Bir gün bir ABD başkanının İsrail başbakanına şöyle dediğini hayal edin: "Filistinlilerin aşırıcılığı Amerika'nın güvenliğine zarar veriyor. Bu durumu Filistinlilere karşı zafer kazanmayı başararak sona erdirmemiz gerekiyor. Yasal, ahlaki ve pratik sınırlar içinde ne yapılması gerekiyorsa yapın." Başkan devam eder: "Onlara iradenizi kabul ettirin, onları 70 yıllık İsrail'i ortadan kaldırma hayallerini terkedecekleri bir yenilgi duygusuna razı edin. Verdiğiniz savaşı kazanın."
Başbakan buna nasıl bir karşılık verebilir? Bu andaki fırsatı kavrar ve Filistin Yönetimi (PA) tarafından desteklenen tahrik ve şiddeti cezalandırır mı? Hamas'a her türlü saldırı karşısında tüm su, gıda, ilaç ve elektrik gönderilerinin geçici olarak durdurulacağını haber verir mi?
Ya da teklifi ret mi eder?
Benim tahminim şöyle: İsrail güvenlik güçleri ile yoğun istişareler ve ateşli kabine toplantılarından sonra, başbakan başkana şu cevabı verir: "Hayır teşekkür ederiz, biz her şeyin olduğu gibi kalmasını tercih ediyoruz."
Gerçekten mi? PA ve Hamas'ın Yahudi devletini nasıl ortadan kaldırmaya çabaladığı, İsraillilere yönelik şiddet ve Filistin propagandasının İsrail'in uluslararası prestijini nasıl etkilediği göz önünde tutulduğunda kimse dört nedenden dolayı böyle bir yanıt beklemeyecektir. Ama bu yanıt dört nedenden kaynaklanıyor: refahın ideolojiyi baltaladığına dair İsrailliler arasındaki geniş çaplı inanç, Filistinlilerin azimleri karşısında duyulan korku, Yahudi suçluluğu ve korkak güvenlik hizmetleri. Halihazırda bu görüşlerin her biri çürütülebilir.
Refah Nefrete Son Vermez
Bir çok İsrailli Filistinlilerin Siyonizm'in onlara sağladığı ekonomik, tıbbi, hukuki ve diğer çıkarlardan yeterince faydalanırlarsa yumuşayacaklarını ve Yahudilerin varlığını kabul edeceklerini varsayıyorlar. Paranın ideallerden daha önemli olduğunu savunan Marksist bir varsayımdan yola çıkan bu görüş iyi okullar, son model arabalar ve şık apartman dairelerinin İslamcılığın ve Filistinlilerin ulusalcı hayallerinin panzehri olduğunu düşünüyor. Atlantalılar gibi refah düzeyi yüksek Filistinliler nefrete gelene kadar başka şeylerle meşgul olacaklar.
Bu bakış açısı bir asır önce ortaya çıktı, 1993 yılında Oslo Anlaşmaları sırasında zirveye ulaştı ve The New Middle East/Yeni Orta Doğu kitabının yazarı o zamanki dışişleri bakanı Şimon Peres ile yakında ilintiliydi. Peres İsrail, Ürdün ve Filistin'i Benelüks'ün Orta Doğu versiyonuna dönüştürmeyi amaçlıyordu. Daha da önemlisi vizyonu, ekonomik bağların tarihi düşmanlığı sona erdirmeye ve olumlu siyasi bağlar kurmaya hizmet ettiği İkinci Dünya Savaşı'nı takiben yapılan Fransız-Alman anlaşmasını taklit etmeyi umuyordu.
İsrailli liderler bu ruhla Batı Şeria ve Gazze ekonomilerini inşa etmek için uzun süre çalıştılar. PA'yı finanse etmeleri için yabancı ülkelerde lobi faaliyetlerinde bulundular. Elektrik ve su sübvansiyonu sağlayarak ayrıca su arıtma tesislerini hızla inşa ederek Gazze'ye yardım ettiler. Gazze kıyısının açıklarında liman, havaalanı ve bir tatil köyünün bulunduğu yapay bir ada için uluslararası destek önerisinde bulundular. Gazze'ye petrol sahası bile verdiler.
