Seçilmiş Başkan Donald Trump Suriye ile ilgili hiçbir şey yapmak istemiyor. 7 Aralık 2024 tarihinde, "BİRLEŞİK DEVLETLER'İN BUNUNLA HİÇBİR İLGİSİ OLMAMALIDIR. BU BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL. KENDİ HALİNE BIRAKIN. KARIŞMAYIN!" (büyük harfler kendisinin ifade şeklidir.)
Ben buna katılmıyorum. Aslında ABD hükümeti acımasız, totaliter bir diktatör olan Beşar Esad'ın iktidarda kalmasına yardım etmelidir. Bu, sezgilere aykırı realpolitikin talihsiz bir örneği olarak Suriye'deki koşullardan kaynaklanmaktadır.
Basitçe ifade etmek gerekirse, bir çatışmanın her iki tarafı da nefret uyandırdığında, Amerikalılar genellikle hoş görülü ve içgüdüsel kısa vadeli insancıllık duygularını bir kenara bırakmalı ve bunun yerine stratejik düşünmelidir. Hangi sonucun sivillere ve ABD çıkarlarına uzun vadede en az zararı vereceğini sormalıdırlar.
2013'te Suriye hakkında yazdığım gibi, "Şer odakları birbirleriyle savaştıkları zaman bizim için daha az tehlikedirler. Bu (1) onların yerel odaklı tutar (2) birinden birinin galip gelmesini (ve böylelikle daha büyük bir tehlike oluşturmasını) engeller."
Prototipik örnekte, Roosevelt yönetimi Hitler'e karşı Stalin'e doğru bir kararla yardım etmiştir. Bunu Sovyetler Birliği'ne sempati duyduğu için değil, Sovyetler Birliği'nin yıkılarak Nazi Almanya'sının gücünü arttıracağı endişesiyle yapmıştır. Küresel olarak saldırmaktansa Doğu Cephesinde birbirleriyle savaşmaları daha iyi olacaktı. Reagan yönetimi de benzer bir ruhla İran'a karşı Irak'ı destekledi.
Aynı mantık burada da geçerli. Michael Rubin'in MEF Observer'da belirttiği gibi,
Politika yapıcıların göz önünde bulundurması gereken seçenek, güçlü bir Esad ile çoğulcu ve demokratik bir muhalefet ya da güçlü bir Esad ile zayıf bir İslamcı rejim arasında değil; Şam'da veya Akdeniz kıyısındaki Nusayri kalelerinde konumlanmış zayıf bir Esad ile, Hamas'ın dünya görüşüne sahip, İslam Devleti kadar olmasa da Türkiye'nin tam ve açık desteğine sahip gittikçe güçlenen radikal bir Sünni rejim arasında bir tercihtir.
İsyancı güçler zaferle Şam'a girerse, Türkiye destekli El Kaide'nin bir kolu olan Hayʼat Tahrir al-Sham (HTS) yeni hükümete neredeyse kesinlikle hâkim olacaktır. Bu da Türkiye'nin güçlü adamı Recep Tayyip Erdoğan'ın prestijini ve gücünü arttıracaktır. Başka türlü bocalayan İslamcı hareketi güçlendirecektir. Ayrıca İsrail'e karşı kuzey cephesini yeniden canlandıracaktır.
Kısacası, bu bir felaket olur.
İsyancıların savunmacı bir Esad'a karşı uzun süreli bir mücadeleye girmeleri çok daha iyi. Avantajlarını bir düşünün: Bir tarafta Türkiye, diğer tarafta Hizbullah, İran ve Rusya, ABD ve müttefikleri yerine birbirleriyle savaşıyor olacaklar. Suriye'ye ayrılan her kaynak Putin'in Ukrayna'daki güçlerini azaltacaktır. Aynı şekilde, Suriye'ye ayrılan kaynaklar Hameney'in İsrail'i tehdit etme kabiliyetini azaltacaktır. Zaten güçten düşmüş olan Hizbullah'ın yeniden inşasında daha fazla sorun var. HTŞ zaten güçten düşmüş durumda.
Bu politika uzun vadeli insani bakış açısından da mantıklıdır. Evet, on dördüncü yılının sonuna gelen Suriye iç savaşını, beraberinde getirdiği tüm zulümlerle birlikte uzatıyor. Ancak Şam'da yeni, gösterişli ve kavgacı bir HTŞ rejimi iktidara gelirse Orta Doğu halkları zaman içinde daha fazla acı çekecektir.
Esad'ı desteklemek birkaç potansiyel adım atmak anlamına geliyor. HTŞ'ye yardımı kesmesi için Türkiye'ye baskı yapmak. İsrail'i Suriyeli isyancıların yardım çağrılarına yanıt vermemeye çağırmak. İran'dan gelen yardımın Suriye'ye ulaşmasına izin vermek. Putin'e Ukrayna'da belirlenen ileri mevzileri terk etmesi halinde Suriye'ye kuvvet kaydırmasına izin verecek bir anlaşma teklif etmek.
Suriye'deki iç savaş Amerika'nın en azılı düşmanlarının çoğunu tuzağa düşürdü. Birbirlerini öldürmeye devam etmeleri için onlara yardım edelim.
Bay Pipes (DanielPipes.org ,@DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve Israel Victory: How Zionists Win Acceptance and Palestinians Get Liberater kitabının yazarıdır. © 2024 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır