor. Watson sadece Müslüman öğrencilerin haftada iki saat Kuran dersine katıldığını bildiriyor:
öğretmenlerinden ikisi, eski Müdür Yardımcısı Tine Hahiyari ve üçüncü sınıf öğretmeni Effendi bu okulda da haftalık olarak hangi din derslerine gireceğini belirleyen bir uygulama gereği Müslüman olarak kayıtlı olduğunu net bir şekilde hatırladıklarını söylediler. "Müslüman öğrenciler Müslüman bir öğretmen, Hıristiyan öğrenciler Hıristiyan bir öğretmen tarafından eğitiliyorlardı."
Washington Post gazetesinden Andrew Higgins eski sınıf arkadaşı Rully Dasaad'ın alıntı yaparak, Obama'nın sınıfta maskalarık yaptığını ve Kuran okumaları sırasında "komik telaffuzundan dolayı tiye alındığını" bildiriyor. Maraniss dersin sadece "nasıl namaz kılınacağı ve Kuran'ın nasıl okunacağı" ile kalmadığını aynı zamanda okul arazisinde yapılan Cuma namazında namaz kılmayı da içerdiğini öğrendi.
(6) Cami katılımı: Obama'nın küçük üvey kız kardeşi Maya Soetoro-Ng babasının (Barack'ın üvey babası) camideki "büyük sosyal etkinliklere" gittiğini söylerken Barker Obama Cuma namazı için ara sıra üvey babasının peşinden gittiğini" görmüştür. Watson bildiriyor:
Çocukluk arkadaşları Obama'nın bazen yerel camideki Cuma namazlarına gittiğini söylüyorlar. Kendisini Obama'nın en yakın çocukluk arkadaşı olarak tanımlayan Sulfin Adi "Dua ediyorduk ama ciddi değildik, sadece camideki büyüklerin hareketlerini takip ediyorduk. Ama çocuklar olarak arkadaşlarımızla orada buluşmayı seviyorduk, hep beraber camiye gidiyor ve oynuyorduk" dedi. ... Adi bazen müezzin namaz çağrısı yaptığında Lolo ve Barry derme çatma camiye beraber yürürlerdi diyor. "Annesi sık, sık kiliseye gidiyordu ama Barry Müslüman'dı. Camiye gidiyordu."
(7) Müslüman kıyafetleri: Adi, Obama ile ilgili olarak "Onun peştamal giydiğini hatırlıyorum" diyor. Aynı şekilde Maraniss sadece "Sınıf arkadaşlarının Barry'nin peştamal giydiğini hatırlamakla" kalmadıklarını aynı zamanda mektuplaşmalar bu kıyafeti Birleşik Devletlerde de giydiğini gösteriyor diyor. Bu gerçeğin dini sonuçları var, çünkü Endonezya kültüründe sadece Müslümanlar peştamal giyiyorlar.
(8) Dindarlık: Obama'nın Endonezya'da "[İslam'ım] gereklerini icra etmedim" demesi dinini icra etmeyen bir Müslüman olduğunu ima ederek Müslüman kimliğini dikkatsizce kabul eden bir iddia. Ancak onu tanıyanların bazılarının söyledikleri onun bu anısı ile çelişiyorlar. Rony Amir Obama'yı "Önce oldukça dindar bir Müslüman" biri olarak tanımlıyor. Eski öğretmeni Tine Hahiyary Kaltim Post isimli elektronik gazeteye gelecekteki başkanın ileri düzeyde İslam dini derslerine katıldığını söyledi: "Mengaji okuduğunu hatırlıyorum." Güneydoğu Asya İslam anlayışında mengaji Kuran [hatim indirmek] ileri düzeyde çalışmalara işaret eden zor bir görev olarak Kuran'ı Arapça okumak anlamına gelmektedir.
Özetle kayıtlar Obama'nın inancını icra etmeyen bir babadan doğan bir Müslüman olduğuna ve dört yıl boyunca Endonezyalı Müslüman bir üvey babanın himayesi altında tamamen bir Müslüman bir çevrede yaşadığını göstermektedir. Bu nedenlerle, Endonezya'da Obama'yı tanıyanlar onun bir Müslüman olarak kabul etmişlerdir.
