Hiç kimsenin yazamayacağı kitaplar arasında, yazılması en imkânsız olanlar milletler ve milli karakter hakkındakilerdir.
- Jacques Barzun, 1943[1]
Bir grup vatandaş uygun bir mesafeden izlendiğinde, milli karakter empresyonist bir tablo gibi görünür.
- Don Martindale, 1967[2]
Günümüz entelijansiyasındaki zeki insanlar, "milli karakter" diye bir şey olduğu fikrini bile küçümsemektedirler.
- Thomas Sowell, 2009[3]
Milli karakter hakkındaki stereotipiler – bir etnik gurubun kalıcı nitelikleri hakkındaki genelleme – boş kokteyl partisi sohbetleri, huysuz otel işletmecilerinin gözlemleri veya gezginlerin yüzeysel izlenimleri gibi görünebilir; ancak bundan çok daha fazlasıdır. Gerçekten de seçkin politikacılar, entelektüeller ve sosyal bilimciler uzun ve etkileyici bir gelenek dahilinde bu konuda görüş bildirmişlerdir.
Bunlar arasında Amerika Birleşik Devletleri (Theodore Roosevelt)[4], Birleşik Krallık (Stanley Baldwin, John Major, David Cameron),[5] Fransa (Georges Clemenceau),[6] Almanya (Otto von Bismarck, Adolf Hitler),[7] Hindistan (Narendra Modi),[8] Çin (Hu Jintao),[9] Endonezya (Joko Widodo),[10] ve Japonya (Tsutomu Hata)[11] gibi ülkelerin liderleri de bulunmaktadır. Entelektüel devlerden Theodor W. Adorno,[12] Walter Bagehot,[13] Lawrence Durrell,[14] David Hume,[15] T.E. Lawrence,[16] Theodor Mommsen,[17] Montesquieu,[18] John Ruskin,[19] ve Max Weber de [20] milli karakter hakkındaki tartışmalara katılmışlardır.
Sosyal bilimciler, özellikle İkinci Dünya Savaşı döneminde Amerikalılar, bu köklü konu hakkında araştırma yapmak, sistemleştirmek ve teorileştirmek için büyük çabalar harcamışlardır. 1940 ile 1963 yılları arasında "kültür ve kişilik, milli karakter ve Amerikan karakteri" üzerine sosyal bilimcilerin ve tarihçilerin "temel yazıları" üzerine notlarla dolu 17 sayfa ve birçok yıldız yazarı içeren bir bibliyografya mevcuttur: Daniel Bell, Morroe Berger, Daniel J. Boorstin, Henry Steele Commager, Marcus Cunliffe, Merle Curti, Erich Fromm, Francis L.K. Hsu, Harold J. Laski, Max Lerner, Seymour Martin Lipset, Talcott Parsons, David Riesman, Walt W. Rostow, Arthur M. Schlesinger, Jr., Edward A. Shils, Melford Spiro, Thorstein Veblen ve William H. Whyte, Jr.[21]
Büyük yüzyıl ortası sosyal bilimsel girişim büyük ölçüde başarısız olsa da renkli ve özgün iddialarının tadını çıkarmak ve hatalarından ders almak için yakından incelenmeye değer. Kısacası, sosyologlar, antropologlar, psikiyatristler ve diğerleri disiplinler arası heveslere kendilerini kaptırmış ve zamanla değişimi, diğer bir deyişle tarihin rolünü göz ardı etme hatasını yapmışlardır.
İkinci Dünya Savaşı Öncesi
Bir millete genellikle olumsuz bir şekilde, milli karakter atfetmek çok eskilere dayanır; Hipokrat, Avrupalıların savaşçı niteliklerini yaşadıkları iklime bağlamıştır. [22] Daha genel bir ifadeyle, antik Yunanlılar, insanların çoğunlukla sorgusuz kabul ettikleri gelenekleri, kuralları ve adetleri ifade eden nomos kavramını geliştirdiler. Mısırlı rahip Manetho erken dönem bir antisemitti. Orta Çağ Müslümanları "korkak bir Türk, açgözlü bir Arap, medeniyetsiz bir Fars veya öfkeli bir Zenciden" bahsetmişlerdir. [23]
1700'lü yıllardan itibaren dünya üzerinde göze çarpan ilerlemeleriyle Avrupalılar ve onların soyundan gelenler, kendi başarılarını Kafkas ırkının üstünlüğü, Avrupa coğrafyası ve iklimi, Greko-Romen mirası, Hristiyan dini ve milliyetçilik gibi kendilerini tatmin edici açıklamalarla anlattılar. Örneğin, 1742 yılında filozof David Hume, "Zencilerin beyazlara kıyasla doğal olarak aşağı olduklarından şüphelenmeye meyilliyim... Beyazların en ilkel ve barbar olanları bile hala kendilerinde üstün bir şeyler bulunduruyor."[24] Zamanla, bu rastgele fikirler, kapsamlı ve öğretici kitaplarda milli karakter hakkında iddialı teorilere dönüştü. Örneğin, önde gelen bilim insanı Richard Chenevix (1774-1830), İngiltere'nin dünyanın en "üstün medeniyetine" sahip olduğunu ve Fransa'nın "vahşiliğini en fazla koruyan ulus" olduğunu kanıtlamak için 1,121 sayfa adadığı iki ciltlik Ulusal Karakter Üzerine Bir Deneme isimli bir kitap yazdı.[25]
Sosyoloji, antropoloji ve psikoloji disiplinleri geliştikçe, dış özellikler (iklim, coğrafya, yönetim türü vb.) ile kalıtım üzerine büyük bir tartışma ortaya çıktı. Azınlık bir görüş olan ilkini, tarihçi William Dalton Babington destekledi ve "milli karakterlerin atadan geldiği teorisinde hiçbir gerçeklik yoktur"[26] dedi. Japonya'da yaşayan Amerikalı teoloji profesörü Sidney Gulick, "en belirgin milli özelliklerin büyük oranda yerleşik milli karakterden ziyade özel sosyal koşulların sonucu olduğunu"[27] savundu.
Ancak çoğu bilim insanı, bu analizlere yeni bir sözde ciddiyet katarken "kan" ve ırksal özellikler hakkındaki eski fikirleri korudu. Harvard Üniversitesi William James kürsüsünde profesör olan ünlü psikolog William McDougall, 1920 yılında ırkın "milli karakteri belirlemede temel öneme sahip olduğunu" ve "ırklar arasında büyük farklılıklar olduğuna ve bunların birçok durumda binlerce nesil boyunca devam ettiğine dair makul bir şüphe olmadığını" iddia etti. Özellikle beynin büyüklüğüne odaklanarak, Zenci ırkı hakkında "belirli zihinsel özellikler... özellikle kaygısız tavır, dizginlenmemiş duygusal şiddet ve tepkisel davranış" gibi genellemeler yaptı. [28] ABD'nin gelecekteki Başkanı Theodore Roosevelt'in "yüzyılın en dikkate değer kitaplarından biri"[29] olarak nitelendirdiği 1893 tarihli National Life and Character/Milli Hayat ve Karakter çalışmada, tarihçi Charles Pearson milli karaktere dayanarak, "daha aşağı ırkların" "daha üstün ırklar" üzerinde baskın çıkacağı ırk savaşlarını öngördü. [30]
Antropologlar bu tür teorileri kanıtlamak için sahaya indiler. Örneğin, Batı Fas'ta "basit köylüler" arasında Rorschach mürekkep testini uyguladıktan sonra Manfred Bleuler ve ortağı, Faslıların Avrupalıların "soyut genelleme eğiliminden" yoksun olduğu, "anlık olayların etkisi altında kolayca etkilenebilen bir coşkuya" sahip olduğu ve Avrupalıları karakterize eden "dışa dönük başarı peşinde sistemli, enerjik ve azimli bir çabaya" sahip olmadığı sonucuna vardı.[31]
Japonya'nın özel durumundan dolayı, ırksal açıklamalar hem geri kalmışlık hem de başarıları açıklamak için kullanıldı. Coğrafya profesörü Johannes Justus Rein Japonları "çocuksu, zararsız, güvenilir, neşeli ve her yaşta çocuksu oyunlara meyilli bir ırk" olarak nitelendirdi "yeni bir şeye karşı hevesli olmalarına rağmen, yarım yamalak tanıştıklarında hızla sıkıldıklarını" belirtti.[32] Bu Batılı fikirler bazı Japonları da ikna etti: felsefe profesörü Tetsujiro Inoue, baş şekillerinden Batılıların daha gelişmiş bir beyne sahip olduğunu tespit etti ve 1889'da "Japonların Batılılara göre zekada, mali güçte, fizikte ve her şeyde oldukça aşağı olduğunu" yazdı.[33]
