Konuyu ileriye taşıyacak bir yol sunan ortak bir zemin vardır.
İki devletli çözümün, yani yarı egemen Filistin Yönetimi'nin (FY) İsrail'in yanında bir devlet olarak, "Filistin" olarak tanınmasının zamanı geldi mi?
Başkan Biden evet diyor – "tek gerçek çözüm iki devletli çözümdür" – ve 19 Demokrat senatör "iki halk iki devlet" çağrısında bulunuyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu hayır diyor – "İsrail Filistin devletinin tek taraflı olarak tanınmasına karşı çıkmaya devam edecektir" – ve Cumhuriyetçiler, Washington Post'un sözleriyle, "Netanyahu'ya daha sıkı sarılıyorlar." Bu yüksek profilli çatışma her iki ülkenin de çıkarlarına zarar verme tehdidi taşıyor. Neyse ki, konuyu ileriye taşıyacak bir yol sunan ortak bir zemin mevcut. Bunun iki bileşeni var.
Birincisi hem ABD hem de İsrail hükümetleri bir Filistin devletini prensipte kabul etmişlerdir. Başkan George W. Bush bunu 2002'de, Netanyahu da 2009'da yaptı. Kuşkusuz Netanyahu daha sonra fikrini değiştirdi, ancak dış dünya 15 yıldır yürürlükte olan bir kararı geri almasına izin vermeyecektir. Bu anlaşmadan geri adım atmaya çalışmak bir geciktirme çabasına mahkûm olma anlamına gelir.
Bu anlaşmanın ötesinde, nihai bir Filistin devleti kaçınılmaz hale gelmiştir. Doğru, bir asır önce "Filistinliler" Araplar değil Yahudiler anlamına geliyordu; ancak Filistinli Araplar bugün bir halk oluşturmaktadır. Aksini iddia etmek beyhudeliktir. Batı Şeria ve Gazze'de 60 yıl önceki Ürdün ve Mısır yönetimini yeniden tesis etmenin iki devletli çözümden daha cazip bir alternatif olduğu da doğru; ancak hem Amman hem de Kahire bu fikri şiddetle reddediyor. İsrail'in bu toprakların tamamına hükmetmesi dünyanın en acımasız ve uzun çatışmalarından birini uzatır. O halde, Filistin olmalı.
Ama ne tür bir Filistin? Washington ve Kudüs arasındaki ikinci anlaşma alanı da burada yatıyor. Her iki taraf da Filistinlilerin davranışlarının tamamen gözden geçirilmesi koşuluyla bunu kabul etti. Her ikisi de üç önkoşul öne sürdü. Bush, "Filistinlilerin demokrasiyi benimsemesi, yolsuzlukla yüzleşmesi ve terörü kesin bir şekilde reddetmesi halinde ... geçici bir Filistin devletinin kurulması için Amerikan desteği" sundu. Netanyahu ise İsrail'in şartlarını "askerden arındırma ve İsrail'in güvenlik ihtiyaçları konusunda garanti" ve İsrail'in "Yahudi halkının devleti olarak" tanınması olarak sıraladı.
Bugün de ilk dile getirildikleri günkü kadar merkezi olan bu taleplerin hepsi bir arada Filistinlilerin tutum ve eylemlerinde bir dönüşümü gerektirmektedir. (Yine de bu talepler kısmi kalmaktadır ve diğer talepler de eklenmelidir; Filistin Yönetimi'nin İsrail'i kötülemesine son verilmesi, Kudüs'ün başkent olarak tanınması ve ilişkilerin tamamen normalleştirilmesi gibi).
Ne yazık ki, bu altı koşul kolektif hafızadan neredeyse kayboldu. ABD ve İsrail bunları unutarak faydasız bir "Filistin'e evet mi, hayır mı?" tartışmasına giriyor. Bu altı koşulla birlikte iki hükümet pragmatik ve yapıcı bir "Filistin Yönetimi önkoşulları yerine getirdi mi?" tartışmasına girebilir.