"Müslüman İnancım"
Ayrıca, Obama'nın son yıllardaki bazı açıklamaları da Müslüman bir çocukluk geçirdiğine işaret ediyor.
(1) Obama'nın ilk başkanlık seçimi için kampanya iletişim direktörü olan Robert Gibbs Ocak 2007'de şunu ileri sürdü: "Senatör Obama hiçbir zaman Müslüman olmadı, Müslüman olarak yetiştirilmedi ve Chicago'daki United Church of Christ kilisesine devam eden sadık bir Hıristiyan'dır." Ancak Mart 2007'de "Obama hiçbir zaman inancının gereklerini yerine getiren bir Müslüman olmadı" diyerek geri adım attı. Bir çocuk olarak dinin icrasına odaklanarak kampanya alakasız ya da önemsiz bir mevzuyu gündeme getiriyor, (Yahudilerin aksine) Müslümanlar inancın icrasını dini kimliğin merkezinde görmüyorlar. Gibbs, Watson'un yorumuyla "bir çocuk olarak Obama mahallenin İslam merkezinde zaman harcamış" olduğunu söyledi. Açıkçası "mahallenin İslami merkezi" "cami' için kullanılan bir hüsnü tabir, orada zaman harcaması da Obama'nın bir Müslüman olduğunu işaret ediyor.
(2) Kuran dersi sırasında yüzünü şekilden şekle sokmuş ve maskaralık yapmış olabilir ama Obama namaz sırasında dua etmeyi din dersinde öğrendi; Besuki'deki eski öğretmeni Effendi "namaz için diğer çocuklara katıldığını" hatırlıyor. Namaz sırasında dua etmenin kendisi bile Obama'yı bir Müslüman yapmıştır. Dahası, bu uzun zaman öncesinde kalan dersten edindiği bilgiyi gururla saklıyor: Mart 2007'de New York Times gazetesinden Nicholas D. Kristof Obama'nın "Arapça namaza davet duasının açılış dizelerini [Kristof'a] mükemmel bir aksanla okuduğuna" tanık oldu. Obama namazın kendisini değil, (minarelerden okunan) namaza çağrısı ezan okudu. Ezanın ikinci ve üçüncü dizeleri birini Müslüman yapan İslami inanç beyanı şehadeti oluşturuyor. Sünni yinelemede (tekrarları atlayarak) Ezanın tamamı şöyle:
Allah en büyüktür
Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ederim
Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şehadet ederim
Haydi namaza
Haydi kurtuluşa
Allah en büyüktür
Allah'tan başka ilah yoktur
Müslümanların gözünde 1970'de derste ezan okumak Obama'yı o zaman Müslüman yaptı—ve 2007'de aynı şeyi tekrardan bir gazeteci için yapmak Obama'yı bir kez daha Müslüman yaptı.
(3) Eylül 2008'de George Stephanopoulos ile yaptığı bir konuşmada Obama "Müslüman inancım" diye konuşmuş, Stephanopoulos araya girip kendisini düzelttikten sonra bunu "Hıristiyan inancım" olarak değiştirmiştir. Hiç kimse böyle bir hatayı altında bir dayanak olmadıkça bu şekilde ağzından kaçırmaz.
(4) Müslüman dinleyicilere hitap ederken Obama özellikle kendi Müslüman kimliğini hatırlatan Müslüman ifadeler kullanmaktadır. Hem Kahire (Haziran 2009) hem de Cakarta'da (Kasım 2010) dinleyicileri Kuran kursuna gitmiş Müslümanların birbirine hitap etmek için kullandığı "essalemu aleykum" ifadesiyle selamladı. Kahire'de Müslümanlara onlardan biri olduğunu işaret edecek birkaç dindar terim kullandı.
- "Kur'an-ı Kerim" (bu terim beş kez geçmektedir): İslami kutsal kitapların standart Arapça referansı olan el-Kur'an el-Kerim'den birebir çeviri.