Ancak ırk ve milli karakter, Japonların olumlu özelliklerini de açıkladı. Bir İngiliz kaptan ve yazar, 1859'da Japonları "çok dikkat çekici bir ırk" olarak gördü ve "renklerinden, özelliklerinden, kıyafetlerinden ve adetlerinden, mutlaka köken aldıkları Semitik soyu tanımamanın imkânsız olduğunu" ifade etti; görüşlerini gelecek başarılarını öngörerek sonuçlandırdı.[34] Gulick 1905'te, Japonların "milli karakterin fizyolojik teorisinin yetersizliğini" kanıtladığını iddia etti. Kanıt olarak "Bir Doğulu'nun mutlaka ve değişmez bir şekilde Doğulu olması gerekiyorsa, Japonya'nın Batı ile bu kadar yakın ve sempatik bir ilişki kurması imkansız olurdu" dedi ve "Japonya'nın milli karakteri sayesinde ... parlak bir geleceği olduğunu" öngördü.[35] Sosyolog Thorstein Veblen 1915'te, Japonların "ırksal bileşimde Batılılarla paralellikleri" nedeniyle başarılı olduklarını yazdı.[36] Bu takdir, Japonlar üzerinde etkili oldu; çok yönlü bilim insanı Inazō Nitobe 1909'da, "Japon ırkının alıcı yönünde, Avrupa ırklarına yakın bir şeyler olması gerektiğini, belki de Hintliler aracılığıyla bize ulaşan Aryan kanına bağlı olabileceğini ... kraniyolojik kanıtlarla ispatlandığını" yazdı.[37]
Alman romantikleri ve milliyetçileri, kendilerinin ve diğerlerinin Volksgeist'ini (milli ruh) sistematik bir şekilde inceledi ve bunu bir milletin eşsiz özelliklerini keşfetmek için kesin bir bilim haline getirmeyi umdu. Bu çabanın öne çıkan isimleri arasında Johann Gottfried von Herder (1744-1803), Alexander von Humboldt (1769-1859) ve halk psikolojisinin (Völkerpsychologie) kurucu ortakları Heymann Steinthal (1823-99) ve Moritz Lazarus (1824-1903) vardı. Zamanla, Alman bilim insanları, paylaşılan ırksal miras aracılığıyla mistik bir şekilde birleştirilmiş bir bütün olarak millet fikrini teşvik ettiler. Psikolojinin kurucusu Wilhelm Wundt, Birinci Dünya Savaşı'nın ortasında, savaş zamanının milli karakteri barış zamanından daha net bir şekilde ortaya çıkardığını savunan bir kitap yazdı.[38]
Nazi ideolojisinden ilham alan Alman sosyal bilimciler, ırksal özelliklere dayalı geniş bir sözde-bilim geliştirdiler; ünlü psikolog Erich R. Jaensch, görme ve hafıza araştırmalarının sonuçlarını kullanarak biyo-psikolojik tipler ve Yahudilerin ırksal aşağılığını iddia eden bilimsel bir temel çizdi ve bu şekilde Hitler'in beğenisini kazandı.[39] Antropolog Margaret Mead'in notlarına göre Nazi rejimi, "Alman milli karakterini sistematik bir şekilde değiştirme" girişiminde bulundu.[40] Avusturyalı sosyolog Frederick Hertz'in sözleriyle Alman çabaları, milli karakter fikrine "yeni ve uğursuz bir anlam" kattı.[41]
İkinci Dünya Savaşı – Araştırmalar
John Stuart Mill, büyük liberal filozof, 1872 yılında "milli (veya toplu) karakter yasalarının sosyolojik yasaların en önemli sınıfı olduğunu" belirtmiş ve "Milli karakter bilimi" adını verdiği bir disiplinin geliştirilmesini teşvik etmişti. Ancak bu fikri ne o ne de başka birisi İkinci Dünya Savaşı'na kadar ilerletemedi.[42] Savaş, İngilizce konuşan sosyal bilimciler arasında üç önemli değişiklik başlattı: "milli karakterin şimdi ve gelecekte temel bir öneme sahip olduğu"[43] konusunda hemfikir oldular; ırksal yaklaşımdan vazgeçip kişilik ve çocuk yetiştirme üzerine odaklandılar; ve milli karakter üzerine iç görüleri kamu politikasına uygulamaya çalıştılar.
Etki açısından yüksek hedefler koydular. İngiliz Nature dergisi 1941 tarihli bir editoryalde şöyle açıkladı:
geleceğin geniş politika konularını ele almak zorunda olan devlet adamları için, milli karakterin kalıcı özellikleri ve gelişim eğilimleri eşit derecede önemlidir. Sosyal bilimler için, Savaş'ın sürdüğü ve uluslararası bir düzenin yeniden oluşturulması gereken ulusların karakterini, ruh halini ve baskın çıkarlarını tam anlamıyla kavramaktan daha önemli olan görevler azdır. [44]
Ayrıca, Müttefik bilim adamları kendi nüfuslarını anlamaya, düşman topraklarındaki dostlara ulaşmaya, müttefiklerle ilişkileri geliştirmeye ve işgal kuvvetleri için rehberlik sağlamaya çalıştılar. [45] Science News'teki bir yazar, milli karakter çalışmalarının savaşa yol açabilecek "yanlış anlamaları ve yanlış yorumları önleyebileceğini" umdu.[46]
Bu yardım tekliflerini dikkate alan ABD hükümeti, özellikle Japonya'yı yorumlamak üzere tanınmış akademisyenlerin hizmetlerini istedi. Savaş Bilgi Ofisi ve ABD hükümetinin diğer kurumları, önde gelen antropologları ve psikologları yardım etmeleri için davet etti. Antropolog Ruth Benedict tarafından rapor edilen sorular şunları içeriyordu:
Japonlar tarafından işgalsiz teslim alınmak mümkün mü? İmparatorun sarayını bombalamalı mıyız? Savaş esiri Japonlardan ne bekleyebiliriz? Amerikalıların hayatlarını kurtarmak ve Japonların son adama kadar savaşma kararlılığını azaltmak için kendi topraklarında ve Japon ana vatanında hangi propagandayı yapmalıyız? ... Barış geldiğinde, Japonlar sürekli sıkıyönetim altında tutulması gereken bir halk mı olacaklar? Ordumuz, Japonya'nın her dağlık sığınağında umutsuz sona kadar savaşmaya hazırlanmalı mı? Uluslararası barışın mümkün olabilmesi için Japonya'da Fransız Devrimi veya Rus Devrimi tarzında bir devrim yapılması gerekecek mi? Bunu kim yönetecek? Alternatif, Japonların yok edilmesi mi?[47]
Özellikle dikkate değer olan, giremedikleri ülkelerde "uzaktan saha çalışması" olarak adlandırılan girişimdi. Antropologlar, genellikle küçük ölçekli topluluklara odaklanan araştırmalarında sosyal yaşamın özelliklerine – özellikle akrabalık bağları, aile ilişkileri ve toplumsal inançlara – vurgu yaptılar. Psikologlar kişilik üzerine Freud'un kavramlarına, çocuk yetiştirme uygulamalarına ve cinselliğe büyük önem verdiler. Burma, Alman, Japon, Romen ve Tay toplumlarının, çalıştıkları küçük Güney Pasifik veya Afrika topluluklarından derinden farklı olduğunu tamamen fark etmelerine rağmen (bu da antropologları genelleme yapmaktan çekinir hale getirdi), bazı mesleki yönelimler devam etti.
Geoffrey Gorer, Weston La Barre ve Ruth Benedict tarafından yapılan çalışmalar, özellikle Japonya ile ilgili olarak dikkat çekiyor. Gorer'in Mart 1942'deki[48] öncü analizi, Japonya'daki yetiştirme yöntemlerinin üç yönünü ele aldı ve ülkenin politikası ve askeri yapısı hakkında geniş çaplı sonuçlar çıkardı.
İlk olarak, "katı tuvalet eğitiminin" değer sistemlerinin temelini oluşturduğunu ve bu nedenle Japonların mutlak ahlak anlayışından yoksun olduğunu ve doğru ve yanlışa doğru zamanında doğru şeyi yapmaktan daha az önem verdiklerini belirtti. Bu, "Japonya'daki Japon hayatının her yerindeki dikkat çekici nezaket ... ve savaştaki Japonların ezici vahşet ve sadizmi arasındaki çarpıcı tezat" olmasını da dikkat çekiyor. Ritüelle ilgili bir takıntıya yol açıyor, zorlama ve hatta nöroz teşvik ediyor; bu da Japon toplumunun dengesiz doğasını açıklıyor. Ve saplantı saldırganlığa yol açtığı için, Japonların tehlikeli dürtülerini ara sıra dış maceralar yoluyla boşaltmaları gerekiyor.