Ancak bu çaba olağanüstü bir şekilde başarısızlığa uğradı. Filistinlilerin İsrail'e karşı yönelik öfkesi azalmadan devam ediyor. Dahası tüm iyi niyet jestleri şükranla değil ret ile karşılandı. Örneğin, 2005 yılında tüm İsrailliler Gazze'den tek taraflı çekilmelerinin ardından seraları bir iyi niyet jesti olarak Filistinlilere teslim ettiler ve hemen akabinde bu seralar Filistinliler tarafından yağmalanıp yok edildiler.
Belki de en berbat olanı İsrail hastanelerinde tedavi olan Filistinlilerin şükranlarını kendilerine hayırseverlik yapanları öldürmeye teşebbüs ederek göstermeleridir. 2005 yılında gaz tankı patlaması sonucu oluşan yanıkları için Beersheba hastanesinde başarılı bir şekilde tedavi edilen 21 yaşında Gazzeli bir kadın bu iyiliği intihar bombacısı olarak hastaneye saldırmaya teşebbüs ederek geri ödedi. 2011 yılında bağışıklık sistemi olmayan bebeği bir İsrail hastanesinde kurtarılan Gazzeli bir anne kamera karşısında bebeğinin bir intihar bombacısı olarak büyümesini istediğini söyledi. 2017 yılında Gazze'den İsrail'e giren ve birinin kanser tedavisi gördüğü iki kız kardeş Hamas'ın patlayıcılarını kaçırmaya çalıştılar.
Peki bu başarısızlığın nedeni ne? Fransız-Alman modeli İsrail-Filistin sahnesinde eksik olan bir faktör içeriyordu: Nazilerin yenilmesi faktörü. Uzlaşma hala iktidarda olan Hitler ile değil, o ve onun emelleri püskürtüldükten sonra gerçekleşti: aksine Filistinlilerin büyük bir bölümü hala kazanabileceklerine inanıyor (başka bir deyişle Yahudi devletini yok edebileceklerine). Ayrıca İsrail sinsice hegemonik kontrolü ele aldığını düşünerek İsrail'in ekonomilerini inşa etme çabalarını şüphe ile karşılıyorlar.
1923 yılında Siyonist lider Viladimir Jabotinsky bu başarısızlığı tahmin etti, "Arapların onlara sağlayacağımız kültürel ve ekonomik faydalar karşılığında Siyonizm'in gerçekleşmesine gönüllü olarak razı geleceğini düşünmenin" çocukça olduğuna işaret etti.
Daha geniş anlamda, Filistinliler için artan fonlar tüketimciliği ve bireyciliği değil öfkeyi inşa etti. Tahmin edilebileceği gibi, düşmana savaş devam ederken ekonomisini geliştirmek için yardım etmek ona bu savaşı devam ettirmesi için kaynaklar sağlamak demektir. Para tahrike, "şehitlik" telkinine, silahlara ve saldırı tünellerine gitti. On yıl önce Steve Stotsky Filistin Yönetimi'nin finansmanı ile İsrail'e yönelik saldırılar arasında inanılmaz derecede yakın bir ilişki olduğunu kanıtladı; ek olarak sağlanan her 1.25 milyon dolar yardımın bir tane daha fazla İsraillinin öldürülmesine dönüştüğünü grafik ile gösterdi.
Aralıksız hayal kırıklıklarına rağmen İsrail'in Filistin'in refahının uzlaşmaya neden olacağına dair inancı sürüyor. Açıkçası zafer İsraillilerin umudu açısından her ne kadar ümitsiz olsa da son model arabaların büyüsü kadar bir cazibeye sahip değil.
Tarihsel deneyim savaşların düşmanı zenginleştirerek değil aksine onu kaynaklardan yoksun bırakarak, askeri şartlarını azaltarak, destekçilerini demoralize ederek ve halk ayaklanmasını teşvik ederek sona erdiğini gösteriyor. Çağlar boyunca ordular bu amaç doğrultusunda tedarik rotalarını kestiler, şehirleri açlığa mahkum ettiler, ablukalar uyguladılar ve ambargolar koydular. İsrail bu ruhla vergi paralarına el koyarak, işçilerin İsrail'e girmelerini reddederek, su, gıda, ilaç ve elektrik satışlarına son vererek bir ekonomik savaş yönetimine girseydi, eylemleri zafere yol açacaktı.