- "doğru yol": Müslümanların her dua ettiklerinde Tanrı'dan kendilerine yol göstermesini istedikleri Arapça as-sirat al-mustaqim'in çevirisi.
- "İslam'ı ilk vahiy edildiği bölgeye gelmeden önce üç kıtada tanıdım": gayrimüslimler İslam'dan vahiy edilmiş olarak bahsetmezler.
- "Musa, İsa ve Muhammed'in ... namazda birleştiği İsra hikayesi": bir gece yolculuğunun bu Kuran hikayesi, Muhammed'in İsa dahil diğer tüm kutsal figürler üzerindeki liderliğini tesis eder.
- "Musa, İsa ve Muhammed, onlara selam olsun": Dindar Müslümanların Muhammed dışındaki ölü peygamberlerin isimlerini zikrettikten sonra söyledikleri Arapça 'aleyhima as-salam'ın çevirisi. (Muhammed'in adından sonra farklı bir selamlama, sall Allahu 'aleyhi ve sellem, "Tanrı onu onurlandırsın ve ona barış versin" şeklinde gelir, ancak bu ifade İngilizce'de neredeyse hiç söylenmez).
Obama'nın "Onlara selam olsun" demesi, Arapça konuşan Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından asla kullanılmayan tamamen İslami bir deyim olmanın ötesinde başka anlamlara da sahiptir. Birincisi, kendini Hıristiyan olarak tanımlayan birinin inandıklarıyla çelişmektedir çünkü İsa'nın, Musa ve Muhammed gibi öldüğünü ima etmektedir; Hıristiyan teolojisi ise İsa'nın dirildiğini, yaşadığını ve Tanrı'nın ölümsüz Oğlu olduğunu kabul etmektedir. İkincisi, Muhammed'i bu kutsamaya dahil etmek ona saygı duymak anlamına gelir ki bu da bir Yahudi'nin İsa Mesih hakkında konuşması kadar tuhaf bir şeydir. Üçüncüsü, bir Hıristiyan'ın İsa'dan barış dilemek yerine ondan barış istemesi daha doğaldır.
(5) Obama'nın Amerika Birleşik Devletleri'ndeki İslam'a ilişkin abartılı ve yanlış tanımlamaları İslamcı bir zihniyetin izlerini taşımaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Müslümanların hem sayısını hem de rolünü büyük ölçüde abartarak Haziran 2009'da "Amerikalı Müslümanların sayısını tam olarak alsaydınız, dünyadaki en büyük Müslüman ülkelerden biri olurduk" demiştir. (Pek sayılmaz: Müslüman nüfusun listesine göre ABD, yaklaşık 2,5 milyon Müslüman ile 47. en büyük ülke konumundadır). Üç gün sonra, "bugün ülkemizde yaklaşık 7 milyon Amerikalı Müslüman var" şeklinde şişirilmiş bir tahminde bulundu ve tuhaf bir şekilde "İslam her zaman Amerika'nın hikayesinin bir parçası olmuştur. ... Kuruluşumuzdan bu yana Amerikalı Müslümanlar Amerika Birleşik Devletleri'ni zenginleştirmiştir." Obama ayrıca Nisan 2009'da pek çok Amerikalının "ailesinde Müslüman olduğunu ya da Müslümanların çoğunlukta olduğu bir ülkede yaşadığını" açıkladı. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki dini toplulukları sıralarken Obama her zaman ilk sırayı Hıristiyanlara verirken, ikinci sırayı Yahudiler ve Müslümanlar arasında paylaştırmaktadır, özellikle de Ocak 2009'daki açılış konuşmasında: "Amerika Birleşik Devletleri Hıristiyanların ve Müslümanların, Yahudilerin, Hinduların ve inançsızların ulusudur." Obama, Müslümanların Amerikan yaşamındaki rolünü o kadar abartıyor ki, Müslüman bir geçmişten gelen birine özgü İslami üstünlükçü bir zihniyete işaret ediyor.
