VARŞOVA – Geçen Aralık ayında Polonya başbakanı olarak atanan Mateusz Morawiecki verdiği olağanüstü beyanında kendisi ve hükümetinin "[Avrupa Topluluğunu] yeniden Hıristiyanlaştırmak için dönüştürmek" istediğini belirtti.
Polonya'nın kaderiyle ilgili bu büyük vizyondan çarpıldığım ve özellikle Müslüman göçün neredeyse tümüyle yasaklanması ile ilgilendiğimden (Morawiecki tekrardan: "Polonya'ya Orta Doğu'dan ve Güney Afrika'dan göçmenleri kabul etmeyeceğiz") bu ülkenin Batı Avrupa'dan neden bu kadar keskin şekilde farklılaştığını ve bunun ne anlama geldiğini anlamak için Varşova'da bir hafta geçirdim.
Ülkenin medeniyetçi (genellikle ve yanlış olarak "aşırı sağ" olarak bilinen) Hukuk ve Adalet (PiS) partisi üzerinde dönen öfkeli bir tartışma ortamı ile karşılaştım. Daha doğrusu, Polonyalılar şu konuda aynı fikirde değiller: PiS Müslüman karşıtı hisleri teşvik mi etti yoksa olaylara bir tepki mi verdi?
PiS'yi eleştirenler partiyi (diğer medeniyetçi partiler gibi) hayali korkuların ve politik güce karşı aldatıcı duyguların üstüne oynayan bir parti olarak tanımlıyorlar. 1683 Viyana kuşatmasının dışında Polonyalıların, Polonya'da yaşayan küçük Türk dili konuşan Müslüman Lipka Tatarları ile yedi yüzyıldır süren örnek ilişkiler; Polonya soylularının İran kökenleriyle ("Sarmatiler") ilgili romantik düşünceleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun Polonya'nın bölünmesini tanımayı reddetmesi; ve PiS'nin 2000'lerin başlarında Polonya'ya Çeçen göçmenlerin gelişine sıcak bakması da dahil olmak üzere Müslümanlar ile tarihsel olarak iyi ilişkiler içinde oluşuna dikkat çekiyorlar.
Bu yoruma göre, PiS ve itaatkâr medya Komünizm sonrası dönemin ilk tek partili hükümetini kurulmasını sağlayacak kadar yeterli sayıda Polonyalıyı korkutarak Batı Avrupa'da Müslümanlar ile ilgili şiddet kuruntularını ve diğer endişeleri yükseltti. Eleştirenler PiS'nin demagog metotlar ile Avrupa Topluluğu'nu baltalarken Polonya demokrasisini itibarsızlaştırdığını ve tehlikeye attığını savunuyorlar.
PiS taraftarları ise tam aksi bir hikaye anlatıyorlar. Onların söylediklerine göre, Batı Avrupa'dan düzenli bir şekilde gelen cihadi şiddet, toplu tecavüz, cinsel amaçlı kandırma grupları, namus cinayetleri, kadın sünneti, suç faaliyeti, devlet yardımı dolandırıcılığı ve kültürel saldırganlık haberlerinin partinin göç ve İslamlaşma karşıtı bir platform benimsemesi yolunda aşağıdan gelen bir talebe neden oldu. 2015-16 yılının Merkel Deprem Dalgası ile milyondan fazla Müslümanın Avrupa'ya doğru yürümesi Polonyalıları korkuttu. Buna göre, yüzde 75 kadar Polonyalı Müslüman göçü istemiyor. Yani, iktidara PiS'nin ana rakibi bile gelse Müslüman göç yasağının kalacağını belirtiyorlar.
Ben bu iki yorumdan ikincisi çok daha ikna edici buluyorum. PiS göç ve İslamlaşma korkusundan Avusturya'nın Özgürlük Partisi ya da İtalya'nın Lig'inden Avrupa'nın diğer medeniyetçi partilerinden daha fazla sorumlu değildir. Hepsi özellikle sosyo-ekonomik spektrumun dibinden gelip giderek büyüyen bir endişeye yanıt veriyorlar. Medeniyetleri için korkan Avrupalıları temsil ediyorlar.
Bununla birlikte, PiS ile ilgili eleştirilecek çok şey var. Hükümetin karşılayamayacağı miktarlardaki yardım parası ödemelerini hesapsızca savuruyor ve anti-kapitalist ekonomi teorisyeni Thomas Piketty'nin "bağımlı piyasa ekonomileri" fikrini benimsiyor. Komünist geçmişe beklenmedik bir selam olarak, PiS, örneğin, yargının kontrolünü eline alarak devleti daha güçlü yapmak istiyor. Komplo teorileriyle (özellikle Nisan 2010'daki Smolensk uçak felaketi ile ilgili) ilgileniyor. "Polonya ölüm kamplarına" atıfta bulunanları hapishaneye gönderecek aptalca bir kanunu destekledi, ardından da Holokost'un "Yahudi faillerinden" bahsederek işleri daha da berbatlaştırdı. (Ancak, uluslararası baskı altında kaldığından geçen hafta hapishane tehdidinden geri adım attı.)
Bu sorunlara dikkat çekerek partinin şeytan gibi gösterilmemesini, aksine ülkeyi bir yandan İslam'ın özündeki iktidara yönelik varoluşsal tehdidinden korurken hatalarından ders çıkarması için eğitilmesi ve izlenmesi gerektiği fikrinde ısrar ediyorum.
Müslüman göç meselesine Polonyalılar neden Batı Avrupalılardan daha farklı tepki verdiler? Hem ülkenin homojenliği ve hem de kırılgan tarihi (bir asır boyunda haritadan silindi) birer faktör ama benim en belirleyici bulduğum Polonyalıların oyuna geç girmiş ve batılı komşularının devasa hatalarını görmüş ve bunların tekrarlamamaya kararlı olmaları.
Müslüman göçmenleri dışlamanın uzun vadeli etkileri nelerdir? Polonya Batı Avrupa'da baş gösteren krizden kaçınacaktır. İtalya ile başlamak üzere ülkelerin sınırlarını kontrol etmeye ve yasadışı göçmenleri ülkeden atmaya çalışmalarının ardından gerilim, ayaklanma ve şiddet gelecek. Aksine bu kriz sırasında Polonya (ve eski Sovyet bloğu komşuları) bu duruma dahil olmayacak ve belki de Batı Avrupa'dan göç eden Avrupalıları alacaklar.
Her ne kadar bu Avrupalı göçmenler daha çok Avusturalya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletlerine yönelse de, yakınlığı, güvenli oluşu ve yaşamın ucuzluğu göz önüne alındığında Polonya özellikle emekliler ve Avrupa'nın batısında kendilerini dışlanmış hisseden ama Polonya'da giderek güvende olan Yahudiler için cazip bir yer haline gelebilir.
Dolayısıyla, AB yakın bir zamanda yeniden Hıristiyanlaşmaması gibi, Polonya da İslamlaştırılmayacak.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanıdır. © 2018 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.