Tartışma geçtiğimiz Aralık ayında Donald Trump'ın "ülke temsilcileri ne olup bittiğini anlayana kadar Müslümanların Amerika Birleşik Devletlerine girişinin tamamıyla ve tümüyle durdurulması" çağrısını yaptığında başladı. Bu açıklama o kadar tepkiye yol açtı ki, Trump bir kaç kez pozisyonunu değiştirdi. Bu fevkalade tartışmalı konuyla ilgili olarak şimdi neredeyiz ve eğer Trump başkan seçilirse bizi ne bekliyor olacak?
Trump'ın pozisyonu 13 Haziran'da değişim geçirmeye başladı: "Seçildiğimde, bu tehditleri nasıl sona erdireceğimizin yolunu bulana kadar dünyanın Amerika Birleşik Devletlerine, Avrupa'ya ve müttefiklerimize yönelik terör geçmişi kanıtlanmış bölgelerinden gelen göçü askıya alacağım." Burada Müslümanlarla ilgili hiçbir şey yok sadece coğrafi konuma bir ithaf var.
14 Temmuz'da göçmenlerin had safhada bir "güvenlik soruşturmasından" geçirilmeleri çağrısını yaptı: "eğer bir kişi nereden olduğunu kanıtlayamazsa ve eğer kanıtlayabileceği şeyleri kanıtlayamazsa o zaman bu ülkeye gelmiyor." Yine, Müslümanlarla ilgili bir şey yok, bu kez odak noktası kimliğin doğru saptanması.
17 Temmuz'da Cumhuriyetçi başkan yardımcısı Mike Pence ile yaptığı ortak bir röportajda, Pence'e önce Trump'ın Müslümanlara yönelik yasağı önce kınaması şimdi ise verdiği destek arasındaki tutarsızlık soruldu. Ancak Pence cevap veremeden Trump atladı: "O zaman siz bölgeleri diyorsunuz. Tamam bölgeleri yapacağız. Suriye'den kimsenin kim olduğunu bilmediği insanların gelmesine izin vermeyeceğiz." "Terörist devletler ve terörist uluslar" olarak adlandırdığı ülkelerden gelen vatandaşlarının Amerika Birleşik Devletlerine giriş yasağının detaylarına girdi.
Temmuz 21'de Cumhuriyetçilerin adaylığını kabul ederken yeni pozisyonu hakkında daha net ve otoriter bir açıklama sundu: "Deneyimlenmiş ve ispatlanmış güvenlik mekanizmaları devreye sokulana kadar terörizm tehlikesi taşıyan herhangi bir ülkeden gelen göçü hiç vakit geçirmeden askıya almalıyız. Ülkemizde bu insanları istemiyoruz."
24 Temmuz'da, Trump bu "terörist ulusları" belirledi.: "Müslüman yerine bölgelerden bahsediyorum. ...Elimizde bazı ülkeler var ve önümüzdeki bir kaç hafta içinde ... onları açıklayacağız. Bu oldukça karmaşık. Almanya'da problemlerimiz var, Fransa ile problemlerimiz var. Bunlar sadece" (öyle görünüyor ki, "Müslüman çoğunluk" diyecekti ama sözü kesildi ve cümlesini bitiremedi).
Bir kaç hafta sonra 15 Ağustos'ta Trump daha fazla yer bilgisi vermedi. Tam tersine ülkemize ya da onun prensiplerine düşmanca yaklaşımı olanları—ya da İslami hukukun Amerikan hukukunun yerine geçmesine inananları ayıklayacak "yeni bir eleme testi" çağrısında bulundu. "Anayasamıza inanmayanlar ya da bağnazlık ve nefreti destekleyenlerin ülkeye göç etmeleri kabul edilmeyecektir. Sadece ülkemizde gelişmek büyümek—ve hoşgörülü bir Amerikan toplumunu kucaklamak isteyenlere vize verilmesi gerekir." Bu kez "terörizm ihraç eden bir geçmişe sahip dünyanın en tehlikeli ve en değişken bölgelerinden" gelen göçün geçici olarak askıya alınması çağrısında bulundu.
Bu tutarsızlıklar ve çelişkileri yumağı bir kaç sonuca işaret ediyor.
Besbelli ki, Trump bir politika kurdu değil, aksine düşüncelerini en büyük projektör lambasının parıltısı altında halleden bir amatör. Diğer bir deyişle, imzasının olduğu politikaları değişime bile cevap vermiyor. Nitekim, Trump Mayıs ayında daha da ileri gitti ve tüm esnekliğinin işaretlerini verdi: "Bakın, şimdi söyleyeceğim herhangi bir şey—başkan değilim—her şey bir öneri." Böylece, her hangi bir konudaki görüşlerini her an değiştirebilme hakkı olduğuna dair Amerikalılara bir işaret verdi.
İkincisi, "terörizm tehlikesi" olan ülkelerin vatandaşı Müslümanların girişini yasaklamadan dönüş konuyu bağdaşık, bilakis çirkin bir politikadan alıp açıkça olanaksız bir politikaya götürdü. Eğer Almanlar ve Fransızlar içlerindeki cihatçılar yüzünden istenmiyorlarsa, Amerika Birleşik Devletlerine kimler girebilir? Sınır, İzlanda ve Kosta Rika gibi şanslı ülkelerin vatandaşları dışında herkesin yüzüne kapatılacak. İsrail, "en büyük müttefikimiz", Trump'ın girilemez listesinin en başlarında olmalı.
En güncel değişim hem mantıklı hem de övgüye değer: nitekim, tatmin edici bir şekilde benim sekiz ay önceki Trump'ın "Müslümanları değil, İslamcıları yasakla" tavsiyemi izliyor. Artık tüm Müslümanları geri çevirmiyor ama dostu düşmandan ayırt ediyor ki, bu yeterli kaynaklar, zaman ve istihbarat verilirse gerçekten başarılabilecek önemli bir ayrımdır.
Bu sekans Trump'ın hatalarından—şüphesi yavaş ve istikrarsız—öğrenebilme yeteneği olduğuna işaret ediyor. Ayrıca, eğer başkan seçilirse, "her şey bir öneridir" gerekçesiyle neredeyse istediği her politikayı benimseme yetkisine sahip olacağına da işaret etmektedir.
Daniel Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu başkanıdır. © 2016 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.