(6) Obama'nın Beyaz Saray'ın sahibi olarak görevlerine ilişkin anlayışı Müslüman kökenlerine işaret etmektedir. Kahire'de yaptığı konuşmada şöyle demiştir: "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı olarak, İslam'la ilgili olumsuz klişelere karşı nerede olursa olsun mücadele etmeyi sorumluluğumun bir parçası olarak görüyorum." Bu açıklayıcı söz hem Obama'nın Müslüman hassasiyetlerine hem de ABD başkanlığı konusundaki tuhaf anlayışına işaret etmektedir. (John F. Kennedy'nin Vatikan'da Katolik Hıristiyanlık hakkında benzer bir şey söylediğini hayal edin).
Bu ifadelerin toplamı, Obama'nın çocukluğunda Müslüman olarak doğup büyüdüğüne dair kanıtları doğrulamaktadır.
"Bütün Ailem Müslümandı"
Obama'yı yakından tanıyan birçok kişi onu Müslüman olarak görmektedir. En dikkat çekici olanı, üvey kız kardeşi Maya Soetoro-Ng'nin şu sözleridir: "Benim bütün ailem Müslümandı." Belli ki tüm ailesi üvey kardeşi Barack'ı da içeriyor.
Haziran 2006'da Obama, uzun bir dini evrimden sonra, "nihayet bir gün Chicago'nun Güney Yakası'nda 95. Sokak'taki Trinity United Church of Christ'ın koridorunda yürüyebiildim ve Hıristiyan inancımı mihraba çağrı ile onaylayabildim" diye anlattı. Ancak Trinity United'daki papazı Rahip Jeremiah Wright'a (Edward Klein, The Amateur/Amatör, s. 40) "Obama'yı İslam'dan Hıristiyanlığa siz mi döndürdünüz?" diye sorulduğunda, cehaletinden mi yoksa ihtiyatından mı bilinmez, Wright soruyu geçiştirerek esrarengiz bir yanıt verdi: "Bunu söylemek zor." Obama'nın Müslüman olduğu fikrini elinin tersiyle itmediğine dikkat edin.
Barack'ın kendisiyle iki kez görüşen 30 yaşındaki üvey kardeşi George Hussein Onyango Obama, Mart 2009'da kendisiyle röportaj yapan bir gazeteciye "Bulunduğu konum nedeniyle farklı davranıyor olabilir, ancak Barack Obama özünde Müslüman'dır" demiştir.
"Göbek Adı Hüseyin"
Müslümanlar, ilan ettiği Hıristiyan kimliği altında Obama'nın gerçekten kendilerinden biri olduğu hissinden kurtulamıyor.
Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, Hüseyin'den "Müslüman" bir isim olarak bahsetmiştir. Obama ile ilgili Müslümanlık tartışmalarında bazen başka bir yoruma gerek kalmadan göbek adından bir kod olarak bahsediliyor. Christian Science Monitor'un aktardığı Beyrut'taki bir konuşma bu şaşkınlığı yansıtıyor. Bir bakkal, "Müslüman olduğu için Araplara iyi olmak zorunda," diyor. Bir müşteri "O Müslüman değil, Hıristiyan" diye cevap veriyor. Bakkal ise, "Hayır. O bir Hıristiyan olamaz. Göbek adı Hüseyin." Bu isim kesin bir kanıttır.
Amerikalı Müslüman yazar Asma Gull Hasan "Benim Müslüman Başkanım Obama" başlıklı yazısında şöyle diyor:
Başkan Obama'nın Müslüman olmadığını biliyorum, ancak tanıdığım çoğu Müslüman gibi ben de öyle olduğunu düşünmeye meyilliyim. Aile üyelerinden Müslüman tanıdıklara kadar pek de bilimsel olmayan sözlü bir ankete göre, çoğumuz ... Barack Hüseyin Obama ile ilk Amerikalı Müslüman başkanımıza sahip olduğumuzu düşünüyoruz. ... Seçim gününden bu yana, Müslümanlarla yaptığım sohbetlerde Obama'nın Müslüman olduğu ya üstü kapalı olarak kabul ediliyor ya da heyecanla dile getiriliyor. Yeni başkanımız hakkında yorum yaparken, "Müslüman kardeşimi desteklemek zorundayım" cümlesi iki kez düşünmeme fırsat kalmadan ağzımdan çıkıveriyordu. "Aslında onun Müslüman olmadığını biliyorum," diye eklerdim hemen. Ama eğer konuştuğum kişi Müslüman ise, "evet Müslüman" derdi.