İkinci olarak, Gorer, oğulların babalarına bağımlı olduğunu ancak annelerini domine ettiklerini savundu. Bu anı, Japon yöneticilerin diğer devletleri erkek veya kadın olarak görmesine neden oluyor; ilkine saygı duyarlar, ikinciyi ise hor görürler. Gorer aslında Manila'nın Japon işgalini "saçını mahvetmek ve annesinin değerli toka ve iğnelerini kırmak isteyen öfkeli bir çocuk" ile karşılaştırdı.
Üçüncü olarak, çocuklarla düzgün davranmaları için alay etme Japon alışkanlığının büyük önemini gösterdi. Bu, Japonların "tüm çevrenin anlaşılır ve mümkün olduğunca kontrol altında tutulmadığı sürece tehlikede hissetmelerine" yol açıyor. Bu durumdan, bazı Japon askeri sözcülerinin önerdiği gibi, Mikado'nun tüm dünyayı yönetmesi gerektiği sonucuna sadece kısa bir adım var.
Gorer'in çocuktan yetişkine ve evden politik alana kadar yaptığı şaşırtıcı atlamalar geniş bir literatüre ilham verdi.
La Barre, çocukların tuvalet eğitiminde kullanılan "şiddet veya zalimliğin", Japonları "dünya etnoloji müzesindeki en takıntılı halk" yaptığını buldu. Gerçekten de tüm Japon kişiliği, "büzgeçin kültürel olarak renklendirilmiş koşullanmasına" eşlik eden zorlayıcı eğitimle mücadele ve tepkiler tarafından şekillendiriliyor. Özellikle, "yüzü koruma" vurgusu, Japonların saldırganlığı gizli bir şekilde uygulamalarına neden oluyor ve bu, Pearl Harbor'daki Japon davranışları için bir açıklama olabilir. Cinsiyetler arası ilişkiler de uluslararası politikaya doğrudan etki ediyor, çünkü "Japonya'da ve Almanya'da olduğu gibi, erkeğin kadın üzerindeki sürekli, kolay zalimane hakimiyeti, daha 'aşağı' ve dolayısıyla 'aşağı' halklara karşı tutumlarına doğrudan etki ediyor." La Barre hatta "Amerikalıların, Japon sosyal sistemini büyük bir kesinlikle amaç belirlenmişlikle ve kapsamlılıkla değiştirmek zorunda olduklarını" savundu.[49]
Benedict, Gorer ve La Barre'in çocuk yetiştirme uygulamaları ve Freud'un anal-erotik teorisine olan vurgusunu hafifletti ve en etkileyici ve kalıcı uzaktan saha çalışması, Chrysanthemum ve Sword/Kasımpatı ve Kılıç'ta, katı tuvalet eğitimi ve utanç kültürü tarafından şekillendirilmiş bir Japon karakterini ortaya çıkardı. Bu, takıntılı olarak temiz, nazik ve yaltak kişiler yaratan bir millet oluşturdu. O da aile ve devlet arasında doğrudan bir bağlantı gördü; örneğin, babaya saygı tutumu, "Japon toplumunun her yerinde bir model haline geldi."[50]
İkinci Dünya Savaşı – Politika Önerileri
Bu analizler geniş bir yankı uyandırdı ve bu yüzden yaygınlaştı (ve kabaca) yayıldı. General Douglas MacArthur için 1944'te hazırlanan bir rapor, Japonların küçük fiziksel boyutlarının onların saldırganlıklarına sebep olduğunu belirtiyordu: "Kelimenin tam anlamıyla Japonlar küçük insanlardır. Bazı gözlemciler, Japonların üç inç daha uzun olsaydı Pearl Harbor'ın olmayacağını iddia ediyor."[51] MacArthur'un kendisi, Japon milli zihniyetini "on iki yaşında bir çocuk" olarak tanımladı[52] ve Japonya'daki amacının "milli ve bireysel karakterin yeniden şekillendirilmesi" olduğunu ilan etti.[53]
Bir ana istisna dışında, bu analizden çıkan politika tavsiyeleri kötü sonuçlandı. Özellikle, milli karakter uzmanları, Japonların ve Almanların İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra demokratik yolları benimsemeden önce derin değişiklikler geçirmeleri gerektiğini öngördü. Antropolog Douglas G. Haring, 1946'da Japonya için demokrasinin "demokratik geleneklere aykırı en derin duyguları olan bir halk arasında zorla yaratılamayacağını" yazdı. "Sadece bebeklik dönemindeki sosyal deneyimlerin kalıplarını değiştirerek bir toplumun kalıcı reformlar geçirebileceği, demokrasiye veya otoriteye doğru ilerleyebileceğini" belirtti.[54] Ne yazık ki Haring için, o satırları yazarken MacArthur, Japonya'da başarıyla demokrasiyi zorla empoze ediyordu – ve de ülkenin çocuk yetiştirme uygulamalarına karışmadan.
İngiliz dergisi Nature, 1941'de Almanya hakkında karamsar sonuçlar çıkardı, "birçok [Alman] çocuğun yetişkin nüfus arasında demokratik iş birliği ideallerinin geçerli olduğu dönemlerde büyümediği" için, savaş sonrası Almanya'nın savaş zamanındaki dehşetlerinden dolayı değişmesinin olası olmadığını yazdı.[55] Morris Ginsberg de 1942'de yazdığı üzere,
otorite ihtiyacının Alman yaşamında derin kökleri vardır ve aşağı ve üstün ilişkisi tüm aktivite alanlarını etkiler. Bu nedenle, Almanların otoriteye ve hiyerarşik alt tabakaya dayanan düzen biçimlerini terk etmelerinden önce diğer organizasyon biçimlerinde uzun bir eğitim dönemi gerekecektir.[56]
Richard Brickner'in 1943 tarihli Alman milli karakter teşhisi, savaş sonrası Almanya üzerinde sert önlemler alınmasını önerdi, örneğin çiftlerin sadece çocuklarını hükümetin yetiştirmesine izin verdikleri şartıyla evlenebilmelerine izin verilmesi gibi.[57] Savaşın sona ermesi ve Amerikan Askeri Hükümeti'nin başlamasıyla, Nürnberg mahkemelerine katılan ve Nazilerden arındırma üzerinde çalışan Bertram Schaffner, hatta anti-Nazi Almanların "otoriterlik, hoşgörüsüzlük, güvensizlik, saldırganlık ve ulusal davranışlarındaki katılıkta etkili olan çok önemli faktörlerin farkında olmadıklarını" konusunda endişelendi. Uzun bir işgal sürecini savundu ve sadece ideolojik ve kurumsal reform değil, "kişilerarası ilişkiler ve aile yaşamının" da köklü bir şekilde değiştirilmesi çağrısında bulundu.[58]
Ancak, Almanların demokratik olmaları için "uzun bir eğitim dönemine" veya hükümetin çocuk yetiştirmesine ihtiyaçları yoktu; Nazi rejiminin çöküşünden sadece dört yıl sonra Bundestag'a başarılı bir şekilde seçimler yapıldı.
Sosyal bilimciler, ulusal karaktere dayalı olarak bir politika tavsiyesinde bulundular ve bu iyi sonuçlandı. John Dower anlatıyor, Müttefiklerin "Japon imparatoru ve imparatorluk kurumuna, Japon kültürünün mükemmel sembollerine saldırmaktan kaçınmalarını" istediler. Ancak burada bile, Dower akademisyenlerin argümanının "Müttefik savaş politikasının formülasyonuna hemen hemen hiç etkisi olmadığını" belirterek önemini azalttı.[59] Kısacası, gerçekçi hükümet çalışanları, sosyal bilimcilerin hatalı analizlerinden etkilenmeksizin iyi kararlar aldılar.
İkinci Dünya Savaşı Sonrası – Eleştiri
Başlangıçta, hatta Gorer-La Barre-Benedict analizinin eleştirmenleri genel yaklaşımlarını kabul etme eğilimindeydiler. Antropolog John F. Embree detaylar konusunda münakaşa etti[60] ve psikolog Fred N. Kerlinger ise onları acımasızca eleştirdi ("savunulamaz", "ciddi hatalar ve önyargılar") ancak "çalışmalarında çok iyi şeyler bulduğunu" belirtti.[61] Ancak savaşın bitiminden kısa bir süre sonra, Clyde Kluckhohn'un "Scott Tissue tarih yorumu" olarak adlandırdığı, İkinci Dünya Savaşı dönemine ait indirgemeci çalışmalar itibarını kaybetti, reddedildi ve bazen alay konusu oldu.[62]
Embree 1945'te, Japonların iki yüzyıl boyunca barış dönemlerinde kabaca aynı tuvalet eğitimi tekniklerini kullandığını belirtti.[63] Hamilton Fyfe, bir antisemit ve Komünist sempatizanı, 1946'da "milli karakterin bir yanılsama olduğunu ve dünyada büyük zararlar verdiğini" kanıtlamak için bir kitap yazdı.[64] Haring 1947'de, "Milli karakterin, duygusal insanlar, halk kahramanları ve meraklı koleksiyoncular için mutlu bir av sahası sağladığını, bilimsel araştırmanın geciktiğini" yazdı.[65] Bir Japon dergisi, 1949'da "Kasımpatı ve Kılıç hakkında Ortaya Çıkan Sorunlar" başlıklı beş makale yayınladı.