Filistin'in ekonomik çaresizliğinin daha fazla şiddete neden olduğu argümanı asılsızdır. Sadece hala kazanacağına inanan insanlar şiddet uygulamaya devam ederler; kaybedenler savaşmayı bırakır, yaralarını sarar ve başarısızlıkları etrafında yeni bir hayat inşa etmeye başlarlar. 1865 yılındaki Amerika'nın güneyini ya da 1975 yılındaki Amerika Birleşik Devletleri'ni düşünün.
Filistin'in Niyeti
Bazı gözlemciler Filistinlilerin sumud (sabrının) bir İsrail zaferi için oldukça güçlü olduğunu düşünüyorlar. Tarihçi Martin Kramer 2017 Nisan'ında bana yazdığı bir mektupta bu bakış açısını söyle açıkladı:
1948 yılında Filistin nüfusunun yarısı (700.000) kaçtı. 1967 yılında 250.000 kişi daha kaçtığında Filistin'in her santimetresi kaybedilmişti. Filistinlilerin "özgürlük" hareketi sonradan Ürdün ve Lübnan'ın ezici kuvveti ile hareket aldı. Filistinlilere göre, İsrailliler kahraman liderleri Arafat'ı öldürdü. Ancak, bunların hiçbiri onları yenilgilerinin nihai olduğuna ikna edemedi. Bu açıdan İsrail'in barış zamanı alacağı nispeten mütevazı çözümlerin onları kaybettiklerine nasıl ikna edebileceğini görmüyorum.
Filistinliler bir asır değerinde felaketlere katlanmışlarsa bu düşünce çizgisi ile şimdi İsrail'in onlara attığı her şeyi sünger gibi emebilirler. Nedeni ne olursa olsun—İslami inanç, Emin el Hüseyni'nin kalıcı etkisi, benzersiz küresel destek ağı—bu olağanüstü tahammül Filistinlilerin kararlılığının kırılmayacağını gösteriyor.
Buna cevap nedir? 1948-1993 yılları arasında İsrail zafere doğru yol alıyordu ama o zamanın feci Oslo Anlaşmaları İsrail'i raydan çıkardı. Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve Saddam Hüseyin'in yenilgisinden sonra Filistinlilerin sabrı 1993 yılında Arafat'ın İsrail başbakanı ile el sıkışması ve İsrail'i tanımasıyla kırılmıştı.
Ardından İsrail'in bu zafer üzerinde yükselmek yerine tek taraflı olarak topraklardan çekilmesi (1994'de Gazze-Eriha, 1995'de Batı Şeria'nın A ve B bölgeleri, 2000'de Lübnan ve 2005'de Gazze) Filistinlileri kazandıklarını düşünmeye yöneltti. Bu geri çekilmelerin ardından 2007 yılında Kudüs uzun vadeli planları reddetti ve yangınları söndürme yoluna başvurdu. O zaman İsrail Gazze'ye yönelik şu andaki planı nedir? İsrail hiçbir planı yok.
Dolayısıyla İsrail tarihi 45 yıllık zafer arayışı ve 25 yıllık kafa karışıklığı olarak ikiye bölünüyor. Zafer hedefine geri dönüş bu hataları giderecektir.
Yahudi Suçluluk Psikolojisi
Tarihte en çok zulme uğramış bir topluluk olarak—dini eziyet, ırkçılık, kıyımlar ve Holokost kurbanları—Yahudiler keskin bir ahlak anlayışı geliştirdiler. Filistinlileri yenilginin acı potasına katlanma zorunda bırakma olasılığı pek çok İsrailli Yahudi'nin ve diaspora destekçilerinin zorlamayı hiç istemedikleri bir şey. Ezici çoğunlukla Yahudiler cezadan ziyade ödülü, baskıdan ziyade ikna etmeyi tercih ediyorlar.