Hasan açıklama yaparken Obama'nın göbek adından da bahsediyor. Şu sonuca varıyor: "Tanıdığım Müslümanların çoğu (ben de dahil) Obama'nın Müslüman olmadığını kabullenemiyor."
Eğer Müslümanlar bu hissi alıyorsa, şaşırtıcı olmayan bir şekilde Amerikan halkı da alıyor. Pew Research Center for the People and the Press tarafından 2008-09 yıllarında yapılan ve "Barack Obama'nın dininin ne olduğunu biliyor musunuz?" sorusunun sorulduğu beş ankette, kayıtlı Amerikalı seçmenlerin yüzde 11-12'si Obama'nın gerçekten Müslüman olduğunu söylerken, Cumhuriyetçiler ve Evanjelikler arasında bu oran çok daha yüksek çıkmıştır. Bu sayı Ağustos 2010'da yapılan bir Pew anketinde yüzde 18'e çıkmıştır. Mart 2012'de yapılan bir anket Alabama ve Mississippi'deki muhtemel Cumhuriyetçi seçmenlerin yaklaşık yarısının Obama'yı Müslüman olarak gördüğünü ortaya koymuştur. Pew'in Haziran-Temmuz 2012 anketine göre Obama'nın Müslüman olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 17, dinini bilmeyenlerin oranı yüzde 31 iken, Obama'yı Hıristiyan olarak tanımlayanların oranı sadece yüzde 49'dur. Bu da Obama'nın Hıristiyan olduğunu söyleyenler ile söylemeyenler arasında eşit bir bölünmeye işaret etmektedir.
Onu Müslüman olarak görenlerin aynı zamanda iş performansını da ezici bir çoğunlukla onaylamamaları, zihinlerinde Müslüman kimliği ile başarısız bir başkanlık arasında bir korelasyon olduğuna işaret etmektedir. Halkın önemli bir kısmının bu görüşte ısrar etmesi, Obama'nın Hıristiyan olduğu yönündeki sözlerine inanma konusundaki isteksizliğin temeline işaret etmektedir. Bu da Obama'nın biyografisi konusunda hızlı ve gevşek davrandığı yönündeki yaygın kanaati yansıtmaktadır.
"İslam İle İlgileniyordu"
Endonezya'da okula devam ederken Obama'nın Kur'an derslerine katıldığı bilinmektedir; 2004 Mart'ında hatırladığı üzere, Asisi okulunda "İncil ve ilmihalleri çalıştığı" daha az bilinen bir durumdur. Bu derslerin her biri sadece inananlara yönelik olduğu için her ikisine de katılması düzensizdi. Oradaki eski öğretmenlerinden birkaçı Obama'nın anılarını doğruluyor. İşte bu konuda onlardan üçü:
- Obama'nın Asisi'deki birinci sınıf öğretmeni Israella Dharmawan, Los Angeles Times' gazetesinden Watson'a şunları anlattı "O zamanlar Barry de bir Katolik gibi dua ediyordu ama Barry Müslümandı. ... Babası Lolo Soetoro Müslüman olduğu için Müslüman olarak kaydedilmişti."
- Obama'nın Besuki'deki eski üçüncü sınıf öğretmeni Effendi, Times (Londra) dergisinden Anne Barrowclough'a okulda birçok inançtan öğrenci olduğunu ve öğrencilerin kendi inançlarıyla ilgili derslere katıldıklarını anlattı – Obama hariç, o tek başına hem Hıristiyan hem de İslam derslerine katılmakta ısrar etti. Obama bunu Hıristiyan annesinin isteklerine rağmen yapmıştır: "Babası Müslüman olmasına rağmen annesi onun İslam'ı öğrenmesinden hoşlanmıyordu. Bazen okula geliyordu; din öğretmenine kızıyordu ve 'Neden ona Kuran öğrettiniz' diyordu. Ama o derslere gitmeye devam etti çünkü İslam'a ilgi duyuyordu."