1951 yılı, eleştirilerde bir patlama gördü: Rusya uzmanı Bertram Wolfe, bebek yetiştirme tezlerini alaya aldı: "Bir bebeği sargıdan çıkarıp bezini değiştirmekten daha kısa sürede, MacArthur'a Japonya'yı nasıl yöneteceğini, Truman'a Rusya ile nasıl başa çıkacağını ve [Müttefik işgali altındaki Almanya'nın yöneticisi John] McCloy'a Alman düşüncesinin ve kurumlarının tüm problemlerini nasıl çözeceğini söyleyebilirler." [66] Psikolog Maurice Farber, savaş zamanı çabalarını "izlenimci, temelde rastgele bir metodolojiyle üretildi" diyerek reddetti. [67] Antropolog Ralph Linton, "yakın tarihli çalışmaların, Tocqueville veya Charles Dickens'ın[68] yazılarından ne daha fazla ne de daha az bilimsel doğruluğa sahip olduğunu" buldu ve Haring bunları "fantastik yaklaşımlar" olarak değerlendirdi.[69] Sosyolog Morroe Berger, "antropologların, sosyologların ve psikologların ... bireysel ve milli davranışlar arasındaki kolay analojilerden kaçınmayı öğrenmeleri gerektiği" konusunda uyardı.[70]
İki yıl sonra, antropolog David Mandelbaum, milli karakter çalışmalarının "hala ilk çırpınan ve belki de tökezleyen aşamalarda olduğunu" söyledi.[71]Tarihçi David Potter 1954'te, "milli karakter kavramının ciddi bir şekilde kuşku altında olduğunu, hatta tamamen itibarsızlaştığını" gözlemledi.[72] Nazi çabalarının korkunç gölgesi, milli karakter fikrini daha da itibarsızlaştırdı ve gazeteci Milton Mayer, 1955'te etkili bir kitapta "Nazilerin var olduğunu söylediği bir şey olan milli karakterin aslında var olmadığını" not etti.[73] Daha sonra 1960'larda, milli karakter tartışmasından kadınların, siyahların ve diğer azınlıkların neredeyse tamamen yokluğu birçok kişiyi rahatsız etti. Böylece E. Adamson Hoebel, 1967'de antropologlar için milli karakterin "tadını kaybettiğini", çoğunun bunu "umutsuz ve umut verici olmayan bir alan" olarak gördüğünü gözlemledi.[74]
Diğerleri konsepti tamamen anlamsız buldu. Japonya uzmanı Ezra F. Vogel, 1979'da Japonya'yı açıklamak için milli karakter yaklaşımını reddetmenin gerektiğini hissetti: "Japon başarısı, geleneksel karakter özelliklerinden ziyade belirli organizasyon yapıları, politika programları ve bilinçli planlamayla ilgilidir"[75] 1980'de, antropolog Peter T. Suzuki, [76] La Barre'nin 1945'teki Japon milli karakter çalışmasındaki metodolojik yetersizliği ve yüzeysel sonuçları eleştirdi. [77] Aynı yıl, tarihçi Richard Minear "milli karakter hakkındaki ifadelerin doğası gereği tehlikeli olduğunu" genelleştirdi.[78] Milli karakter üzerine bir kitapta, psikolog Dean Peabody bu konuda "entelektüel tarihte bu kadar az ilgili kanıta dayalı bu kadar çok zayıf argümanın kullanıldığını" yazdı. [79] Sosyal psikolog Hiroshi Minami 1988'de Benedict'in "Japon sosyal psikolojisinin gerçek dinamiklerini yakalamak için çok statik ve tarihsel olmayan bir kitap yazdığı" için eleştirdi.[80]
2001'de Amerikan milli karakteri üzerine bir kitapta, Jung analisti Michael Gellert, "milli karakter kavramının fikir tarihinin en belirsiz ve en gizemli kavramlarından biri olduğunu" kabul etti.[[81] 2006'da, Robert R. McCrae ve Antonio Terracciano, 51 ülkede kişilik profillerini inceledikten sonra "milli karakter algılarının temelsiz önyargılar olduğu" sonucuna vardı[82] 2013 Psikoloji Sözlüğü, "milli karakter"i "çoğunlukla doğru olmayan stereotiplerden oluştuğunu" belirterek tanımladı.[83] 2016'da, Hoover Enstitüsü'nden Charles Hill, milli karakter çalışmalarını küçümseyerek, "bir zamanlar temel olarak tanınan" ancak şimdi, bir konu olarak "rahatsız edici derecede duyarsız ve kibirli olarak kabul edilemez arasında bir yerde gizlendiğini" not etti.[84]
İkinci Dünya Savaşı Sonrası – Araştırmalar
Bu eleştiri yaylım ateşine rağmen, "Ulusal karakter araştırması İkinci Dünya Savaşı sonrası entelektüel tarihin belli başlı bir özelliğiydi. Sosyal bilimlerin tüm dallarını – tarih, psikoloji, sosyoloji, antropoloji ekonomi ve siyasi bilimi – içeren bir projeydi."[85] 1951'de Berger hala "müthiş bir ulusal karakter biliminin gelişmesi"[86] umudunu dile getiriyordu. 1945 ve 1955 yılları arasında antropologlar diğerlerinin yanısıra Amerikalıların,[87] Brezilyalıların,[88] Çinlilerin,[89] İngilizlerin,[90] Almanların,[91] ve Rusların[92] ulusal karakterleri üzerine kitaplar yayınladılar.
Bu araştırmalar çeşitli talepleri karşılamıştır: ulusal karakteri ulusal stereotiplerden ayırt etmek,[93] Almanya ve Japonya'daki işgal politikalarını belirlemek ve askeri politika ve strateji geliştirmek.[94] Psikanalistler, bütün ülkeleri kanepeye yatırmaya devam etmişlerdir. Böylece, 1950'de Henry V. Dicks tipik bir Alman'ın "itaatkar/baskın uyuma vurgu yapan, görev erdemlerinin güçlü bir karşı-kateksisi olan, benlik tarafından 'kontrol' edilen, özellikle yeniden yansıtılan süper ego sembolleriyle desteklenen ikircikli, zorlayıcı karakter yapısına sahip olduğunu " tespit etmiştir.[95] 1967 gibi geç bir tarihte, The Annals bir sayısını seçkin sosyolog Don Martindale'in editörlüğünde "Sosyal Bilimler Perspektifinde Ulusal Karakter" araştırmasına ayırmıştır.
1985 yılında, Peabody, hem iç grup hem de dış grup olmak üzere altı ülkede ulusal karaktere ilişkin görüşleri araştırmış ve bu süreçte ülkenin özellikleri konusunda etkileyici bir mutabakat bulmuştur.[96] 1990 yılında New York Times'da yayınlanan "Almanlardan Neden Korkuyorum" başlıklı makalede, Almanya'da Danimarka ve İtalya'ya kıyasla ebeveynlerin çocuklara karşı daha fazla saldırganlık gösterdiğine ve çocuklar arasında daha fazla saldırganlık eylemi yaşandığına işaret edilmiştir.[97] 1997'de sosyolog Alex Inkeles makalelerini topladı, alanı inceledi ve Almanya, Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri'ne vurgu yaparak daha yapılacak çok iş olduğu sonucuna vardı.[98] Amerikan,[99]Çin,[100] İngiliz,[101] Hintli,[102] ve doğu Avrupalıların [103] ulusal karakterlerinin yanısıra karşılaştırmalı ulusal karakter gelişimi[104] ve kaygı düzeyleri[105] üzerine kitaplar yirmi-birinci yüzyılda ortaya çıktı, ancak bunlar tamamlayıcı olmaktan çok geriye dönük olma eğilimindeydi.