Önümüzdeki ay 30 yaşına basacak olan Filistin Yönetimi'nin değerlendirilebilecek kapsamlı bir sicili var. İşte bu altı ABD-İsrail şartının her birine ilişkin özet bir değerlendirme:
- Demokrasiyi tesis etme: Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas 4 yıllık görev süresinin 20. yılında ve demokratik olduğunu iddia eden tiranlara özgü hileli seçimleri bile reddediyor.
- Yolsuzluğu azaltma: Ghaith al-al-Omari, Abbas'ın eski danışmanı, "Batı Şeria ve Gazze'deki Filistinlilerin yüzde 87'sinin Filistin Yönetimi'nin yolsuzluk yaptığına inandığını" bulguluyor.
- Terörü reddetme: Filistin Yönetimi İsraillilerin öldürülmesini yüzsüzce kutlamaktadır. Örneğin, bir televizyon vaazı "Tüm silahlar Yahudilere doğrultulmalıdır" diye ilan etti. Ayrıca 7 Ekim'deki rolüyle de övündü.
- Askerden arındırma: Filistin Yönetimi'nin 83,000'den fazla güvenlik personeli bulunmaktadır, bütçesinin üçte birine denk gelmektedir. Bu da onu (Hamas ile birlikte) dünyanın en militarize toplumu haline getiriyor. (Sadece Kuzey Kore bu orana sahiptir.)
- İsrail güvenlik ihtiyaçlarını garanti altına alma: Filistin Yönetimi geçen yıl tüm şehirlerin "Siyonist varlığın havaya uçurma" niyetini onayladı.
- İsrail'i Yahudi devleti olarak tanıma: Abbas bunu şiddetle reddediyor ve İsraillilerle alay ediyor: "Kendinize istediğiniz ismi verebilirsiniz ama ben bunu kabul etmeyeceğim."
Filistin Yönetimi ABD-İsrail ortak koşullarının tümünde başarısız olduğu için Washington ve Kudüs'ün işi zor. Gereksiz ağız dalaşına son verip Abbas ve rejiminin, örneğin Filistin Yönetimi'nin aşırı militarizasyonunu azaltarak, sağduyulu gereklilikleri yerine getirmesine odaklanmanın zamanı geldi. Bu doğrultuda, her iki hükümete de naçizane bir tavsiye.
Kudüs: Zaten kabul ettiğiniz bir konuyu yeniden gündeme getirmeyi bırakın. Biden'ın dikkatini yerine getirilmemiş altı koşula yöneltin. Bunların Amerikalıları değil sizi tatmin edecek şekilde yerine getirilmesinde ısrar edin.
Washington: Filistin Yönetimi'nin gerekli değişikliklerin hiçbirini yapmadığını görmezden gelmeyi bırakın. Değişim sorumluluğunu Filistinlilere yükleyin. Egemen bir devlete layık olduklarını kanıtlamaları için onlara meydan okuyun.
Peki Filistinlilere bu değişiklikleri yapmaları için nasıl baskı yapılabilir? Benim İsrail Zaferi olarak adlandırdığım yöntemle: İsrail ile uzun süredir devam eden mücadelelerini kaybettiklerine ve nihayet Yahudi devletiyle uzlaşma zamanının geldiğine onları ikna ederek. Özellikle bu, İsrail'in iki kirli örgütün, Filistin Yönetimi ve Hamas'ın egemenliğine son vermesi anlamına geliyor; birincisi mali olarak aç bırakma, diğeri ise şu anda Gazze'de devam ettiği gibi yıkım yoluyla. Ardından İsrail, kendisiyle uyum içinde yaşamaya hazır olan çok sayıda Filistinliyi finanse ederek, onlara söz hakkı vererek ve yönetime dahil ederek güçlendirir.
Daniel Pipes Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve Islamism vs. The West: 35 Years of Geopolitical Struggle (Wicked Son, 2023) kitabının yazarıdır. © 2024 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.