- Besuki'deki bir yönetici, Akhmad Solikhin, (bir Endonezya gazetesi olan Kaltim Post'a, 27 Ocak 2007, "Güneydoğu Asya'da Bir Amerikalı Gurbetçi" tarafından sağlanan çeviri, açıklık için alıntı düzeltildi) Obama'nın dini konusundaki şaşkınlığını dile getirdi: "Aslında Müslüman olarak kayıtlıydı ama Hıristiyan olduğunu iddia ediyor."
Kuşkusuz bu çifte dindarlık, Obama'nın uluslararası bir kişilik olduğu ve dini aidiyetinin doğasının siyasi tonlar kazandığı bir dönemde tartışılıyor; yine de Endonezya geçmişinden üç figürün bağımsız olarak aynı noktaya değinmesi çarpıcı ve Barack Obama'nın kişisel gelişiminin karmaşıklığına işaret ediyor. Ayrıca, Obama'nın altı ila on yaşlarında bile anne ve babasının dinlerini kişisel bir senkretik bütün içinde birleştirmeye çalıştığı, kendisini hem Hıristiyan hem de Müslüman olarak sunduğu gibi kesin olmayan ama ilgi çekici bir olasılığı da gündeme getiriyorlar. Obama belli belirsiz yöntemlerle bunu hala yapıyor.
Gerçeği Keşfetmek
Sonuç olarak, mevcut kanıtlar Obama'nın Müslüman olarak doğup büyüdüğünü ve 20'li yaşlarının sonuna kadar Müslüman kimliğini koruduğunu göstermektedir. Müslüman bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş, Müslüman bir isim almış, Endonezya'daki iki okula Müslüman olarak kaydolmuş, din dersinde Kuran okumuş, hala İslami inanç bildirgesini ezbere okumakta ve Müslüman dinleyicilerle bir mümin gibi konuşmaktadır. İbadet etmeyen Müslüman babası, Müslüman üvey babası ve dört yıl boyunca Müslüman bir çevrede yaşaması nedeniyle hem başkaları tarafından Müslüman olarak görülmüş hem de kendisini Müslüman olarak görmüştür.
Bu, onun Müslüman olduğu ya da bugün de Müslüman olduğu anlamına gelmediği gibi, İslamcı olduğu ya da Müslüman geçmişinin siyasi görüşünü önemli ölçüde etkilediği anlamına da gelmemektedir (ki bu aslında tipik bir Amerikan solcusudur). İslam'dan Hıristiyanlığa geçmesiyle ilgili bir sorun da yoktur. Sorun Obama'nın Müslüman kimliği hakkında özellikle ve defalarca yalan söylemiş olmasıdır. Obama'nın kendi dini geçmişine ilişkin muamelesi, diğer tüm aldatmacalardan daha fazla, onun ahlaki zaaflarını ortaya koymaktadır.
Obama'nın Dürüstlüğü Hakkında Soru İşaretleri
Yine de bu kusurlar Amerikan seçmenleri tarafından büyük ölçüde bilinmemektedir. Obama'nın durumu ile A Million Little Pieces/Bir Milyon Küçük Parça kitabının yazarı James Frey'in durumunun zıtlığını düşünün. Hem Frey hem de Obama, Oprah Winfrey'in desteklediği ve kurgusal olmayan en çok satanlar listesinde bir numaraya yükselen doğru olmayan anılar yazdılar. Frey'in kendi uyuşturucu kullanımı ve suçluluğu hakkındaki edebi aldatmacaları ortaya çıktığında, Winfrey ona şiddetle eeştiri, bir kütüphane kitabını kurgu olarak yeniden sınıflandırdı ve yayıncı aldatılmış hisseden müşterilere para iadesi teklif etti.