Tartışma hala canlı ve güçlüdür. Yaklaşık 2,000 akademik derginin ve diğer bazı materyallerin dijital kütüphanesi olan JSTOR, "ulusal karakter" terimin içeren 42,000'den fazla makaleyi listelemektedir.[106] Uluslararası Sosyal Bilimler Ansiklopedisi'ndeki ulusal karakter girişi 2,5 milyondan fazla görüntülenmiştir.[107] Bir kelimenin veya ifadenin geçtiği kitapların yüzdesini belgeleyen Google Ngram, 1800'den 1925'e kadar ulusal karakter için düşük bir seviye, ardından 1955-65'te on katlık bir artış zirvesi ve ardından sadece mütevazı bir düşüş göstermektedir.[108]
Günümüzde ulusal karakter tartışması, daha önceki araştırmaların birçok özelliğini korumaktadır: hayali teoriler büyük ölçüde buharlaşmış, yüksek zekalar uzun zaman önce çekilmiş ve araştırma dar anlamda akademik olsa da hala bu geleneklerin büyük kapsamını yansıtmaktadır. "Ulusal Karakter Okulu'nun" çalışmalarını inceleyen antropolog Sujay Rao Mandavilli, bu okulun sosyal ve kültürel antropoloji üzerinde "silinmez bir iz" bıraktığı sonucuna varmıştır.[109]
Sonuç: Tarihe Duyulan İhtiyaç
Ulusal karakteri nesnel bir analiz konusu haline getirmeye yönelik yirminci yüzyılın ortalarındaki büyük deneyden ne anlamalı? Zeki akademisyenler, açıkça ifade edilmiş orijinal ve büyüleyici fikirlerle ortaya çıktılar.[110] Ne yazık ki, sosyal bilimciler çok önemli bir boyutu-tarihsel olanı-büyük ölçüde göz ardı ettiler. Bu eksiklik, çalışmalarının faydasını baltalayacak kadar ileri gitti.
Basitçe söylemek gerekirse, değişmeyen ulusal karakter zaman içindeki değişimi açıklayamaz. Japonya ve Rusya'da çocuk yetiştirme konusundaki teoriler kabul edilse bile, bunlar rejimlerinin zaman içindeki saldırganlığını açıklayamaz. Farber'ın sözleriyle: "Tarihin hiçbir anahtarı ... özünde tarih karşıtı olan bir yöntemle sağlanamaz."[[111] Kendine aşırı güvenen sosyal bilimciler bu kuralı görmezden gelmiş ve tarihsel gelişmeleri tarihe başvurmadan açıklamaya çalışmışlardır. En saçma haliyle, tuvalet eğitimi uygulamalarını bilmek Japon tarihini anlamayı engelliyordu ve bebeklerin kundaklanması Rusya'nın evrimini görmezden gelmek anlamına geliyordu. Sosyal yapılar, bireysel kişilik, bürokratik çatışmalar, siyasi ideoloji, dini duygular ve ekonomik çıkarlar da dahil olmak üzere diğer tüm nedensel güçlerin yerini aldı.
Minear, "Antropoloğun bir değnek darbesiyle" diye yazıyor, "tarihsel gerçeklik ortadan kalkıyor ve geriye psiko-kültürel analiz kalıyor." Japon eylemlerini anlama çabasına odaklanarak devam ediyor:"
savaş zamanı araştırmacıları antropologdu, tarihçi değil, yine de çoğu tarihçinin çekineceği sorulara güvenle yaklaştılar. ... Japon ulusal karakteri üzerine savaş zamanı araştırmacıları kötü tarihçilerdi. İçinde çalıştıkları ve Japon ulusal karakterini soyutlamaya çalıştıkları tarihsel ortama karşı duyarsızdılar. Dahası, çoğu Japon ulusal karakterine ilişkin analizlerini Japon tarihinin bir açıklaması, Japonya'nın Çin'i neden işgal ettiği ve Japonya'nın ABD'ye neden saldırdığı gibi sorulara bir yanıt olarak görmeye başladı. ... Japon ulusal karakteri ile Japon dış politikası arasında doğrudan bir bağlantı gördüler; bu bağlantı onları l930'ların gerçek tarihsel ortamını inceleme ihtiyacından kurtardı.
Minear, Benedict'in Chrysanthemum and the Sword/Kasımpatı ve Kılıç itabına atıfta bulunarak şöyle devam ediyor: "Ya savaşın nedenleri kültürel olmaktan ziyade emperyal ya da ekonomik olsaydı? Bunlar Benedict'in ciddiye aldığı olasılıklar değil. Nihayetinde, tarihsel içeriği ağır basan Japon karakter tasviri, tarihin bir karakter açıklamasına dönüşüyor. ... Benedict'in analizi böylece Japon davranışını tarihsel bağlamından soyutlamıştır."[112]
"Sosyal bilimci" kavramı, insanlığı amipler ya da asteroitler gibi inceleme olasılığını ima etmektedir. Ulusal karakterin karanlık dünyasına yapılan kısa ama yoğun akademik gezi, insanlara uygulandığında bilimsel ve "tarihsiz"[113] yöntemlerin ciddi sınırlamalarını göstermektedir. Her zaman olduğu gibi, tarih gerekli bir yaklaşım sağlamaktadır. Jacques Barzun'un formülasyonuyla: "Bir halkın açıklamasını aktarmak için gerekli olan biçim tarihseldir. Tarif etmeyin! Bize ne olduğunu, kimin orada olduğunu ve kimin ne söylediğini anlatın."[114]
Bazı sosyal bilimciler hatalarını kabul ettiler. Daha 1944'te psikolog Otto Klineberg, tarih çalışmasının "tam bir resim için mutlak bir ön koşul olduğunu pişmanlıkla kabul etti. Bu olmadan hata üstüne hata yaparız."[115] 1953 yılında antropolog Haring, Japon ulusal karakterinin tarihsel gelişmeler ışığında görülmesi gerektiğini kabul etmiş ve böylece daha önceki yazılarını (özellikle 1946 tarihli "Japonya'da Kişisel Karakterin Yönleri" makalesini) dolaylı olarak geri çekmiştir.[116]
Sosyal bilimciler bu konuya ciddi bir şekilde dönecek olurlarsa – ki dönebilirler, çünkü sosyolog Don Martindale'in belirttiği gibi, "ulusal karakter üzerine zengin bir kavram ve gözlem mirası mevcuttur"[117] – ulusal karakterin büyük ama başarısız çalışmasından ders almalı ve tarihi gelecekteki araştırmalarının merkezine koymalıdırlar.
Bunu yaptıklarında, kendilerini iyi bir dostluk içinde bulacaklardır. Tarihçi David Potter, "Önde gelen Amerikan tarih yazarları arasında, ara sıra ya da sürekli olarak, açıkça ya da dolaylı olarak Amerikan ulusal karakteri fikrine başvurmayan neredeyse hiç kimse yoktur" demektedir. Potter, genel olarak milliyetçi tarihçiler için, "ulusal karakter kavramı ... tüm materyallerinin işlenişine nüfuz eden tek baskın tarihsel varsayım haline geldi" diyor, ancak bu kavramı açıklığa kavuşturmak için çok az şey yaptıklarını kabul ediyor.[118] Gerçekten de, ulusal karakter araştırmasını Amerikan karakteri üzerine bir çalışma olan eserine dahil eden nadir tarihçidir; sofistike bir tarihsel incelemede, anahtarı bireycilik veya uyumluluk gibi olağan kategorilerde değil, eşitliğe olan tekil bağlılıkta bulur.[119]
Dolayısıyla ulusal karakterin sağlıklı bir şekilde sorgulanması için gerekli temel mevcuttur.
Daniel Pipes is Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve Campus Watch'ın kurucusudur: DanielPipes.org, @DanielPipes, daniel.pipes@gmail.com. Harvard Üniversitesi'nden tarih alanında lisans ve doktora derecelerine sahiptir. Academic Questions (AQ) dergisi için yazdığı son makale olan, "The Wreckage of Endowed Chairs/Bahşedilen Kürsüler Enkazı," AQ'nun Güz 2021 sayısında yayınlanmıştır.
