ROMA – İtalya bugünlerde iki temel gelişmeden dolayı haberlerde yer almaktadır. İlki, İçişleri Bakanı Matteo Salvin—medya, yargı ve kiliseden kaynaklanan büyük muhalefete karşın—ülkenin limanlarını yasadışı göçmenlere kapattı ve böylelikle 2017-2019 arasında Akdeniz'den gelen göçmen sayısını yüzde 97 oranında düşürdü. İkinci olarak, medeniyetçi partisi Birlik (İtalyanca Lega) 2014 Avrupa parlamento seçimlerinde oyların yüzde 6'sını kazanmışken geçen ay aynı seçimlerde oylarını yüzde 34'e yükselterek İtalya'nın açık ara en popüler partisi haline geldi.
İtalya dışından bakıldığında bu çarpıcı gelişmeler İtalya'nın artan sayıdaki 61 milyon sakininin ülkelerinin kaygı verici göç ve İslamlaşma sorunlarını reddetmeyi bıraktığını ve ülkenin varoluşsal tehditleriyle yüzleşmeye hazır olduğunu göstermektedir. Ancak durum gerçekten böyle mi, İtalyanlar kaderlerini kontrol etme mücadelesinde kritik noktayı geçtiler mi? Limanların kapanması ne anlama geliyor ve Birlik Partisi'nin yükselişi ne kadar önemli?
Bu soruları araştırmak için Roma'da bir hafta harcadım ve geniş bir görüş yelpazesine sahip 25 politikacı, diplomat, gazeteci ve aydın ile buluştum; Salvini, Juan Peron'dan Margaret Thatcher'e kadar herkesle karşılaştırıldı. Medeniyetçilerin, yanlış adımların çabucak tersine döndürebileceği, anlık ve savunmasız bir avantaja sahip olduğu seyir halindeki savaşının kapsamından etkilenmiş olarak ayrıldım.
İtalya'nın karşı karşıya olduğu zorluklar bu savaşa kaynak sağlıyor. Roma'nın trafiğinden Cenova'daki köprüye kadar hükümet her düzeyinde meşhur bir şekilde işlevsiz. Nüfusu neredeyse dünyadaki en yaşlı orta yaşa sahip, 48. İtalyanların neredeyse 4'de 3'ü ülkenin geleceği konusunda karamsarlar. GSMH yüzdesi olarak Avrupa'daki en büyük ve kıtanın en büyük ikinci devlet borcuyla Avrupa Birliği tarafından alınacak yasal aksiyon ve verilecek büyük para cezaları tehlikesi ile karşı karşıyalar. Lampesuda Adası ve Sicilya bu Avrupa ülkesini Libya'daki anarşiye yakın hale getirmekte ve böylece Afrikalı nüfusun patlamasından fazlasıyla etkilenmektedir.
En kötüsü, İtalya'daki baskın olN, İtalya'yı farklı bir millet yapan şeyi çok az anlayan iki kültürel gücün her ikisi de—Komünist Parti ve Roma Katolik Kilisesi—evrenselci. Doğal olarak, her ikisi de Papa Francis'in ateşli beyanlarıyla ifade edilen geniş çaplı göçü desteklemekte. Örneğin, 27 Mayıs'ta Papa göçmenlerin varlığını "Hıristiyan varlığımızın en önemli boyutlarından bazılarını yeniden keşfetmeye bir davet" olarak nitelendirdi.
Bu azametli nedenlere ek olarak, diğer İtalyanların durmak bilmeyen göçmen akışını istemek için daha pratik nedenleri var. İtalya Solunun elinden göçmen oylarının diğer ülkelerde (örneğin Fransa) taydaşlarına nasıl yardım ettiğini fark etmekten başka bir şey gelmiyor. 36,000 insana iş sağlayan devlet destekli göçmen servisleri kaçakların sayısı düştüğünde 5,000 çalışanı işten çıkardı ve 10,000 kişinin daha işine son verilmesi bekleniyor. Mafyanın "göçmenlerin sırtından çok büyük karlar elde etmesiyle" birlikte hortumculuk ve fuhuş da dahil yolsuzluk bu hizmetler içindeki bir hastalık.
Diğer tarafta sadece İtalyan ulusunu ve İtalya'nın görkemli ulusal kültürünü değil, uzun tarihleri, anlaşılmaz lehçeleri ve meşhur mutfakları ile İtalya'nın pek çok bölgesini göklere çıkarmak isteyenler duruyor. Örneğin Venedik on-bir yüzyıl boyunca (697-1797) bağımsızlığının keyfini çıkardı, eşsiz bir cam yapma sanatı geliştirdi (Murano) ve kendi müzik kompozisyon okulunu kurdu. Medeniyetçiler evrenselcilerin tutumlarının doğrudan karşıtı olarak bu miras ile gurur duyuyorlar.
46 yaşındaki Matteo Salvini medeniyetçi dürtüyü muhafaza etme anlayışına doğru itiyor. 17 yaşındayken Kuzey Birlik Partisi'ne katılan kariyer politikacısı 20 yaşında Milano belediyesi meclis üyesi oldu ve parti saflarında yükselerek en sonunda partinin uzun süreli patronu ile 2013 yılında yarıştı ve kazandı. Partinin yeni lideri olarak, bölgesel partiyi hızla ulusal bir partiye dönüştürdü ("Kuzey" terimini parti isminden çıkardı) ve göç kontrolünü en önemli mesajı haline getirdi.
Salvini Birlik partisine öyle hükmediyor ve İtalyan siyasetine öyle yön veriyor ki, ülkenin gelecekteki rotası büyük ölçüde onun önceliklerine, yeteneklerine, vizyonuna ve dayanma gücüne bağlı. Eğer limanların kapatılmasını göç ve İslamlaşma problemlerine yönelik uzun dönem çözümler haline dönüştürmeyi başarırsa mevcut seçim başarısı İtalya'nın dönüm noktasına işaret ediyor olur. Ancak bu girişimde başarısız olursa İtalyanlar yakın bir zamanda sınırlarını tekrardan kontrol etme ve kimliklerini ve egemenliklerini ortaya koyma fırsatına sahip olmayacaklar.
Daha geniş bir ifadeyle, İtalya Avrupa'nın mevcut düşüşünden kurtulmasına liderlik etmede Macaristan'ın ardından gelme potansiyeline sahip ancak bu mutlu umut büyük bir beceri ve bir miktar da şans gerektiriyor.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu başkanıdır. © 2019 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.