Amerika Birleşik Devletleri'nin iyi, adaletli ve sofistikesi İslam'ın hamisi rolünü doldurmaktan keyif alıyor. Egemen çevreler birkaç mülayim ve basit temayı vurgular: Medeniyetler çatışması yoktur. Terörizm İslami değildir. İslam Amerikan idealleri ile uyumludur. Amerikan hayatına katkıda bulunur. Amerikalılar İslam'ı takdir etmeyi öğrenmelidir.
İslam'ın Müslüman olmayanlarla ilişkilerinde, cihattan (ikinci sınıf vatandaş olarak yaşayan) gayrimüslimlere kadar, sayısız problemi gamsız bir şekilde görmezden gelen bu görüşler nereden kaynaklanıyor? "Müslümanların yasalarına, dinine ve huzuruna karşı hiçbir düşmanca nitelik olmadığı" sözü veren ve böylelikle adam kayırmacılığı değil tarafsızlığı güven altına alan dikkat çekici 1796 ABD belgesinden kaynaklanmıyor.
Aslında bu hamilik Temmuz 1979'a kadar, şimdi unutulmuş ama bir zamanlar "Ulusal İslam'ın On-dördüncü Yüzyılını Onurlandırma Komitesi" (kısaca İslam'ın On-dördüncü Yüzyılı ya da ICF) olarak adlandırılan büyük girişimin kurulmasına kadar gidiyor. 21 Kasım 1979'da İslami on-dördüncü yüzyılının devrini kutlarken, komite İran'ın yeni devrimci hükümetiyle artan gerilimlere karşı koymayı umuyordu.
ICF "Amerikalılar arasında İslami medeniyetin kültürel başarılarını daha fazla takdir edilmesini teşvik edecekti." İslam'ın "sanat ve mimarisi, gelenekleri ve törenleri, dili ve edebiyatı, halkları ve felsefeleri" hakkında bilgi verecekti. İslam isimli bir belgesel filme, ulusal televizyonda bir panele, "İslam Mirası" isimli gezici bir sergiye, kitaplara ve bir dizi konuşmaya sponsor olacaktı.
Başkanın akrabaları, eski kabine bakanları, iş adamları, dini liderler ve ışıltılı kültürel figürler de dahil olmak üzere görülmeye değer bir grup of politik ve sosyal kurum destekçisi ICF kuruluna dahil olmayı kabul etti. Exxon, Mobil, Fluor ve Bechtel gibi Orta Doğu'da büyük çıkarları olan dev şirketlerin yönetim kurulu başkanları komitede bir koltuk sahip oldu ve fonların büyük bir bölümünü sağladı.
Başkan Carter ile başlayarak, ABD hükümeti ICF'yi coşkuyla onayladı ve sıcak bir şekilde alkışladı: "Komitenizin programlarının mümkün olduğunca çok sayıda Amerikalının destek ve katılımından yararlanması önemlidir. ... Katılımı teşvik edeceğim. ... Daimî ilgi ve desteğime sahipsiniz." Başkan Reagan "Amerikan halkının bu serginin sunduğu büyük deneyimden her anlamda yararlanacağı" umudunu belirtti ve sergiyi Başkan Yardımcısı George H. W. Bush açtı. ICF aktiviteleri federal, eyalet ve yerel fonlardan yararlandı.
İslami yıl 1399'un (20 Kasım 1979) son günü Ulusal Sanat Galerisi'nde yapılan bir gala kutlaması halkla ilişkiler kampanyasının başlangıcı olacaktı. Ancak 4 Kasım'da Tahran büyükelçiliğinin İslam adına ele geçirilmesi bu etkinliğin iptal edilmesine yol açtı. Daha da kötüsü, 21 Kasım'da, 1400 yılının ilk gününde, çeteler Mekke'deki Büyük Cami'nin kuşatmasında var olmayan Amerikan suç ortaklığının intikamı olarak Pakistan'daki ABD büyükelçiliğini yaktı.
Bu zehirli kombinasyon komitenin yöneticisi William R. Crawford Jr.'un kederli bir şekilde bildirdiği üzere ICF'yi hiçbir zaman uyanamadığı bir kış uykusuna yatırdı: "Düşmanca bir ortama adım atmak istemedik." Yine de Crawford "Ayetullah Humeyni İslam'ın adına hareket ettiğini söyledi, ama tabii ki doğru değildi" savunmasını yaparak zor gerçekleri görmezden gelmeyi denedi. Bu tür özürler çok az bir kitleyi ikna etti ve ICF'in Müslümanlar ve Amerikalıların "dünyanın tüm halkları arasında şiddetsizlik ve kardeşlik te dahil olmak üzere önemli kavramları" paylaştığı iddiası geçici olarak savunulamaz hale geldi. ICF oldukça hak ettiği bilinmezlikte kayboldu.
Ancak İslam'ın On-dördüncü Yüzyılı kavgayı kaybettiyse de savaşı kazandı. Kırk yıl sonra bile bizimle kalan egemen çevrelerin kalıplarını harekete geçirdi: İslamcılıkla ilgili sorunları saklama (örneğin Hillary Cinton). Kendilerine yönelik Müslüman düşmanlığından dolayı Amerikalıları suçlamada ısrar (Başkan Obama'nın Kahire konuşması). Şiddetin arkasındaki İslamcı motifleri reddetme (İŞİD'i çevreleyen inkâr). ABD hükümetinin İslam'ı teşvik etmesine bir emsal oluşturulması (vergi mükelleflerinin parasıyla camiler inşa etmek gibi.)
Bu son noktada: emin olma anlamında, ICF yasal nedenlerle dini görmezden geldi ("İslami medeniyetin kültürel başarılarına daha fazla takdir") ancak odak İran halıları değil her zaman İslam'dı. Bu tür vergi mükellefi fonları hala henüz yeterince ele alınmamış olan kilise ve devletin ayrılığı hakkında anayasal soruları gündeme getirmişti.
Bugün düzenin İslamcı emperyalizmin ve İran kavgacılığının yadsınamaz gerçeklerini görmezden gelme çabalarının kökenleri tam kırk yıl öncesine gidiyor; Amerikalılar kriz anında başlatılan önyargılar ve çıkarlarla şekillenen bir ülkede yaşıyorlar. Ne zaman ah ne zaman bu cahil zihniyetten kurtulacağız?
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2019 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.