Ekler: Tanımlar
Seçkin yazarlarda oluşan bir liste ulusal karakteri tanımlamıştır. Anahtar kelimeler koyu yazılmıştır:
- Gordon Allport: "bir ulusun üyeleri, aralarındaki etnik, ırksal, dinsel veya bireysel farklılıklara rağmen, belirli temel inanç ve davranış kalıpları bakımından birbirlerine diğer ulusların üyelerine benzediklerinden daha fazla benzerler."[120]
- Jahangir Amuzegar: "insanların çoğunluğu rutin olarak başka yerlerde yaygın veya sık olarak bulunmayan belirli tutum ve davranış kalıpları sergiliyorsa, belirli bir ulusal karaktere sahip oldukları söylenebilir."[121]
- Ernest Barker: "liderleri tarafından faaliyetlerinin her alanında, genel topluluğun rızası ve iş birliğiyle – bazılarında aktif, diğerlerinde az ya da çok pasif – inşa edilen edinilmiş eğilimlerin toplamıdır."[122]
- Morroe Berger: "bir ulusun üyeleri, aralarındaki kabul edilen farklılıklara rağmen, belirli temel davranış ve inanç kalıplarında birbirlerine ... diğer ulusların üyelerine benzediklerinden daha çok benzerler."[123]
- Richard Chenevix: "o ulusun ayırt edildiği belirgin ve önde gelen özelliklerin" toplamıdır.[124]
- Henry V. Dicks: "belirli bir etnik veya kültürel grubun öne çıkan bazı davranış özelliklerinin ve motivasyonlarının geniş, sıklıkla tekrar eden düzenlilikleri."[125]
- Morris Ginsberg: "farklı gruplardaki belirli özellikler veya belki de tiplerdeki farklılıklar."[126]
- Geoffrey Gorer: "Ulusal karakter, ... ortak güdüleri, değerleri ve yatkınlıkları izole etme ve tanımlama girişimidir."[127]
- Sania Hamady: "Karakterlerin ortak bir özellik paydası anlamına gelir ve bireyler bundan farklı yönlerde ve derecelerde farklılık gösterir."[128]
- Vidya Hattangadi: "bir toplumun yetişkin üyeleri arasında arketipik[ikal] olan kişilik özellikleri ve kalıpları."[129]
- Frederick Hertz: "bir ulusta yaygın olan geleneklerin, alışkanlıkların ve inançların bütünü."[130]
- Alex Inkeles and Daniel J. Levinson: "toplumun yetişkin üyeleri arasında modal olan nispeten kalıcı kişilik özellikleri ve kalıplarıdır."[131]
- Alex Inkeles: "bir toplumu oluşturan bireylerin kişiliklerinde yerleşik olan eğilimler" ve ulusal karakter "ulusal bir nüfusu oluşturan bireyler arasındaki bu niteliklerin toplamıdır."[132]
- Hans Kohn: "Doğanın ve ... tarihin ve hukuk sistemlerinin aynı etkilerine maruz kalan ortak bir bölgede yaşam, genellikle ulusal karakter olarak adlandırılan belirli ortak tutumlar ve özellikler üretir."[133]
- Don Martindale: "Ulusal özellikler, bireylerin ulusal gruplarda sergiledikleri özelliklerin bir kategorisidir."[134]
- John Stuart Mill: "İnsanların karakteri, yani fikirleri, duyguları ve alışkanlıklarıdır."[135]
- Raphael Patai: "ulusal bir nüfustaki çoğunluğun paylaştığı güdülerin, özelliklerin, inançların ve değerlerin toplamıdır."[136]
- Richard Pipes: "tüm bir ulusun değil, yalnızca belirli bir zamanda iktidar araçlarını ve fikir organlarını kontrol eden sosyal grubun ruhunu temsil eder."[137]
[1] Jacques Barzun, "The English," The Nation, 14 Ağustos 1943, s. 188.
[2] Don Martindale, "The Sociology of National Character," The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 370 (1967): 31.
[3] Thomas Sowell, "The Character of Nations," National Review, 10 Haziran 2009.
[4] Theodore Roosevelt, "National Life and Character," The Sewanee Review, Mayıs 1894.
[5] Stanley Baldwin, "What England Means to Me", Royal Society of St George'da konuşma, 6 Mayıs 1924; Baldwin bu konuda bir de kitap yazmıştır: The Englishman(London: Longmans Green & Co., 1940). "Mr Major's Speech to Conservative Group for Europe," johnmajorarchive.org, 22 Nisan 1993, erişim tarihi 12 Aralık 2020. David Cameron, "Speech to the Foreign Policy Centre Thinktank," The Guardian, 24 Ağustos 2005.
[6] John Maynard Keynes, The Economic Consequences of the Peace (Londra: MacMillan, 1919), s. 29; Martin Bormann'ın 2 Ekim 1940 tarihli Gizli memorandumundan, Nürnberg Duruşma Tutanakları, cilt 7, 9 Şubat 1946 tarihinde yayınlanmıştır.
[7] Quoted in Alfred Fouillée, Esquisse psychologique des peuples européens (Paris: Félix Alcan, 1903), p. I; Martin Bormann'ın 2 Ekim 1940 tarihli Gizli memorandumundan, Nürnberg Duruşma Tutanakları, cilt 7, 9 Şubat 1946 tarihinde yayınlanmıştır.
[8] "Nation Building Should Become a National Movement: Modi on Teachers' Day" India Today, 5 Eylül 2014.
[9] Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Çin Halk Cumhuriyeti Elçiliği, "Full text of Hu Jintao's report at 18th Party Congress, " 27 Kasım 2012.
[10] Sri Lestari, "Who Are Indonesia's Election Rivals?" BBC Endonezya, 22 Temmuz 2014.
[11] Associated Press, 17 Aralık 1987.
[12] Theodor W. Adorno et. al., The Authoritarian Personality (New York: Harper & Bros., 1950).
[13] Walter Bagehot, Physics and Politics (1872) in The Works and Life of Walter Bagehot, ed. Mrs. Russell Barrington (Londra: Longmans, Green, and Co., 1915), cilt 8.
[14] Lawrence Durrell, "Landscape and Character," The New York Times Magazine, 12 Haziran 1960.
[15] David Hume, "Of National Characters," The Philosophical Works (Edinburgh: Black and Tait, 1826,), cilt 3.
[16] T. E. Lawrence, Seven Pillars of Wisdom: A Triumph (Garden City, N.Y.: Doubleday, Doran & Company, 1935), sayfa 38.
[17] Theodor Mommsen, The History of Rome, çeviren Eilliam Purdie Dickson, kitap 1, sayfa 291.
[18] Montesquieu, "Essai sur les causes qui peuvent affecter les esprits et les caractères" (1743) in Mélanges inédits de Montesquieu (Bordeaux: G. Gounouilhou, J. Rouam et Cie, 1892), sayfa 107-48.
[19] John Ruskin, The Poetry of Architecture: Or, The Architecture of the Nations of Europe Considered in Its Association with Natural Scenery and National Character(Londra: George Allen, 1893).
[20] Max Weber, "The Junkers and German National Character," From Max Weber: Essays in Sociology, çeviri Hans Gerth and C. Wright Mills (New York: Oxford University Press, 1958), sayfa 386-95.
[21] Michael McGiffert, "Selected Writings on American National Character," American Quarterly, 15 (1963) 271-288.
[22] Hippocrates, De aere aquis et locis, ed. W. H. S. Jones (Cambridge: Harvard University Press, 1962-69), Bölüm 16, XVI.
[23] Ulrich Haarmann tarafından yorumlandığı şekliyle, "Ideology and History, Identity and Alterity: The Arab Image of the Turk from the 'Abbasids to Modern Egypt," International Journal of Middle East Studies 20 (1988): 177.
[24] Hume, "Of National Characters," cilt 3, sayfa 236.
[25] Richard Chenevix, An Essay upon National Character: Being an Inquiry into Some of' the Principal Causes Which Contribute to Form and Modify the Characters of Nations in the State of Civilisation (Londra: James Duncan, 1832), cilt 2, sayfa 216; cilt 1, sayfa190.
[26] William Dalton Babington, Fallacies of Race Theories as Applied to National Characteristics (Londra: Longmans, Green, 1895), sayfa 11.
[27] Sidney Lewis Gulick, Evolution of the Japanese: A Study of Their Characteristics in Relation to the Principles of Social and Psychic Development (New York: F. H. Revell, 1905), sayf a115. Ayrıca bkz sayfa 327.
[28] William McDougall, The Group Mind: A Sketch of the Principles of Collective Psychology with Some Attempt to Apply Them to the Interpretation of National Life and Character (New York: G. P. Putnam's Sons, 1920), sayfa 154-55, 164-65. Ancak Moris Ginberg gib diğer önce gelen sosyal bilimciler ulusal karakterin ırksal temeline özellikle karşı çıkmıştır; bkz "National Character and National Sentiment," J.A. Hadfield, Psychology and Modern Problems (New York: Longmans Green, 1936), sayfa 29-50.
[29] Theodore Roosevelt, "National Life and Character," Ağustos 1894. Roosevelt'in ırk konusundaki görüşleri, heykelinin New York'taki Amerikan Doğa Tarihi Müzesi'ne kaldırılmasına karar verilmesine yol açmıştır. Bkz. Frank Miles, "NYC's Museum of Natural History to remove Teddy Roosevelt statue, officials say," Fox News, 21 Haziran 2020.
[30] Charles H. Pearson, National Life and Character: A Forecast (Londra: Macmillan, 1893).
[31] M. and R. Bleuler, "Rorschach's Ink Blot Test and Racial Psychology: Mental Peculiarities of Moroccans," Character and Personality 4 (1935): 97-114.