Buna karşılık, Obama'nın yalanları pervasızca mazur görülüyor; Stanford Üniversitesi'nde otobiyografi dersleri veren İngilizce profesörü Arnold Rampersad, Düşler'i hayranlıkla "zekice hilelerle – edebi etki için icatlarla – o kadar dolu ki şaşırdım, hatta hayretler içinde kaldım. Ama şüphesiz ki, bunlar sadece sanat alışveriş için yapılan hilelerdir ve bu hilelerden gerçeğin farkına varmamız beklenir." Louis'deki Washington Üniversitesi'nde İngiliz edebiyatı ve Afro-Amerikan araştırmaları profesörü olan Gerald Early daha da ileri gitmektedir: "Bir şeyler uydurup uydurmadığı gerçekten önemli değil... Barack Obama'nın Babamdan Hayaller'de mutlak gerçeği söyleyip söylemediğinin çok önemli olduğunu sanmıyorum. Önemli olan onun hayatını nasıl inşa etmek istediğidir."
ABD başkanının otobiyografisi görmezden gelinirken, bir serserinin iğrenç faaliyetleriyle ilgili hikayesinin yüksek ahlaki standartlara ilham vermesi ne kadar garip. Düzenbaz Dick, Sahtekâr Barry için yer aç.
Bay Pipes (www.DanielPipes.org) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2012 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.
. 14 Eylül 2012 tarihli ek: Yukarıdaki analize neleri dahil etmediğime dair bilgi:
- Obama'nın Müslüman olduğuna özellikle işaret etmeyen her şey: Buna ilk ismi ve NASA'yı Müslümanlar için kendilerini iyi hissettiren bir kuruluş haline getirmesi de dahildir.
- Spekülatif ve kesin gerçeklere dayanmayan her şey: Bu, üniversite çağında Pakistan'a yaptığı seyahatler sırasında ne yaptığı sorusunu ve Obama'nın Hıristiyanlığa geçmesinin İslamcıları onu idam etmeye teşvik etme olasılığını da içeriyor. (Görevde bulunduğu 3 buçuk yıl boyunca buna dair bir belirti olmasa da kendisini koruyan Gizli Servis'in sağduyulu davranarak bu tehditlerin kamuoyuna duyurulmaması gerektiğine karar vermiş olabileceği de bir gerçektir). Takiye (Arapça'da onaylanmış ikiyüzlülük) ve Obama'nın bugün bile Müslüman olduğu fikri benim tarafımdan bilinemez; bu nedenle Obama'nın şu anda bir Hıristiyan olduğunu kabul ediyorum. Obama'nın babalığı birçok soruyu beraberinde getirmektedir: Jack Cashill ve Joel Gilbert, özellikle Gilbert, Dreams from My Real Father adlı videosunda, ABD Komünist Partisi'nin Chicago ve Hawaii'deki liderlerinden Frank Marshall Davis'in (1905-1987) Obama'nın annesi Stanley Ann Dunham'ı baştan çıkardığını, onu hamile bıraktığını ve Barack'ın biyolojik babası olduğunu öne sürmektedir. (Eğer doğruysa, bu Barack'ın Müslüman olarak doğduğu iddiasını şüpheye düşürmektedir).
- Çelişkili, tutarsız veya karışık bilgiler: Belirsiz bir aile hakkında onlarca yıl sonra yapılan araştırma, belirsiz anıları ortaya çıkarır. Özellikle Endonezya dönemi bunlarla doludur. İki örnek verelim: (1) Toronto Star'dan Haroon Siddiqui'nin haberine göre "Los Angeles Times muhabiri Paul Watson'a Obama'nın Müslüman olarak kayıtlı olduğunu söyleyen emekli öğretmen Tine Hahiyari, tercümanıma onun ne olduğunu artık hatırlayamadığını söyledi." (2) Obama'nın Endonezyalı bir arkadaşı olan Zulfin Adi'nin (Londra'da yayınlanan Daily Telegraph gazetesinde) şu sözleri yer almaktadır: "Bütün komşulara onu [Obama'yı] camide namaz kılarken görüp görmediklerini sordum, cevapları hayırdı ama caminin etrafında oynuyordu." Ayrıca Jason Kissner, Obama'nın tam olarak ne zaman "kilise koridorunda" yürüdüğünün ve Rev. Wright'ın ellerinde Hıristiyan olduğunun, zaman çerçevesine ilişkin "tamamen çelişkili iki anlatım" nedeniyle belirsiz olduğunu belirtiyor; çıkarabileceği en iyi sonuç, din değiştirmenin 1987 ile 1990'ların başı arasında bir zamanda gerçekleştiği.
