James Piereson 2007 yılında yazdığı Camelot ve Kültürel Devrim: John F. Kennedy Suikastı Amerikan Liberalizmini Nasıl Yıktı (Encounter) isimli kitabında liberallerin yine liberal bir politikacı John F. Kennedy'nin komünist katilini nasıl muhafazakarların üzerine yapışan kara bir lekeye dönüştürdüklerini ve bu yanlışlığın bugün liberalizmi hastalıklı bir fenomene dönüştürdüğünü zekice analiz eder. (Kitabın özeti için "Lee Harvey Oswald's Malign Legacy" isimli yazıma bakabilirsiniz.)
Suikastın 50.nci yılı yaklaşırken, liberaller hala aynı noktada duruyor, cinayetin sorumluluğunu Dallas'ın aşırı sağcı kültürü ile ilişkilendiriyor ve komünist Lee Oswald'ın komünist kültürün bir yansıması olduğu gerçeğini hafife alıyorlar. Bu konuda pes etmeye hiç niyetleri yok. Bugünkü New York Times gazetesinden bir örnek, "Changed Dallas Grapples With Its Darkest Day." Manny Fernandez önce hesapta Nefret Şehrinin aşırı sağ kültürünü oluşturur:
1960lı yılların başında Dallas'taki güç odaklarının küçük ama vokal olan alt grupları politik havayı kirlettiler ve şehri ziyarete gelen tanınmış kişilere saldırılar yapılmasına yol açan aşırı sağcı histeriyi teşvik ettiler. Kennedy suikastından aylar ve yıllar önce Lyndon B. Johnson, eşi Lady Bird ve Amerika Birleşik Devletleri Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Adlai E. Stevenson Dallas'ın kızgın çeteleri tarafından itilip kakılmış ve yüzlerine tükürülmüştü. Vaazlarda, mitinglerde, gazeteler ve radyo yayınlarında şehrin en zengin petrol baronu, Cumhuriyetçi bir milletvekili, Baptist bir papaz ve içlerinde yerel John Birch Derneğinin de bulunduğu diğerleri Dallas'ı McCarthy tarzı öfkeli bir paranoya ile zehirlediler.
Dallas'ta Kennedy'nin vurulduğu haberlerine ilk tepki sadece şok değil, aynı zamanda mide bulandırıcı bir teşhisti. Vurulma olayının duyduktan çok kısa bir süre sonra The Dallas Morning News gazetesinin editörlerinden Metodist papaz Tom J. Simmons'ın eşi "Bu yerin Dallas'ın olacağı bilinen bir şeydi" dedi.
Fernandez günümüz Dallas'ına bir şans tanırken (özellikle lezbiyen polis şefini överek) bütün Teksas ile mantıksal bir bağ kuruyor:
Geçtiğimiz Şubat, Batı Teksas Midland Vilayeti polis şefi Gary Painter John Birch Derneği tarafından düzenlenen öğle yemeğinde Obama yönetimi emretse bile insanların evlerindeki silahlara kanunen el koymayı ret edeceğini söyledi ve başkanın Ulusa Sesleniş konuşmasını "propaganda" olarak nitelendirdi. Son yıllarda, diğer Teksaslı politikacılar Teksas'ın ayrılması, Sayın Obama'nın yüce divana sevk edilmesi, Birleşik Devletlerin hakimiyetinin Birleşmiş Milletlere verileceği iddiaları da dahil olmak üzere giderek radikalleşen görüşleri ya benimsemekte ya da desteklemektedirler.
Sadece Teksas da değil: "Amerika'da modern şeytani politikaların" bir bakıma 1960ların Dallas'ında şekil aldığını söyleyen eski bir Dallas gazetecisi Bill Minutaglio'ya atıfta bulunan Fernandez, Dallas'ın aşırı sağ kültürün bütün ülkeye yayıldığına dikkati çekiyor.
Buraya kadar tamam mı, anlaşıldı mı? Dallas büyük mirasa sahip aşırı sağ antiklerinin kalesiydi. Şimdi, bu kalenin komünist Oswald yüzünden nasıl suçlandığına bakın:
Lee Harvey Oswald aşırı sağcı Dallas'ın bir ürünü değil bir Marksist idi. Ama Kennedy karşıtı tiz sesler toplumun dışına itilmiş radikallerden ziyade Dallas'ın popüler kesimlerinden çıktığından, bazıları kızgınlığın şehrin gayrı resmi emellerinden kaynaklanmış göründüğünü söylüyor. 1963'de Dallas Southern Metodist Üniversitesinde öğrenci olan John A. Hill (71) "Bence, Dallas nefrete ve nefret diline hoşgörülü bir şehirdi" diyor. "Bu duruma karşı çıkan insanlar vardı ama genel olarak şehrin yöneticileri bu zehirli atmosfere ilgisiz kalıyorlardı."
Böylece gösterimizin sonuna geldik. Dallas, sihirli bir şekilde aşırı sağ komünist bir ajan için suçu üzerine alır. New York Times yarım yüz yıldan fazladır çarpıtılan bu tutarsızlıktan gurur duyabilir. (19 Kasım 2013)