[32] J.J. Rein, Japan: Travels and Researches Undertaken at the Cost of the Prussian Government (Londra: Hodder and Stoughton, 1884), sayfa 395.
[33] Kenneth B. Pyle'dan alıntı; The New Generation in Meiji Japan: Problems of Cultural Identity, 1885-1895 (Stanford, Calif.: Stanford University Press, 1969), sayfa 110.
[34] Sherard Osborn, Quedah: A Cruise in Japanese Waters, The Fight on the Peiho, yeni ed. (Edinburgh; Blackwood, 1859), sayfa 331.
[35] Gulick, Evolution of the Japanese, sayfa 13, xi.
[36] Thorstein Veblen, "The Opportunity of Japan," Essays in Our Changing Order, ed. Leon Ardzrooni (New York: Viking Press, 1934), sayfa 258. (Bu makale ilk olarak 1915 yılında yayınlanmıştır.)
[37] Inazō Nitobe, "The Influence of the West upon Japan," Shigénobu Okuma, ed., çeviri. Marcus B. Huish, Fifty Years of Modern Japan (New York: Dutton, 1909), cilt 2, sayfa 475.
[38] Wilhelm Wundt, Die Nationen und ihre Philosophie: Ein Kapitel zum Weltkrieg (Leipzig: Alfred Kröner, 1915).
[39] Erich R. Jaensch, Der Gegentypus: Psychologisch-anthropologische Grundlagen deutscher Kulturphilosophie, ausgehend von dem was wir überwinden wolle (Leipzig: Johann Ambrosius Barth, 1938).
[40] Margaret Mead, "The Study of National Character," in Daniel Lerner and Harold D. Lasswell (eds.), The Policy Sciences: Recent Developments in Scope and Method (Stanford: Stanford University Press, 1951), sayfa 75.
[41] Frederick Hertz, "War and National Character," The Contemporary Review, Mayıs 1947, sayfa 275.
[42] John Stuart Mill, The Logic of the Moral Sciences (Mineola, N.Y.: Dover, 2020), sayfa 71. İlk olarak 1872 yılında yayınlanmıştır.
[43] Otto Klineberg, "A Science of National Character," The Journal of Social Psychology 19 (1944): 147.
[44] "National Character," an editorial based on a speech by Morris Ginsburg, Nature, 12 Temmuz 1941, sayfa 33.
[45] Örneğin, Margaret Mead, "Study of National Character," sayfa 75-76.
[46] Science News 18 (1939): 121.
[47] Ruth Benedict, The Chrysanthemum and the Sword: Patterns of Japanese Culture (Boston: Houghton Mifflin, 1946), sayfa 3.
[48] Geoffrey Gorer, Japanese Character Structure and Propaganda (Committee on Intercultural Relations, Mart 1942), 22 Şubat 1943 tarihinde "Themes in Japanese Culture," New York Academy of Science, Transactions, 5 (1943): olarak özetlenmiş ve yayınlanmıştır. 106‑24.
[49] Weston La Barre, "Some Observations on Character Structure in the Orient: The Japanese," Psychiatry 8 (1945): 326, 336, 342.
[50] Benedict, Chrysanthemum and the Sword, sayfa 301.
[51] John W. Dower'dan alıntı, War Without Mercy: Race and Power in the Pacific War (New York: Pantheon, 1986), sayfa 142.
[52] Gavan McCornack ve Yoshio Sugimoto'dan alıntı, "Modernization and Beyond," Gavan McCornack ve Yoshio Sugimoto, ed., The Japanese Trajectory: Modernization and Beyond (Cambridge, Eng.: Cambridge University Press, 1988), sayfa 2.
[53] Douglas MacArthur, "Address to Members of the Allied Council for Japan, Nisan 5, 1946," A Soldier Speaks: Public Papers and Speeches of General of the Army Douglas MacArthur, ed. Vorin E. Whan, Jr. (New York: Praeger, 1965), sayfa 167.
[54] Douglas G. Haring, "Aspects of Personal Character in Japan," Far Eastern Quarterly 6 (1946): 15-16.
[55] Nature, 12 July 1941, p. 33.
[56] Morris Ginsberg, "National Character," British Journal of Psychology 32 (1942): 196.
[57] Richard M. Brickner, Is Germany Incurable? (Philadelphia: J.B. Lippincott, 1943).
[58] Bertram Schaffner, Father Land: A Study of Authoritarianism in the German Family (New York: Columbia University Press, 1948), sayfa 81, 105. Daha da kötüsü, Harvard'lı antropolog Earnest Hooten'ın Alman erkek ve kadınlarının Alman olmayanlarla çifleştirerek "Breed War Strain out of Germans (Almanlardan Savaş Boyu Üretilmesi)" (PM, 4 Ocak 1943) gibi planları vardı.
[59] Dower, War Without Mercy, sayfa 121-22, 139.
[60] John F. Embree, "Standardized Error and Japanese Character: A Note on Political Interpretation," World Politics 2 (1949‑50): 439‑43.
[61] Fred N. Kerlinger, "Behavior and Personality in Japan: A Critique of Three Studies of Japanese Personality," Social Forces 31 (1953): 257-58.
[62] Clyde Kluckhohn, Mirror for Man: The Relation of Anthropology to Modern Life (Londra: George G. Harrap and Co.: 1950), sayfa 184.
[63] John Embree, The Japanese Nation: A Social Survey (New York: Farrar & Rinehart, 1945), sayfa 235-36.
[64] Hamilton Fyfe, The Illusion of National Character (Londra: Watts, 1946), sayfa 2.
[65] Haring, "Aspects of Personal Character in Japan," sayfa 14.
[66] Bertram Wolfe, "The Swaddled Soul of the Great Russians," The New Leader, 29 Ocak 1951, sayfa 15.
[67] Maurice L. Farber, "English and Americans: A Study in National Character," The Journal of Psychology 32 (1951): 241. Farber ayrıca, kundaklamanın bu kadar önemli olması halinde, "sosyal, siyasi ve ekonomik kurumlardaki değişikliklerin, belirli çocuk yetiştirme uygulamalarının değiştirilmesiyle elde edilebileceklere kıyasla önemsiz olacağını" alaycı bir şekilde belirtmiştir. Maurice L. Farber, "Psychiatric Interpretation of Russian History: A Reply To Geoffrey Gorer," American Slavic and East European Review 9 (1950): 153.
[68] Ralph Linton, "The Concept of National Character," Personality and Political Crisis: New Perspectives from Social Science and Psychiatry for the Study of War and Politics, ed. Alfred H. Stanton ve Stewart E. Perry (Glencoe, Illinois: The Free Press, 1951), sayfa 142-43.
[69] Douglas G. Haring, "Re: Ethnocentric Anthropologists," belge, 53 (1951): 135.
[70] Morroe Berger, "The Study of Man: 'Understanding National Character'—and War, Commentary, Nisan 1951.
[71] David Mandelbaum, "On the Study of National Character," American Anthropologist 55 (1953): 176.
[72] David M. Potter People of Plenty: Economic Abundance and the American Character (Chicago: University of Chicago Press, 1954).
[73] Milton Mayer, They Thought They Were Free: The Germans 1933-45 (Chicago: University of Chicago Press, 2013), sayfa 240. İlk olarak 1955 yılında yayınlanmıştır.
[74] E. Adamson Hoebel, "Anthropological Perspectives on National Character," in The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 370 (1967): 2, 4.
[75] Ezra F. Vogel, Japan as Number One (Cambridge, Mass.: Harvard University Press, 1979), sayfa ix.
[76] Peter T. Suzuki, "A Retrospective Analysis of a Wartime 'National Character' Study," Dialectical Anthropology, 5 (1980): 33-46.
[77] Yukarıdaki 31 numaralı dipnottaki özete bakınız.
[78] Richard E. Minear, "The Wartime Studies of Japanese National Character," The Japan Interpreter, 13 (Yaz 1980): 56.
[79] Dean Peabody, National Characteristics (Cambridge, Eng.: Cambridge University Press, 1985), sayfa 18.
[80] Kawamura Nozomu'dan alıntı, "The Concept of Modernization Re-examined from the Japanese Experience," Gavan McCornack ve Yoshio Sugimoto, eds., The Japanese Trajectory: Modernization and Beyond (Cambridge, Eng.: Cambridge University Press, 1988), sayfa 268.
[81] Michael Gellert, The Fate of America: An Inquiry Into National Character (Dulles, Va: Potomac, 2001), Giriş.
[82] Robert R. McCrae ve Antonio Terracciano, "National Character and Personality," Current Directions in Psychological Science, 15 (2006): 156-60.
[83] Pam N., "national character," Psychology Dictionary, 7 Nisan 2013.
[84] Charles Hill, "The American Character," Hoover Institution, 21 Haziran 2016, erişim tarihi 14 Aralık 2020.