Bu, 2014 yılındaki Hamas-İsrail savaşı boyunca İsrail elektrik şirketinin neden Gazze'ye giden ve Hamas füzeleri tarafından harap edilen elektrik tellerini onarmak için hayatları pahasına teknisyenleri orada gönderdiğini açıklıyor.
Aynı şekilde, 2018'in başlarında Gazze'de ekonomik durum daha da kötüleştiğinde Hamas'ın ölümcül niyetlerinin hedefi olan Yahudi İsraillilerin düşmanlarının problemlerini umursamayacakları ve hatta memnun olacakları hayal edilebilir. Ama hayır; bir manşetin belirttiği gibi, "Gazze 'kıtlığa' yaklaştıkça bu durumdan en çok endişe duyan dünyadan ziyade İsrail'dir." Bu kısmen—Gazze'nin çöküşü durumunda İsrail'in ödeyeceği bedelden endişe duyma gibi pratik nedenlerden dolayıydı ama bunun bir de ahlaki bir boyutu vardı: refah içindeki İsrailli Yahudiler ne kadar düşman olsalar da komşuları çamura saplanırken hiçbir şey yapmadan oturamazlar.
Diğer bir örnek 2018'in sonlarında, Hamas'ın yangın çıkaran uçurtma silahını yaptığı ve İsrail ordusu bu saldırıyı durdurmadığında, İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF) genelkurmay başkanı Gadi Eizenkot, gizli bir kabine toplantısında Milli Eğitim Bakanı Naftali Bennett ile karşılıklı tartışmasında neden karşılık vermediklerini açıkladı.
Bennett: Toplumumuza karşı [balonlar ve uçurtmalar da dahil] hava silahları kullanan birini neden vurmuyorsunuz? Yasal sınırlamalar yok. Uyarı atışları yapmak yerine neden onları vurmuyorsunuz? Her anlamda teröristlerden bahsediyoruz.
Eizenkot: Bazen balon ve uçurtma uçuran çocuklara ve gençlere ateş etmenin doğru bir şey olmadığını düşünüyorum.
Bennett: Peki, açıkça yetişkin oldukları tespit edilenler?
Eizenkot: Balon ve uçurtma uçuran insanların üzerine bomba atmamı mı öneriyorsunuz?
Bennett: Evet.
Eizenkot: Bu benim operasyonel ve ahlaki pozisyonuma aykırı bir durum.
Böyle bir "ahlaki konum" açıkça zaferi engelliyor.
Ancak seçmen tercihleri ve seçim dataları bu görüşün diasporada özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nde güçlü olmasına rağmen, İsrailli Yahudilerin daha sert bir kafa yapısına geldiklerini gösteriyor. Filistinlilere verilen can sıkıcı tavizler ödül değil şiddet getirdiğinde pek çok İsrail Yahudisi bu nazik yaklaşımdan ümitsizdi ve iradelerini Filistinlilere kaba tedbirlerle empoze etmeye hazırlardı. Eizenkot'un sözleri kızgınlık yarattı. Son zamanlarda yapılan bir anket İsrail Yahudilerinin yüzde 58'inin "Filistinlilerle barış anlaşmasına sadece İsrail'e karşı verdikleri savaşı kaybettiklerini kabul ettiklerinde varmak mümkün olacaktır" fikrini kabul ettiklerini gösterdi.
Tutuk Güvenlik Hizmetleri
İki İsrail güvenlik teşkilatı yanyana var oluyorlar: biri İran ve diğer uzak düşmanlar karşı kazanma mücadelesi veren ve diğeri de Filistinlilerle savunma amaçlı polis tarzı mücadele eden. İlki zaferin peşinde koşuyor, ikincisi sükunet arıyor. Entebbe'ye karşı Jenin gibi. İran'ın nükleer arşivini çalmaya karşın uçurtma kundakçılarının işlerini yapmalarına izin verme.