- Obama'nın ebeveynlerinin dini görüşleri: David Maraniss'in (s. 163) aktardığına göre Barack'ın babası Baba Obama "bilinen bir ateist" olabilir ancak yine de bir Müslüman gibi düşünüyordu: "Kenya'da bir eşe sahip olma konusunda Obama [Sr.] öğrenci danışmanına 'boşanmak için gerekli olan tek şeyin eşine boşandığını söylemek olduğunu ve bunun yasal bir boşanma teşkil ettiğini' söyledi." Annesine gelince, iki Müslümanla evlenmiş olmasına rağmen Ann Dunham'ın İslam'ı pek önemsemediği görülüyor. Makalemdeki materyallerde ima edilen bu durum, kızı Maya Soetoro-Ng tarafından bir röportajda da dile getirilmiştir: Soru: "Anneniz ateist olarak tanımlanıyor." Soetoro-Ng: "Ben ona ateist demezdim. O bir agnostikti. Bize İncil, Hindu Upanişadları ve Budist kutsal kitabı Tao Te Ching gibi tüm iyi kitapları verdi ve herkesin katkıda bulunacak güzel bir şeyleri olduğunu anlamamızı istedi." Soru: "Endonezya dünyanın en kalabalık Müslüman ülkesi olmasına rağmen bu listede Kuran'dan bahsetmediniz." Soetoro-Ng: "Kuran'dan bahsetmeliydim. Annem Kuran'ın üzerinde pek durmazdı ama küçük bölümlerini okurduk. Endonezya'da sabah dualarını dinlerdik."
- Obama'nın özür dilemesi: Obama, Müslüman olduğu algısıyla mücadele etmek için Hıristiyan kimliğini vurguluyor. Örneğin Ağustos 2009'da "oruç, benim Hıristiyan inancım da dahil olmak üzere birçok inanç tarafından paylaşılan bir kavramdır" demiş ve Kasım 2010'da camiye gitmesini "camiyi ziyaret eden bir Hıristiyan" olarak tanımlamıştır. Kendisinin Müslüman olarak algılanmasından kendisini değil muhafazakarları sorumlu tutuyor; David Corn'a göre Aralık 2010'da özel bir toplantıda işçi liderlerine beyaz erkekleri kastederek "Fox News tarafından beslendikleri için Obama'nın 7/24 Müslüman olduğunu duyuyorlar ve bu içlerine işlemeye başlıyor" demiştir.
- Obama'nın İsa hakkındaki Hıristiyanlığa aykırı görüşü: Nisan 2012'de İsa'dan "Tanrı'nın oğlu" olarak bahsetmiş ve Tanrı'nın başka oğulları olduğunu ima etmiştir ki bu Hristiyanlığın tüm anlayışlarına tamamen aykırıdır. Bu tam olarak bir Müslüman görüşü değildir, ancak iki din arasında ara yoldur.
- Obama'nın bir yetişkin olarak ve şu andaki inancı: Obama'nın kalbine ya da zihnine ayrıcalıklı bir erişimim yok; eğer Hristiyan olduğunu söylüyorsa, bunu kabul ederim. Benim tek uyarım, yukarıda "İslam'la İlgileniyordu" bölümünde önerdiğim, Endonezya yıllarının belirgin "çifte dindarlığına" ve "Barack Obama'nın kişisel gelişiminin karmaşıklığına" dikkat çektiğim uyarıdır. Bu da beni "Obama'nın altı ila on yaşlarında bile anne ve babasının dinlerini kişisel bir senkretik bütün içinde birleştirmeye çalıştığı, kendisini hem Hıristiyan hem de Müslüman olarak sunduğu gibi kesin olmayan ama ilgi çekici bir olasılığı gündeme getirmeye" yöneltiyor. Belli belirsiz yöntemlerle bunu hala yapıyor."