[85] Adam Rittenberg, "The Study of National Character in the Post War Era: the work of Erich Fromm, David Riesman, and David Potter" Yüksek Lisans tezi, (Portland, Ore.: Portland State University, 1988), sayfa 1.
[86] Morroe Berger, "The Study of Man: 'Understanding National Character'—and War, Commentary, Nisan 1951.
[87] Margaret Mead, And Keep Your Powder Dry: An Anthropologist Looks at America (New York: Wm. Morrow, 1942); Geoffrey Gorer, The American People: A Study in National Character (New York: W. W. Norton, 1948).
[88] Dante Moreira Leite, O Caráter Nacional Brasileiro: História de uma Ideologia (Sao Paulo: Livraria pioneira editôra, 1954); ayrıca bkz. José Honório Rodrigues, The Brazilians: Their Character and Aspirations, çeviri. Ralph Edward Dimmick (Austin: University of Texas Press, 2014); ilk basım 1967.
[89] Francis L.K. Hsu, Under the Ancestors' Shadow: Chinese Culture and Personality (New York: Columbia University Press, 1948).
[90] Geoffrey Gorer, Exploring English Character (New York: Criterion, 1955) Pont'daki [Graham Laidler]kartonlardan birine bakınız, The British: Character (London: Collins, 1938).
[91] R. H. Lowie, The German People (New York: Rinehart, 1945).
[92] Geoffrey Gorer ve John Rickman, The People of Great Russia (London: Cresset, 1949); Margaret Mead, Soviet Attitudes toward Authority: An Interdisciplinary Approach to Soviet Character (New York: McGraw-Hill, 1951).
[93] H.C.J. Duijker ve N.H. Frijda, National Character and National Stereotypes: A Trend Report Prepared for the International Union of Scientific Psychology(Amsterdam: North-Holland Publishing Co., 1960).
[94] Washington Platt, National Character in Action: Intelligence Factors in Foreign Relations (New Brunswick: Rutgers University Press, 1961)
[95] Henry V. Dicks, "Personality Traits and National Socialist Ideology: A War-time study of German Prisoners of War," Human Relations 3 (1950): 139.
[96] Dean Peabody, National Characteristics (Cambridge, Eng.: Cambridge University Press, 1985). Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, "grup içi öz yargıların grup dışı ya da grup dışı hakkındaki yargılardan daha olumlu olma eğiliminde olduğunu" tespit etmiştir (s. 61).
[98] Alex Inkeles, National Character: A Psycho-Social Perspective (New Brunswick: Transaction, 1997).
[99] Gellert, The Fate of America; Finn Pollard, The Literary Quest for an American National Character (New York: Routledge, 2009).
[100] Warren [veya Lung-kee] Sun, The Chinese National Character: From Nationhood to Individuality (London: Routledge, 2002).
[101] Peter Mandler, The English National Character: The History of an Idea from Edmund Burke to Tony Blair (New Haven: Yale University Press, 2006).
[102] Sanjay Srivastava, Constructing Post-Colonial India: National Character and the Doon School (Londra: Taylor & Francis, 2005).
[103] Balázs Trencsényi, The Politics of "National Character": A Study in Interwar East European Thought (New York: Routledge, 2012).
[104] Roberto Romani, National Character and Public Spirit in Britain and France, 1750–1914 (Cambridge, Eng.: Cambridge University Press, 2001); Helmut Kuzmics ve Roland Axtmann, Authority, State and National Character: The Civilizing Process in Austria and England, 1700-1900 (Aldershot: Ashgate, 2007).
[105] R. Lynn, Personality and National Character (Oxford: Pergamon, 2013).
[106] "national character" at JSTOR.org, erişim tarihi 27 Elim 2020.
[107] "National Character," International Encyclopedia of the Social Sciences, accessed 19 Aralık 2020,
[108] "national character" Google Ngram, erişim tarihi 8 Kasım 2020.
[109] Sujay Rao Mandavilli, "The relevance of Culture and Personality Studies, National Character Studies, Cultural Determinism and Cultural Diffusion in Twenty-first Century Anthropology: An assessment of their compatibility with Symbiotic models of Socio-cultural change," ELK Asia Pacific Journal of Social Science 4 (2018), s. 12.
[110] Bugün çok tanıdık olan jargon yüklü düzyazı, ulusal karakter araştırmasında neredeyse tamamen yoktu. Alex Inkeles ve Daniel J. Levinson'dan nadir bir istisna: "Tek modlu bir kişilik yapısının tasviri ve basitleştirilmiş, monolitik bir kültür ve sosyal yapı tasviri, kişilik modları ve sosyokültürel fenomenler birbirleriyle ilişkilendirildiğinde, genellikle rahatlatıcı ancak gerçek dışı bir uyum izlenimine yol açar. Kültürde 'tutarlılığa doğru bir zorlama' olabilir."Alex Inkeles and Daniel J. Levinson," National Character: The Study of Modal Personality and Sociocultural Systems," Handbook of Social Psychology, Gardner Lindzey tarafından düzenlenmiştir. (Reading, Mass.: Addison-Wesley, 1954), cilt 2, s. 1015.
[111] Farber, "Psychiatric Interpretation," s. 161.
[112] Richard E. Minear, "The Wartime Studies of Japanese National Character," The Japan Interpreter, 13 (Yaz 1980): 37, 44-45
[113] Bertram Wolfe, "The Swaddled Soul of the Great Russians," The New Leader, 29 Ocak 1951, s. 17.
[114] Jacques Barzun, "The English," The Nation, 14 Ağustos 1943, s. 189.
[115] Otto Klineberg, "A Science of National Character," The Journal of Social Psychology 19 (1944): 160.
[116] Douglas G. Haring, "Japanese National Character: Cultural Anthropology, Psychoanalysis, and History," Yale Review, Spring 1953, sayfa 375‑92.
[117] Don Martindale, "The Sociology of National Character," The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 370 (1967): 31.
[118] Potter People of Plenty. Potter, ulusal karaktere olan yoğun güvenlerine rağmen, "tarihçilerin bu kavramı açıklığa kavuşturmak ya da doğrulamak için çok az şey yaptıklarını" belirtmektedir.
[119] David M. Potter, "The Quest for the National Character," in The Reconstruction of American History, ed. John Higham (New York: Humanities Press, 1962), s. 213.
[120] Gordon W. Allport, The Nature of Prejudice (Boston: Beacon, 1954), s. 116.
[121] Jahangir Amuzegar, The Dynamics of the Iranian Revolution: The Pahlavis' Triumph and Tragedy (Albany, N.Y.: State University of New York Press, 1991), s. 99.
[122] Ernest Barker, National Characters and the Factors in Its Formation, 3rd ed. (London: Methuen, 1939), s. 140.
[123] Morroe Berger, "The Study of Man: 'Understanding National Character'—and War, Commentary, Nisan 1951.
[124] Chenevix, Essay, cilt 1, s. 1.
[125] Henry V. Dicks, "Personality Traits and National Socialist Ideology: A war-time study of German Prisoners of War," Human Relations 3 (1950): 112.
[126] Ginsberg, "National Character," sayfa 183-205.
[127] Geoffrey Gorer, Exploring English Character (New York: Criterion, 1955), s. 29.
[128] Sania Hamady, Temperament and Character of the Arabs (New York: Twayne, 1960), s. 23.
[129] Vidya Hattangadi, "Why study of National Character is important?" drvidyahattangadi.com, 13 Haziran 2016.x
[130] Frederick Hertz, "War and National Character," The Contemporary Review, May 1947, s. 277.
[131] Alex Inkeles ve Daniel J. Levinson, "National Character: The Study of Modal Personality and Sociocultural Systems," in Handbook of Social Psychology, edited by Gardner Lindzey (Reading, Mass.: Addison-Wesley, 1954), vol. 2, p. 983. İstatistikta, modal, belirli bir kümede en sık tekrar eden değer (veya sayı) anlamına gelir.
[132] Alex Inkeles, National Character: A Psycho-Social Perspective (New Brunswick: Transaction, 1997), önsöz.
[133] Hans Kohn, The Idea Of Nationalism: A Study In Its Origins And Background (New York: Macmillan, 1944), ps 9.
[134] Don Martindale, "The Sociology of National Character," The Annals of the American Academy of Political and Social Science, 370 (1967): 35.
[135] John Stuart Mill, The Collected Works of John Stuart Mill, ed. John M. Robson (Londra: Routledge, 1963-1991), cilt 8, s. 905.
[136] Raphael Patai, The Arab Mind (New York: Charles Scribner's Sons, 1976), s. 18.
[137] Richard Pipes, "A Historian's Reflections," Vital Speeches of the Day 36, no. 23 (Ekim 1970): 729.