Güvenlik teşkilatının savunmada olması çok büyük önem taşıyor çünkü Temmuz 2017 Tapınak Dağı hadisesinin gösterdiği gibi güvenlik teşkilatı çoğunlukla Filistin politikasında son söze sahip. Filistinli cihatçılar kutsal meydanda gizlenmiş silahlarla iki İsrail polisini öldürdükten sonra, İsrail hükümeti görünüşte tartışmasız bir adım atarak Tapınak Dağı'nın girişine metal detektörler yerleştirdi. Ancak El Fetih bunların kaldırılmasını talep etti ve İsrail nüfusunun ve politikacılarının ezici bir çoğunlukla bu detektörlerin yerinde kalmasını istemesine rağmen, cihazlar hızla ortadan kayboldu çünkü polis, sınır polisi, Şabak, Mossad ve IDF de dahil olmak üzere güvenlik teşkilatı onları yerinde bırakmanın Filistinlileri rahatsız edeceği ve şiddet, kaos ve hatta çöküşe yol açacağı uyarısında bulundu.
Güvenlik servisleri bıçaklamaları, intihar bombalarını, Gazze'den bir füze barajını ve intifadayı önlemek istiyorlar ve hepsinden önemlisi, Batı Şeria ve Gazze'de Filistin Yönetimi'nin ya da Hamas'ın çökuşünün yönetimin doğrudan İsrail'e geçmesini gerektirmesinden korkuyorlar. Eski milletvekili Einat Wilf belirttiği gibi,
Savunma teşkilatı ... Gazze'ye verilen paranın sükuneti satın aldığını düşünüyorsa, bu sükunetin onlarca yıl boyunca sürecek bir savaşın bedeli olarak satın alınması anlamına gelse bile, paranın akışını garanti altına almak için mümkün olan her şeyi yapacaklardır.
Sükuneti öncelik haline getirerek, güvenlik hizmetleri sert önlemleri reddediyor ve zaferi ulaşılmaz bir hedef olarak görüyorlar.
Bu çekingenlik İsrail hükümeti ile ilgili aslında şaşırtıcı olabilecek pek çok gerçeği, özellikle de neden böyle olduğunu açıklıyor:
- Yasadışı yapılara izin veriyor.
- Su ve elektrik hırsızlığına gözünü kapatıyor.
- Filistin liderliğini kızdıracak kayıt dışı gelirlerini engellemek, hukuka başvurmak, ayrıcalıklarını azaltmak ve onları cezalandırmak gibi adımlar atmaktan kaçınıyor.
- ABD hükümetlerinin Filistinlilere yardımı kesmesine karşı çıkıyor.
- Tapınak Dağı'nın arkeolojik hazinelerinin yıkımını durdurmuyor.
- Hüküm giymiş katilleri ve ölmüş katillerin bedenlerini geri veriyor.
- Hizbullah'ın 100,000'den fazla roket ve füze edinmesine izin verdikten sonra çeyrek milyon İsrailliyi tahliye etmek için planlar geliştiriyor.
- On yıllardır Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Kuruluşu'nun (UNRWA) finansmanını teşvik ediyor.
Bu temkinin çeşitli nedenleri var:
Birincisi, Jonathan Spyer'ın tanımıyla, "acil tehditleri ele alma anlamında uzun vadeli stratejik meselelere odaklanmaktan kaçınmak" için İsrail hükümetleri çok ortaklı koalisyonlar üzerine inşa edilmeye eğilimliler. Yarına ertelemek varken bir soruna neden şimdi değinilsin?
İkincisi, İsrail güvenlik hizmetleri soyutlamalarla değil anla ilgileniyor olmakla gurur duyuyor. İshak Rabin'in eşi Leah Rabin eşi Rabin'in zihniyetini bir zamanlar şöyle açıkladı: "Çok pragmatikti, yıllarca sürecek bir şeyle uğraşmaktan nefret ediyordu. Sadece şimdiyi ve yakın geleceği düşündü." Ya da bir teğmenin birliklerine verdiği o unutulmaz emirdeki gibi, "Alanı vardiyanızın sonuna kadar koruyun."
