Türkiye Cumhuriyeti'nin parlak ama kötü cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkesinin siyasi ortamına o kadar hakim ki, kendisine zarar getirmeden bir miktar vurdumduymazlık gösterebilir bir durumda ve o tam da bunun aynısını yapıyor. Türkiye'deki günlük yaşamın şu andaki iki baskın temasını ele alalım:
- Avrupa Birliği tarafından istenen mevcut terörle mücadele yasasını değiştirmeyi reddetme: Eğer Erdoğan bu anlamsız semantik tavizi verirse (hala istediği kişiyi tutuklar ama bu kez farklı nedenlerle) 75 milyon Türk AB'nin Şengen Bölgesine başındaki Kürt sorunundan Suriye mülteci sorununa kadar her şeyi çözebilecek önemde vizesiz seyahat etme fırsatından yararlanacak.
- Parlamenter demokrasiyi başkanlık sistemiyle değiştirmek için anayasayı değiştirme: Erdoğan bu değişiklik isteğini yıllar içinde bir saplantıya dönüştürmesine rağmen anayasanın ona tanıyabileceği bütün yetkileri ve daha fazlasını kullandığından buna ihtiyacı yok.
İnsan bir zamanlar kendine hakim yetenekli bir politikacının gücü büyürken bütün sağduyusunu kaybetmesini, aşırı kibrinin anayasa ve terör karşıtı gibi onun gözündeki değersiz konulara yönelik taleplerini belirlediği noktaya ulaşmasını marazi bir hayranlıkla izliyor.
Bu sıradan bir konu değil ama bir hata yapıp ve bir düşman yaratmanın artmasına doğru bir gidiş Erdoğan'ın muhtemel siyasi ölümüne işaret etmektedir. (20 Mayıs 2016)