Donald Trump "sıkı inceleme" cümleciğini ilk kez 2016 Temmuz'unda Fransa'nın Nice kentinde gerçekleşen kamyon saldırısının sonrasında ortaya attı. Dokuz aydan beridir de kendisi ve danışmanları bunun pratikte ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyorlar.
Bu cümleciğin yeniden kullanımı, göreve geldikten sadece bir kaç gün sonra, 27 Ocak'ta bireylere değil ülkelere odaklanacaklarını ilan ettikleri zaman gerçekleşti. Bu yaklaşım mahkemeler tarafından iki kez durduruldu; dahası; çıkarılan yasaların doğal olarak hiçbir mantığı yok: bir kısım İranlı dost ve bir kısım Kanadalı ise düşman. Ülkeleri göz önüne almak ilkel ve etkisiz bir durum.
Bugün, Wall Street Journal gazetesinden Laura Meckler bu ikinci girişim ile ilgili haberi "Trump Yönetimi 'Sıkı İnceleme' için Çok Daha Kapsamlı Önlemler Düşünüyor" başlığı ile verdi.
Yetkililerin bu konuyu ciddiye aldıklarını duymak iyi bir şey. Bu ikinci girişim iki bölümden oluşuyor. Amerika Birleşik Devletleri'ni ziyaret etmek isteyen yabancıların "ideolojilerini sorgulayan soruları cevaplamalarını" gerektiren ilk bölüm mükemmel. Daha ayrıntılı baktığımızda: Yurtiçi Güvenlik Bakanlığı'nın inceleme üzerine çalışan bir yetkilisine göre "ideolojik test"
vize başvurusu yapanların namus cinayetlerine inanıp inanmadıkları, toplumda kadınlara nasıl davranılması gerektiği konusundaki görüşleri, "insan hayatının kutsallığına" değer verip vermedikleri ve askeri bir operasyonda meşru hedef olarak kimi gördükleri
gibi sorular içeriyor.
Bu sorular "İslamcıları Sıkı Güvenlik Araştırması Yoluyla İfşa Etme" başlıklı makalemde listelediğim 93 sorudan bazılarını çağrıştırıyor. Ancak yazıda konuyla ilgili araştırma yapma çabalarını ve ziyaretçi adayları ile görüşme tarzını da tartıştım. O yüzden bu bölüm iyi bir başlangıca sahip ama üzerinde çok daha fazla düşünülmesi gerekiyor.
İkinci bölüm elektronik cihazlar üzerine odaklanıyor:
ABD politikasındaki en büyük değişiklik, yetkililer başvuruyu yapanların telefona kayıtlı olan bağlantılarını ve belki de diğer bilgileri inceleyebilsinler diye başvuru sahiplerinin telefonlarını görevlilere teslim etmelerini istemek olacak. ... İkinci bir değişiklik yetkililerin kamuya açık alanlarda yayınlananların yanısıra gizli olarak yayınlanmış kayıtları da görebilmeleri için başvuru sahiplerine sosyal medya araçlarını ve şifrelerini sormak olacak.
Yurtiçi Güvenlik Bakanı John Kelly Ocak ayında yaptığı bir açıklamada "Eğer bu bilgiyi vermek istemezlerse o zaman ülkeye gelmezler" dedi.
Ancak elektronik cihazlar özellikle cep telefonları üzerinde bu kadar durmak işe yaramayacak. Zamanla bu konu yayılacak ve sorun çıkarmak isteyen biri ya telefondan bilgileri silecek ya da cihazı evde bırakıp kontörlü telefon alacak. Obama'nın yönetiminde ABD Vatandaşlık ve Göçmen Hizmetleri başkanı olan Leon Rodriguez "Gerçek kötü adamlar telefonlarını ortadan kaldıracaklar. Temiz bir telefonla gelecekler. Zamanla bu egzersizin faydası giderek ortadan kalkacak" diyor.
Bu adımları atacak olanlar sadece "gerçek kötü adamlar" olmayacak. Diğer ülkeleri sıklıkla ziyaret eden bir dış politika analisti olarak, ben iyi bir adamım; ama özel bilgilerimi yabancı polis memurlarına ve istihbarat teşkilatlarına kesinlikle vermeyeceğim; ya cihazlarımı ayarlayarak ya da Amerika'da kalarak bu durumdan kaçınmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Bu girişimde kişinin ülkesi ya da telefonu değil, kişinin kendisi ilginin merkezi olmalıdır. (4 Nisan 2017)