Üçüncüsü, polisin suçluları ıslah olmaz baş belaları olarak görmesi gibi, artık kartlaşmış İsrail güvenlik şefleri Filistinlileri hayvana benzeyen iblisler olarak görüyorlar. Filistinlileri İsraillilere saldırmaktan başka bir şey yaparken düşünemediklerinden zafer hedefini reddediyorlar; aslanlar sırtlanlara karşı kalıcı bir zafer kazanabilirler mi? Güvenlik tipleri çoğunlukla Solcularmış gibi görünüyorlar ama kesinlikle değiller. Puslu idealizm değil uzun ve acı deneyim tutumlarını tanımlıyor. Bu yüzden İsrail Güvenlik Komutanları—general rütbesine ulaşan yaklaşık 300 kadar emekli IDF görevlisi—bu kategoridekilerin yüzde 80'ini temsil ediyor ve genel İsrailli Yahudi nüfusunun yaklaşık iki katı iki devletli bir çözümü savunuyor.
Dördüncüsü, İsrail güvenlik tipleri genellikle mevcut koşulları kabul edilebilir buluyorlar ve değişim istemiyorlar. Mahmut Abbas yönetimi altındaki Filistin Yönetimi (PA) tüm eksiklikleri ile (Arafat döneminin aksine) bir ortaktır. Bu gruba göre, evet İsraillilerin öldürülmesini teşvik ediyor ve İsrail Devleti'ni meşruiyetini yıkıyor ama bu saldırganlıklar Abbas'ı cezalandırma, mevkiisini alçaltmak ve bir intifadayı körükleme riskinden daha iyidir. Bu tutum değişim konusunda temkin, daha iddialı yaklaşımlara karşı şüphecilik ve Filistinli öfkesini kışkırtabilecek inisiyatiflere karşı gönülsüzlüğe neden oluyor.
Beşincisi, Filistinliler askeri güçten yoksun olduklarından askerden çok suçlu olarak görülüyorlar; aynı şekilde IDF de askeri bir güçten savunma zihniyetiyle tanımlanan bir polis gücüne dönmüş durumda. Generaller zafer istiyorlar ama polis şefleri hayatları koruma amacını taşıyorlar. Hayat kurtarmak istikrarı kendi içinde bir hedef olarak görme anlamına geliyor. Generaller askerlerinin hayatlarını kurtarma amacıyla savaşa girmezler ama aksine bir polis şefi suçlularla karşılaşmasını farklı değerlendirir.
Altıncısı, 1997-2000 yıllarının Altı Anne Hareketi güney Lübnan'ın işgaline karşı duygusal bir tepkiyi ateşlemeyi başararak IDF'yi sarsıntıya uğrattı ve küçültücü bir geri çekilme ile sonuçlandı. Stratejik amaca ulaşmaktan ziyade askerlerin hayatını kurtarma üzerindeki bu vurgu IDF liderliği için kalıcı bir endişe olmaya devam etmektedir.
Toplam olarak Israil'in zaferine muhalefet bahtsız Sol kanattan değil güvenlik servislerinden geliyor. Neyse ki, savunma kurumunda hem siyasi liderliği hem de İsrail Zaferi'ni arayan muhalifler var; politik liderlere bağımsız karar verme çağrısı yapan Gershon Hacohen iyi bir örnek, aynı şekilde Yossi Kuperwasser de bir diğeri.
Sonuç
Filistin sorununun çözümünü umut eden herkes İsrail hükümetini PA'yı ve Hamas'ı sıkıştırmaya teşvik etmelidir. Bu aynı zamanda Filistin'in çıkarlarına da uygundur, onları İsrail'e yönelik bu takıntılarından kurtararak kendi politikalarını, ekonomilerini, toplumlarını ve kültürlerini inşa edebilecekler. Bir İsrail zaferi ve Filistin yenilgisinden herkes kazançlı çıkar.
Bir ABD başkanı yeşil ışık yaktığında İsrail başbakanının bu konuda hareket geçmesi gerekir.
Sayın Pipes (DanielPipes.org, @DanielPipes) Orta Doğu Forumu'nun başkanı ve süreli yayın Middle East Quarterly'nin yayıncısıdır. © 2018 Daniel Pipes. Tüm hakları saklıdır.